Orhan MİROĞLU-Taraf yazıları
Botan’a ateş düştü..
Uludere’de katliama uğrayan 35 Kürt köylüsünün yası tutuluyor Botan’da.
Bu katliam bir ilk değil. Son olacağına inanmamız için hiçbir sebep yok..
Roboski katliamı, Kürt sorununda güvenlik algısıyla hareket etmenin ve bu algıdan demokratik zemine geçişi mümkün kılacak hemen hiçbir adım atmamanın sonucudur.
PKK’yle savaşın, Kürtlerle savaşa dönüşmesi için bir kıvılcım yeter diye yazılar yazdık.
Bu kıvılcımı çakacak güçler sadece bu ülkenin sınırları içindeki güçlerden ibaret değil dedik, Türkiye kendi Vietnam’ına çekilmek isteniyor dedik, kulak asan olmadı.
Haberiniz olsun, şimdi sadece Botan’da değil, bütün Kürdistan’da “Ömer Muhtar ruhu” dolaşıyor!
İstenen de budur zaten.
Üç bin köyün haritadan silinmesi, 17 bin faili meçhul cinayet, tıka basa dolu cezaevleri, Kürtlerin Türklere karşı “ulusal birliğini” kurmaya yetmedi.
Şimdi ne dağlarda gerilla savaşı mümkün artık, ne şehirlerde intihar eylemleri yeter bu savaşı sürdürmeye.
Bu savaşın sürmesi, Kürt halkının arasında “Ömer Muhtar ruhu”nun dolaşmasından geçiyor..
İki halkın en yoksullarını bunun için öldürmeye devam ediyorlar.
Yoksul Kürtleri de yoksul Türkleri de, kirli bir savaşın kurbanları haline getirenlerin eski zaman tanrılarından farkları yok!
Yeni yüzyılın yeni savaş tanrıları, her iki halkı açıkça adını koyalım, ayırmak için kollarını sıvamış görünüyorlar..
Pervasız ve cüretkârlar..
Komplo teorilerine hiç inanmam. Ama görünen köy kılavuz istemiyor.
Yarın Yüksekova’da, veya Diyarbakır’ın yoksul bir mahallesinde kimin tarafından kullanıldığı bile belli olmayacak kimyasal silahlarla öldürülmüş yüzlerce insan cesediyle karşı karşıya kalabiliriz.
Büyük oyunun gerçeğe dönüşmesi, büyük katliamların hayata geçmesine bağlıdır.
İnşallah yanılırım, ama benim inancım odur ki, ölenlerin yaşam hakkı, yaşam hukuku, bir kez daha ortada ve sahipsiz kalacak ve çok geçmeden muhtemelen bu katliam da, tıpkı diğerleri gibi, bir “devlet sırrına” dönüşecek.
Oysa bu hükümetin hiç görmek istemediği, halkından sır gibi gizlediği büyük hakikatlerin ve sırların üstü aralanmazsa, bu halk Kürt’üyle Türk’üyle bu hakikatleri öğrenemezse, savaş tanrıları, çok geçmeyecek, hükümete de geçmiş olsun diyecekler!
PKK’yle savaşı, sivil Kürtlerle savaşa çevirmeye çalışanlar hâlâ MİT’te, ve başka istihbarat örgütlerinde belli ki güçlerini korumaya devam ediyorlar. Susurlukçuların dahi toptan tahliye edildiği bir ülkede kim neden korksun?
Köşe yazarlarından ve medyadan mı korkacaklar, geçiniz..
Köşelerine katliamla ilgili cevapsız kalmış soruları taşıyanlar da, o soruları okuyanlar da bir süre sonra unutmaya başlayacaklar..
Hep böyle olmadı mı zaten.. Binlerce sivilin hayatını kaybettiği bu kirli savaşta, cevabı doğru dürüst verilmiş kaç sorumuz var?
Daha sıkı bir savaşa değil, bizi ortaklaştıracak moral değerlere hep beraber sarılmaya ihtiyacımız var. Hükümet bunun farkında değil ama. Farkında olsa, devlet adına bir özür duyardık. Farkında olsa, 35 kişinin hayatı bu denli “kayıp ve ucuz hayat” muamelesi görmez, “operasyon kazası” olarak tanımlanmaz, ama Trakya’dan Botan’a yas ilan edilirdi.
Ölülerin arasında dolaşan bir Kürt kadınını gördüm bir haber sitesinde..
Ağıt yakmıyordu ve ağlamıyordu, gözpınarları kurumuştu sanki.. Ellerini boşlukta, sağa sola sallayıp duruyor ve Kürtçe “jiyana insanên windayi” deyip duruyordu..
Yani kayıp insanların hayatı..
Kayıp insanların hayatı bir kez daha karardı, Botan’ın kayıp insanları, F-16’larla paramparça edildiler.
Dün Botanlı bir dosttan bir telefon aldım. “Kayıp insanların hayatını” ve o insanların umut bağladıkları dünyevi ve ilahi her gücün, gün gelip nasıl da karşılarında bir cellâda dönüştüğünü anlattı bana..
Onun yaşadığı bölgede bir katliam gerçekleşmiş ve o bu katliamı, siyaseti de oralarda yarım asırdır olup bitenleri de çok iyi bilmesine rağmen, siyasi yorumlar yapmak yerine, katliamı, Botan Mir’i ve onun halkından bir çocuk arasında geçen bir hikâyeyle izah etmeye çalışıyordu.
Telefonda anlattığı hikâye, katliamdan sonra işte “AKP’nin gerçek yüzü budur!” veya “kaçakçılara PKK tuzak kurdu” deyip duranlara bir şey anlatmayabilir, ama anlayana da bence çok şey anlatıyor.
Botan Mir’inin bu çok bilinen hikâyesine göre, Mir kurdeşen hastalığına yakalanmış, gece gündüz kaşınıp duruyormuş. Tabipler Mir’in derdine deva bulmak için uğraşıp duruyor, bilinen her türlü ilacı deniyor ama Mir’in hastalığı bir türlü deva bulmuyormuş. Sonra tabiplerden biri Mir’e Botan’ın bir köyünde yaşayan 15 yaşında bir çocuğun kanını vücuduna sürerse hastalığın geçeceğini söylemiş. Mir’in askerleri gidip çocuğu bulmuşlar, annesini ve babasını servete boğarak alıp Mir’in karşısına getirmişler. “İşte” demişler Mir’e, “kanıyla size şifa verecek çocuk budur!”
Mir, az sonra öldürteceği çocuğun yüzüne bakmış ve tuhaf bir şeyle karşılaşmış..
Çünkü, az sonra idam edilecek olan bu çocuk sürekli gülümsüyormuş.. Mir askerlerine, “Bu çocuğu daha yakına getirin” diye emir vermiş. Askerler sürekli gülümseyen çocuğu Mir’in oturduğu tahtın yanına getirmişler.
Mir çocuğa neden güldüğünü sormuş. Çocuk anlatmaya başlamış ve “Çaresizliğime gülüyorum Mir’im” demiş! “Sen beni öldürmek ve kanımı vücuduna sürmek istiyorsun. Bu durumda ölümden kurtulmak için benim yapacağım ne olabilir? Tabii ki Allah’a yalvarmak ve dua etmek. Düşündüm, bunun boşuna olduğu sonucuna vardım. Çünkü Allah daha ben doğarken, benim kanımın bir Mir’i iyileştireceğini kaderime yazmış.. Annem ve babama güvenmem için ise sebep yok, çünkü onlar beni sana sattılar.. Geriye güveneceğim ve Allahın alnıma yazdığı bu kaderden beni kurtaracak bir tek Mir’im var! O da benim kanımın peşinde! Mir’im iznin olursa ben sana sormak istiyorum şimdi, bu durumda ben gülmeyeyim de kim gülsün be Mir’im! Yani alnıma yazılan kadersizliğime gülmekten başka elimden bir şey gelmediği için gülüyorum!”
Mir bu sözlerden sonra, çocuğu affetmiş ve saraya alınmasını emretmiş. “Çünkü” demiş Mir, “Bu çocuk sahip olduğu zekâsıyla ölmeyi değil, benim sarayımda vezir olmayı hak ediyor!”
Kürtlerle, onların kanını, canını talep eden bugünün Mirleri ve bugünün Dehakları arasında yaşanan hikâye, Mir’le çocuğun hikâyesinden çok farklı değil inanın..
Yüzyıllar geçiyor, ama Botan’da bir şey değişmiyor..
Değişecek dediğimiz zamanlarda, birileri çıkıp aynı hikâyeyi bu halka yaşatıyor maalesef..
Kan ve can pahasına..
Yazarlar
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.10.2012
3.09.2012
1.09.2012
30.08.2012
27.08.2012
25.08.2012
23.08.2012
20.08.2012
18.08.2012
16.08.2012