Orhan MİROĞLU-Taraf yazıları
Devletlerin sınıfsal veya dinî-etnik sebeplerle, kendilerine karşı baş gösteren isyanları, silahlı-silahsız başkaldırıları bastırmak için başvurduğu yöntemlerin meşruluğu nerede başlar nerede biter sorusu önemli bir sorudur.
Devlet iktidarına sahip olanların elinde sınırsız imkânlar, mekanizmalar, tecrübeli istihbarat örgütleri vardır.
Büyük toplumsal hareketlerin meydana geldiği süreçlerde, iktidar sahipleri, muhaliflerini sadece zor kullanarak, şiddete başvurarak değil, özellikle güvenlik ve istihbarat sektörünün sözkonusu muhalif örgütlerin içine sızarak, kontrol altına alma, bu örgütleri pasifize etme, daha işin başında etkisiz hale getirme, o örgütlerin mensupları, militanları arasına güvensizlik ve şüphe yayma, resmî ideolojiyle etkilemeye çalışma gibi, hayata geçirilen bir yığın “tedbir” bir yığın psikolojik ve siyasi harekât yöntemi vardır.
Bu yöntemlerin soğuk savaş yıllarında hiçbir demokratik denetime ve sorgulamaya tabi olmadan bayağı da keyfî biçimlerde kullanıldığını söyleyebiliriz.
Asya ülkelerinde durum tam bir faciaydı.
Angola Kurtuluş Mücadelesini bastırmak için, Portekizliler sahte bir kurtuluş örgütü kurmuşlardı ve bu örgüt Angola halkına ikide bir çağrı yapıyor, beyazların uçaklarından korkmamalarını, açık alanlara çıkıp gösteriler yapmalarını istiyordu. Bu çağrıya uyan zavallı Angolalılar açık alanlarda toplanıp gösteriler yapıyor Portekiz uçakları da ânında gelip üstlerine bomba yağdırıyordu. Bu yöntemler, aşağı yukarı bütün sömürge ülkelerde uygulandı.
Derken, sömürgecilere karşı bağımsızlık savaşları dönemi de soğuk savaş yılları da bitti.
O tarihten bu yana da, demokrasiyle yönetilen ve demokratik bir geleneğe sahip olan devletler, herhangi bir iktidar talebi veya ülke içinde baş gösteren, şiddet de barındıran etnik bir çatışmanın vuku bulduğu hallerde (son zamanlara kadar IRA ve ETA) muhalifleri etkisizleştirmek ve muhtemel ayaklanmaları bastırmak için, başvurdukları yöntemlerin meşruluğu bakımından sorgulanır oldular.
İngiltere ve İspanya IRA ve ETA’ya karşı uzun yıllar mücadele etti.
IRA’nın ve ETA’nın içinde devlet ajanları filan vardı, olmaması da düşünülemez zaten.
Hatta IRA’nın iki numaralı adamının İngiliz ajanı olduğu ortaya çıktı. Ama bildiğim kadarıyla, devlet ne IRA ne de ETA kılığına girip insanları öldürdü. Onlara benzeyen örgütler filan kurmadı. Biz de ise işleyiş tam tersiydi. Devlet solun, PKK’lilerin kılığına girerek eylemler, katliamlar yaptı. Köylere gidip gençleri topladı ve onları dağa götürmek vaadiyle kandırıp, aynı köylerin arkasındaki vadilerde, tepelerde infaz etti. Yani, devleti korumak için her şey mubahtı. Faili meçhuller, PKK kılığında infaz timleri, köy yakmalar, devlet eliyle kurulan örgütler filan.
MGK kararlarıyla desteklenen ve üretilen bu sistem nihayet kolektif katiller üretti.
Ve tarihin bir tecellisi olarak bu kolektif katillerin üremesine fikirleriyle, iktidar mekanizmalarındaki etkin konumuyla katkıda bulunanlar, şimdi bu katillerle aynı davalarda ve beraber yargılanıyorlar.
Bu katillerden biri, onu yaratan sisteme eylemleriyle ve fikirleriyle yardımcı olan, birer militan gibi çalışan ve şimdi de birlikte yargılandığı Doğu Perinçek ve Yalçın Küçük’e mahkemede saldırıyor. Bu davaların birinden yargılanan eski bir Genelkurmay başkanı katillerle aynı sıralarda oturmam diye duruşmaya katılmadı.
Türkiye’nin geçmişiyle yüzleşmesi geldi bu noktaya dayandı, ama sol hâlâ oralarda değil.
Devlet taammüdünü bir tarafa bırakarak ne 1 Mayıs’ı ne sonrasında gerçekleşen katliamları ve ne de otuz yıldır devam eden Kürt savaşını ve bu savaş sırasında meydana gelen katliamları, operasyonel faaliyetleri anlamak mümkündür.
Geçenlerde İsveç’teydim. Basında ve medyada iki konu tartışılıyordu.
Tartışılan konulardan biri, Ericsson firmasının Esad’a sattığı söylenen yeni bir dinleme sistemiyle ilgiliydi. Bu dinleme sistemi, galiba yenilenmiş bir teknolojiye sahipti ve rejime karşı ayaklanan insanların toplandığı evleri tek tek tesbit edebiliyordu. Muhaliflerin toplandığı evler tesbit edilince de, gösteriye katılmak için o evlerde biraraya gelenleri, güvenlik güçleri gidip toptan imha ediyordu. Esad rejiminin kendi halkına karşı giriştiği katliamları epey kolaylaştıran bu sistemin demokratik ve her zaman da barışçı bir toplum olmayı başarmış kendi ülkelerinden Esad’a yollanmış olmasını İsveçliler hazmedemiyordu. Ericsson firması da kendisini savunurken, bu sistemin topluma zarar verecek birtakım davranışları, kriminal suç örgütlerinin faaliyetlerini önceden tesbit etmeyi amaçlayan bir sistem olduğunu söylüyor ve bu amaçla üretildiğini iddia ediyordu. Yani sistemi ben sattım, ama bir diktatörün bunu kötü amaçlı kullanmasının sorumluluğu bana ait değil gibi bir savunma..
Bir diğer konu da Suudilerle Suudi Arabistan’da silah üretecek ve epey de kâr getirecek bir silah fabrikasıyla ilgiliydi. İki devlet arasındaki anlaşma söylendiğine göre uzun yıllar gizlenmişti. İsveçliler hem anlaşmayı hem de kamuoyundan bu anlaşmanın gizlenmiş olmasını eleştiriyorlardı.
Kendi devletimizin tartıştığım şu kanlı tarih sürecinde, aldığı kararlar hakkında biz ne biliyoruz peki? Çok, ama çok az şey.
Devlet taammüdü ve sol sözkonusu olduğunda, sorun herhangi bir katliam eyleminde ilk kurşunu kimin sıktığına bağlı bir mesele olmaktan uzaktır.
İlk kurşunu sıkacak birileri nasılsa bulunur. Sorun o birilerini üreten zihniyeti ve sistemi sorgulamaktır. Sol bu sorgulamadan kendini muaf tutuyor, bir avuç kaldık, daha bizden ne istiyorsunuz demeye getiriyor ki, gerçekten de bu yakarış insana hüzün veriyor!
1 Mayıs’ta hayatını kaybedenlerin anısına saygı bu hüznü sonsuza kadar yaşamakla değil, bunca ölüme ve bunca zulme rağmen, solun bu ülkede neden bir avuçla anıldığını sorgulamaktan geçiyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları













































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.10.2012
3.09.2012
1.09.2012
30.08.2012
27.08.2012
25.08.2012
23.08.2012
20.08.2012
18.08.2012
16.08.2012