Orhan MİROĞLU
Mutlu bir an: Abdullah ve Özay öğretmen.. Brecht’in bir zamanlar sözünü ettiği, ‘kalpleri güçlendiren, ama sinirleri zayıflatan’ olaylar, cinayetler, infazlar ne yapsak ne etsek peşimizi bırakmıyor..
Hayatımda acı çeken yas tutan insanlar hiç eksik olmadı. Yaşadıkları acıları, trajedileri, insana böyle bir şey olmaz dedirten o dehşet verici hikayeleri, bazen elim titreyerek, bazen yüreğimde bir şeylerin kanadığını hissederek başka insanlara anlatmaya ve paylaşmaya çalıştım. Hikayelerin gerçek sahipleri ve tanıklarıyla beraber saatlerce, günlerce vakit geçirdiğim ve karşılıklı ağlaştığım zamanlar oldu.
Bu insanlar, büyük acılardan geliyorlardı, sonsuza kadar sürecek bir yasa mahkum olmuş ve kuşatılmış gibiydiler, ama her şeye rağmen istedikleri tek şey barış ve bir parça sevgiydi.
‘Altedilmiş, yenilgiye uğratılmış, boyun eğmeye zorlanmış’ binlerce kadın ve çocuk için, barış hayali yaşamaya mahkum edildikleri bunca acı, zulüm ve işkenceden sonra, ‘altedilmişliğe’ karşı mücadelenin bir biçimi olarak beliriyordu.
Sözü fazla uzattım. Anlatmak istediğim bir hikaye var. Sığmaz bu sayfalara biliyorum. Ama benimkisi ey insanlar, bir kadın, 67 günlük bebeğini, birkaç fit yükseklikte, bir kargo uçağının içinde o bebeğin babasının tabutuna kapaklanarak iki-üç defa emzirmek zorunda kaldı diye başlayan bir hikayeyi özetlemekten ibarettir. . Böyle bir acı dünyada acaba kaç kadını buldu dersiniz? Benim hiç fikrim yok doğrusu. Bu yaşıma geldim, Diyarbakır cezaevinde koğuş arkadaşlarımın can çekişerek ölümüne şahit oldum, yanımda 75 yaşında bir insanı vurdular, ama birkaç fit yükseklikte , genç bir kadının, bir kargo uçağının ortasında duran eşinin tabutuna sarılarak, 67 günlük bebeğini gözyaşları içinde emzirdiğine tanık olmak, acıların ve trajedilerin en büyüğü olsa gerek.
Özay ve Abdullah Ümit Sercan çifti bir yıl önce evlendiler. Benim doğup büyüdüğüm Midyat’ta görev yapıyorlardı. Özay öğretmen, eşinin ardından ağıt yakarken, ‘Midyat bir cennet dedim, onu buralara getirdim, meğer cehenneme davet etmişim’ diyordu, titrek ama insanın içini yakan bir ses tonuyla.
Bu kahredici ölümden birkaç gün önce Abdullah Midyat’tan aramış ve oğlunu özlediğini söylemişti. Özay öğretmen, Alanya’dan otobüsle yola çıktı. Ankara’ya gelecek ve buradan sabah 9’da kalkan Mardin uçağına binecekti. Öğleye doğru da, Mardin’de Abdullah oğlunu ve annesini havaalanından alacak ve beraber Midyat’a hareket edeceklerdi. Ama Abdullah eşi ve oğlu yoldayken, Midyat’ta vuruldu. Hastaneye bir arkadaşıyla beraber kaldırıldı, ancak kurtarılamadı. Bütün bunlar olup biterken küçük Ali, annesinin kucağında derin bir uykuya dalmıştı..
Acı haberi Özay öğretmen yolda aldı. Mardin uçağına bu defa Midyat’a gitmek ve sevgili eşiyle buluşmak için değil, şehit kocasının cenazesini alarak, ailenin yaşadığı Alanya’ya getirip gömmek için bindi.
Mardin’de yapılacak törene katılmak için ben de o uçaktaydım. Ön sıralara yerleştik. Abdullah’ın annesi Gülten ve babası Durmuş Ali’nin oturduğu sırada, pencerenin kenarındaydım. . Abdullah’ın annesi Karslı ve Kürt, babası Konyalı, Türk. Gülten ana, uçakta ve sonrasında yürek burkan ağıtlar yaktı. Gözyaşları sel olup gitti..
Baba Durmuş Ali ise, etrafına gururla bakıyordu, metanetini korumaya çalışan bir yüz ifadesine sahipti. Onunla yan yana oturuyorduk. Kendimi tanıttım. ‘Neden böyle yapıyorlar?’ diye sordu. Hiçbir şey diyemedim. Sahi neden böyle yapıyor ve insanları durup dururken vuruyorlardı? Oğlunun ölüm haberini daha birkaç saat önce almış bir babaya ne söyleyebilir, neyi nasıl anlatabilirsiniz.
Gülden ana, soru sormuyor, ama, bir mucize yaratsın ve oğlu geri gelsin diye beklenmedik mucizeler yarattığına inandığı Allah’a yalvarıyordu.
Vayê Vayê..
Gülten ananın yaktığı ağıtlar bu Kürtçe kelimelerle başlıyor ve bu kelimelerle de bitiyordu. ...Anayı yolcularla beraber zor zapt ediyorduk. Birkaç defa yere düştü. Uçakta genç bir doktor, yardıma geldi, nabzını ölçtü..
Özay öğretmen ise inanmak istemiyordu Abdullah’ın şehit edildiğine. Bir ara yanına oturdum, ‘O ölmedi, o yaşıyor’ diyordu. Abdullah, uçak Mardin havaalanına iner inmez çıkıp gelecek ve küçük Ali babasının kucağında, içine yuvarlandığı deliksiz uykusundan uyanacak, güzelim gözlerini açarak, Mezopotamya ovasının bütün sakinlerine gülücükler yollayacaktı..
Ama bunların hiç biri olmadı. Abdullah oğlunu ve eşini karşılamaya gelmedi. Çünkü, Tur Abdin’in merkezinde, yani yüzlerce kültürün, inancın yüzyıllar boyunca bir arada, saygı ve sevgi içinde yaşayıp gittiği Midyat’ta, siyasi amacına daha fazla polis ve asker öldürerek ulaşmayı düşünen bir katilin silahından çıkan ve kafasına saplanan bir mermi, canını bedeninden koparıp almıştı.
O, artık bayraklarla örtülmüş bir tabutun içinde, 26 yaşın sonunda biten bir hayatın son yolculuğuna çıkmaya hazırlanıyordu.
Mardin’de tören yaptık Abdullah için. Sayıları her geçen gün biraz daha artan, şehit ailelerine, halkın ve törene katılan arkadaşlarının huzurunda bir aile daha eklendiğini ilan ettik..
Boşuna uğraşıyor, yok yere cinayet işliyorsunuz, bu ülkeyi ve bu halkı bölemeyeceksiniz dedik..Arkadaşları, törene katılan halktan kimseler, polisler ve askerler ağlıyorlardı. Ve daha sonra, Abdullah’ın tabutu Mardin havaalanına getirildi. O tabut, öncekiler gibi, kimbilir kaç yaralı ve ölüyü yıllardır taşıyıp durmuş bir kargo uçağının içine yerleştirildi. Akrabalarıyla beraber o uçağa bindim. Alanya’ya doğru havalandık. Bu kadar çok sevdiğim, vekilliğini onurla yaptığım Mardin’den ilk kez korktuğumu hissettim. İçim ürperdi. Mardin nasıl olur da gencecik insanların yok yere katledildiği bir şehre bir coğrafyaya dönüşür diye içimden isyan fırtınaları koptu.
Ali bebek, kargo uçağının motorundan çıkan gürültüden çok huylanmıştı.. Uyumak istiyordu galiba ama, bir türlü uyuyamıyordu. Özay öğretmen ne yapsak ne etsek tabutun başından ayrılmıyordu. Ali, teyzesinin kucağında, gözleri açık, beyaz bulutları altına almış o gürültülü kargo uçağının içinde etrafına bakınıp duruyordu. Üç saate yakın bir yolculuktan sonra, Abdullah’ı toprağa gömeceğimiz Alanya’ya vardık. Halk öfkeli ve kalabalıktı. Güneş yavaş yavaş batıyordu. Nemli, yapış yapış bir sıcak Alanya’nın üstüne çökmüştü. Sahilde insanlar denize son dalışlarını yapmış, yazlıklara ve otellere çekilmeye hazırlanıyordu.
Abdullah’ı gömdük. Ruhuna Fatihalar okuduk hep beraber..
O geceyi, uçak bulamadığım için Antalya’da geçirdim. Otel odasında sabaha kadar düşüncelerle boğuştum durdum. Bir şehit cenazesine ilk olarak katılmanın ve bu büyük trajediye şahit olmanın yarattığı karmakarışık düşünceler. Brecht’i bu nedenle hatırlamış olmalıydım. ‘Kalpler güçlenirken, sinirleri zayıflatan olaylar..’ diyordu, zulüm ve şiddetin, işkencenin ürünü hadiseler ve büyük trajediler için, böyle bir tanım yapıyordu Brecht..
Brecht’in anlatmaya çalıştığı gibi hissediyordum gerçekten. Abdullah’ı ve Özay öğretmeni daha önce hiç tanımamış olsam da, onların acısı benim de acım olmuştu. Özay öğretmenin, Gülten ananın ve kardeşim Durmuş Ali’nin yası beni de kuşatmıştı. Sinirlerimin biraz daha zayıfladığını hissetsem de, kalbimin, kardeşlikten, sevgiden ve barıştan yana biraz daha güçlendiğini fark ettim.
Şehit cenazelerine katılın siz de , göreceksiniz sinirleriniz zayıflasa da, kalbiniz barıştan ve sevgiden yana güçlenecektir..
Zaten barış ister tanıdığınız ister tanımadığınız olsun bir insanın hayatına duyulan sevgiden başka nedir ki?
Yazarlar
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.04.2016
13.04.2016
11.04.2016
10.04.2016
8.02.2016
6.02.2016
5.02.2016
4.02.2016
3.02.2016
30.03.2016