Nuray MERT
Sezgin Tanrıkulu, bir TV programında TSK’yı eleştirdiği için başına gelmeyen kalmadı, belli ki daha da gelecek.
Olayın iktidar cephesi malum, 2008-2016 arasında süren Ergenekon davaları ile aralarında yüksek rütbeliler dahil olmak üzere TSK mensupları darbe ithamı ile hapse atıldı. Aralarında Genel Kurmay Başkanı vardı, İlker Başbuğ 5 Ağustos 2013’de ‘darbeye teşebbüs ve terör örgütü yöneticiliği’ ithamı ile müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. Bu olaylar, Türkiye’nin ‘askeri vesayetle mücadele’si olarak takdim edilmiş, liberal aydınlardan büyük destek almıştı. Tanrıkulu’nun yönelttiği eleştirilerden çok daha ağır bir tablo idi.
Sonradan tüm bu olanlar Gülen grubunun marifeti olarak tanımlandı, daha sonra Gülencilerin 15 Temmuz darbe girişimi yaşandı, geçti, iktidar partisi, ‘biz de aldatıldık’ deyip işin içinden çıktı. O zamanlar iktidar partisi mensuplarının TSK için söyledikleri suç sayılmadı. ‘Şimdi aynı insanlar, TSK’ya yönelik eleştirileri ‘suç’ sayıyor, Tanrıkulu hakkında fezleke Meclis’ten geçiyor, anlaşılır gibi değil’ demeyeceğim.
Aslında, olay çok da karmaşık değil, zira iktidar partisi’nin ‘askeri vesayet ile mücadele’den kastettiği laikliğin bekçiliğine soyunan askeri yapı ile mücadele idi. Ergenekon davaları sırasında, ‘AK Partisi’nin askeri vesayet ile değil, mevcut yapısı ile askeri vesayetle sorunu var, başı secde gören bir Genel Kurmay Başkanı sorunu çözer’ dediğim için Ergenekon’u savunmakla itham edilmişliğim bile vardır.
Oysa, konu sadece AK Partisi değildi elbette, başından beri Türkiye’de sağ, muhafazakâr, milliyetçi partilerin ve siyaset zihniyetinin bir kurum olarak ordunun güçlü olmasına hiçbir itirazı olamayacağını, itirazın bu kurumun laikliği bahane ederek, sivil siyasete müdahale olduğunu biliyoruz. Bu yapı ortadan kalkınca sorun bitti.
Diğer taraftan, AK Partisi’ne muhalefetin temel meselesi hep ‘din/dincilik’ oldu. AK Partisi’nin ‘güçlü devlet, güçlü asker’ fikrine bağlı otoriter siyaset anlayışının aslında Türkiye’de sağ siyasetin tümünün zihniyetini yansıttığı önemsenmedi. Hala bu konuda kafalar karışık. Çünkü asıl mesele, Türkiye’de siyasetin merkezinin sağ ve solunun milliyetçilik ile, militarizm ile otoriterlik ile sorunu olmaması. Muhalefetin sağ kanadı bir yana, ana muhalefet çevresi, zaten laiklik adına askeri ve/veya yargı vesayetinden hiç rahatsız değildi. Bu kesimin büyük çoğunluğu, asker ve yargının patronajı AK Parti’ye geçince, demokratlığı keşfetti.
Hâl böyle olunca, Sezgin Tanrıkulu’na sahip çıkmak konusundaki çekimserlik daha iyi kavranabilir. ‘CHP’de değişim’den bahsedenlerin, bugüne kadar izleri sürülebilecek bu temel zihniyetin nesi, ne kadar değişmeli konusunu geçiştirmelerinin nedeni de bu. Tabii, Kürt meselesi, bu meselenin tam da ortasında yer alıyor. ‘Terörle mücadele’ kavramını kurcalamadan, bu mevzuları tartışmak zor. Kendini yenileyememiş, demokratik meşruiyetini ispat edememiş Kürt siyasetinin de mevcut tablonun değişmesine yardım etmediği ortada. Kürt meselesinin Türkiye’nin demokratikleşmesi meselesinin merkezinde olduğu doğru, ama ortada bir de Kürt siyasetinin demokratikleşmesi meselesi olduğu da doğru.
Tabii ki, tüm bu gerçekler, iktidarın Tanrıkulu’nu suçlu ilan etmesini de muhalefet cephesinin onu yalnız bırakmasını da haklı çıkarmaz. Ben sadece bir kısır döngüye dikkatinizi çekmek istiyorum. Tüm taraflar, bu kısır döngüden çıkmanın gayreti içinde olmalı ve tabii ki bu ülkeyi yirmi bir yıl yöneten iktidar bu konuyu kısa vadeli siyasi hesapların değil, ülkenin geleceğinin konusu olarak görmek açısından başı çekmeli.
Her şeyden önce, ‘bir ülkenin ordusu veya askeri bürokrasisine eleştiri yapılamaz’ zihniyetini terk etmek gerek. Özellikle, Ukrayna savaşından sonra, tüm dünyanın daha da militerleştiği, üstelik bu konuda başı çekenlerin ABD öncülüğünde Batı ‘demokrasileri’ olduğu bir dönemde, bu söylediklerim fazla idealist bulunabilir. Aslında idealist olmayı da önemserim ama, inanın mesele o da değil; uzun vadede bir ülkenin güvenliği askerinin eleştirilmemesinden değil, eleştiriliyor olabilmesinden geçer diye düşünüyorum.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
23.02.2025
16.02.2025
11.11.2024
14.06.2024
5.05.2024
6.11.2023
14.10.2023
2.10.2023
24.09.2023