Oya BAYDAR
Tayyip Erdoğan, yedi düvele karşı kurtuluş savaşı veren komutan edasıyla meydan meydan dolanırken, kitlelerin bilincini saptırıp gaza getirmeye yönelik en etkili propaganda unsurlarından biri olan “millî” kavramını tepe tepe kullanıyor. Her türlü muhalefeti, eleştiriyi, işine gelmeyen, hoşuna gitmeyen, planlarına uymayan her düşünceyi, her kararı, her kurumu, her uygulamayı gayrı millî ilan ediyor. Hedef aldığı kişileri, kurumları, örgütleri millî iradeyi tanımamakla, millî iradeye karşı darbe planlamakla suçluyor ve miting meydanlarını dolduranlara yuhalatıyor. Başbakan’ın “millî irade” saydığı/sandığı bir kısım insanımız da, komuta uyup millî çıkarları baltalayan “hain”leri, (Başbakan’ın deyimiyle “bunlar”ı) lanetliyor, iç ve dış düşmana karşı, istiklâl mücadelesi verdiğini haykıran başkomutanın yanında saf tutuyor.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın mahkemenin kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşma sonrasında Başbakan’ın sözcülerinin ve medya borazanlarının ağızlarından kalemlerinden dökülen “Millî iradeye tokat atılmıştır, millî irade çiğnenmiştir, millî iradeye yargı darbesi”, vb. beyanları, millî irade kavramının nasıl çarpıtıldığının yeni bir örneği oldu. Bu sözler, AKP kadrolarının millî iradeyi kendileriyle özdeşleştirdiklerinin, kendi iradelerinden ibaret saydıklarının da açık itirafıydı. Çünkü o konuşmada tokat yiyen birileri varsa, “Anayasa mahkemesinin kararına saygı duymuyorum” diyen, AYM’yi millî çıkarlara aykırı kararlar alan şaibeli bir kurum olarak gösteren Başbakan Erdoğan ve kadrolarından başkası değildi.
Millî irade ne silah ne de kalkandır
Başbakan Erdoğan ve AKP kadroları “millî irade” kavramını hem silah, hem kalkan olarak kullanıyorlar. AKP’nin elinde ve dilinde “millî irade”; yolsuzlukların, kanunsuzlukların aklanmasını, rejimi büsbütün otoriterleştirecek adımların pervasızca atılmasını, kuvvetler ayrılığının tartışmaya açılmasını meşrulaştıran bir manivela oluyor. AKP’nin kendi oy tabanını sağlamlaştırıp pekiştirmek üzerine kurulu seçim stratejisinin temeli de bu kavramı kullanarak halkı: millî irade yani “bizler” ve karşımızdaki gayrı millî düşman kesimler, yani “onlar” olarak bölmeye, cepheleştirmeye, bir kesimi ötekileştirmeye ve milletten dışlamaya dayanıyor. Başbakan, örgütlü örgütsüz her çeşit muhalefeti, “bunlar, bunlar” diyerek ötekileştirip aşağılarken, millî irade olarak gördüğü kendi özde yurttaşlarıyla AKP’yi desteklemeyen halk kesimlerini, muhalif kişileri, farklı düşünenleri, farklı siyasetleri kalın çizgilerle ayırıyor; ayırmakla kalmayıp birbirinin karşısına dikiyor. Bir zamanlar vesayetçi zihniyetin asker-sivil muktedirlerinin sözde vatandaş ilan ettikleri, şimdiözde vatandaş olarak başkalarını “sözde”leştiriyorlar.
Erdoğan ve kadroları, millî irade kavramından oy çokluğunu ve Meclis çoğunluğunu anlıyor. Çağdaş demokrasilerde eksik ve yetersiz kalan, baştan beri de çok tartışılan bu anlayış Türkiye gibi demokrasi kültürünün henüz zayıf olduğu toplumlarda rejimin otoriterleşmesinden, siyasal iktidarın denetim dışına çıkmasından başlayıp çoğunluk (hatta bazı durumlarda azınlık) diktasına uzanan ciddi tehlikeler barındırıyor.
Televizyon ekranlarındaki veya iktidar-muhalefet atışmalarındaki sığ ve kısır tartışmaları bir adım aşıp AKP’nin millî irade’den ne anladığı üzerine düşünmek gereksiz fikir jimnastiği sayılmamalı. Kavramı yerli yerine oturtmak sadece bugün demokratik rejimi tehdit eden gidişatı anlamaya değil geçmişteki darbeci-vesayetçi otoritarizmi de açıklamaya olanak sağlar.
Genel irade’nin Türkçesi: Millî irade
Kavram siyaset bilimi ve felsefesinde millî değil “genel irade” şeklinde geçer. Jean Jacques Rousseau’nun demokrasi kuramının önemli ayaklarından olan siyasal meşruiyet kavramı, (daha sonra da Fransız Devrimi’nin halk egemenliği ilkesi) “genel irade” temeline dayanır. Yurttaşların bireysel tercih ve iradelerinin üzerinde yer alan, bütün ulusun üstün iradesi olarak tanımlanan genel irade, Rousseau’dan beri çok tartışılmış; diktatörlüğe, kitle terörüne, birey iradesinin ve azınlık haklarının yok edilmesine vardırabileceği ileri sürülmüş; genel iradenin ulusun tümünün değil siyasal çoğunluğun iradesi olduğu ve yasal -anayasal denetim mekanizmalarının eksikliği durumunda bu iradeyi siyasal çoğunluk adına kullananların baskıcı, otoriter, antidemokratik uygulamalarına gerekçe sağladığı görüşü, yaşanan deneyler ışığında ağır basmıştır. Çağdaş demokrasilerde, genel iradeyi temsil eden iktidarların halk adına kullandıkları egemenlik hakkı, her ülkede kendine özgü biçimler kazanan çeşitli anayasal denetim mekanizmalarıyla güvence altına alınmış, özellikle de keyfîliği ve kişi ya da parti sultasını engellemeye yönelik yasal önlemler getirilmiştir.
“Millî” sözcüğünün toplumumuzdaki fetiş niteliği nedeniyle olmalı, genel irade kavramı Türkiye’de “millî irade”ye dönüşerek çok partili sisteme geçiş döneminde yaygınlık kazandı. Özellikle 1950’de halk çoğunluğunun oylarıyla “Yeter! Söz milletindir” sloganıyla iktidara gelen Demokrat Parti, devletin dizginlerini ellerinde tutan vesayetçi seçkinlere karşı millet iradesine dayandığını, gücünü milletten aldığını millî iradeye sürekli atıfla belirtti. DP söyleminden hafızalarda kalan: “Siz isterseniz hilafeti de getirirsiniz” veya “Odunu aday göstersek seçilir” türünden ifadeler millî iradenin o zamanlardaki yorumlanma tarzını gösterir.
Aradan 60 yıl geçti. Dünyada demokrasinin çoğunlukçuluktan çoğulculuğa doğru evrilmesi sürecinde, bugün çağdaş özgürlükçü demokrasiyi birey hakları, azınlık grupların hakları, kuvvetler ayrılığına dayalı denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi gibi ilkeler belirliyor. Oysa Tayyip Erdoğan ve partisi demokrasiyi oy çokluğuna dayanarak bildiğini okumak sanıp millî iradeyi kendileriyle özdeşleştirmeyi, “Tayyip Bey odunu aday gösterse seçilir” zihniyetini sürdürüyor. Mutlak kuvvetler ayrılığı, anayasa mahkemesi, yargı bağımsızlığı, sivil toplum gibi denetim kurum ve mekanizmalarına tahammülsüzlükleri de bundan kaynaklanıyor: İçselleşmiş bir demokrasi gelenek ve kültürüne sahip olmamalarından, sınırsız ve denetimsiz iktidar arayışlarından...
Siz millî iradeyseniz bizler neyiz?
Bir nokta daha var, AKP propagandasının yoğun beyin yıkama operasyonunun etkisiyle çok da gündeme getirilmeyen bir nokta: Oy çokluğuna ve milletvekili sayılarına dayanarak ben millî iradeyim diyenler, kendi kararlarına, politikalarına, hukuksuzluklarına, antidemokratik adımlarına karşı çıkanları millî iradeye karşı gelmekle, halkın iradesine karşı darbe yapmakla suçlarken şu basit hesabı bilmezden geliyorlar: Oy oranları yüzde 45-50 de olsa geride yüzde 50, yüzde 55 var. Bu durumda halkın size oy vermemiş yarısı ve yarısından fazlası millî irade dışı mı? Millî irade Büyük Millet Meclisi’nde değil de AKP merkezinde mi temsil ediliyor? En fazla oy almış, en çok milletvekili çıkarmış parti olarak iktidardayım, yürütmenin başıyım, demek başka, milli irade benim demek başka.
“Benim oyumla dağdaki çobanın oyu bir mi?” cümlesinde ifadesini bulan halkın bir bölümünü küçümseyici, vesayetçi, ötekileştirici, seçkinci ve antidemokratik zihniyet ile, “makbul vatandaş bana oy verendir, millî irade de onların benim tarafımdan temsil edilen iradesidir” anlayışının ne farkı var?
Millî irade benim irademdir, senin iradendir; demokratik özerklik isteyen Kürt halkının, tarihle yüzleşme ve özür bekleyen Ermenilerin, Dersimlilerin, bütün azınlıkların iradesidir; Alevinin, Zazanın, Süryaninin, Ezîdinin, dinlerine, mezheplerine, kültürlerine saygı, eşitlik, koruma isteyen herkesin iradesidir; yemelerine, içmelerine, değerlerine, yaşam biçimlerine karışılmasına izin vermeyenlerin, rant uğruna ülkenin talan edilmesine, doğanın tahribine karşı çıkanların iradesidir; bölge hâkimiyeti, Müslüman dünyası liderliği hayalleri peşinde, ülkemizin kirli savaşlara karışmasına hayır diyenlerin iradesidir. Size oy verenlerin de, vermeyenlerin de iradesidir. Genel irade, halkın bütün kesimlerinin evrensel insanî ve hukukî değerler paydasında birleşen iradesidir.
Kısıtsız, sorumsuz, denetimsiz güç olma ve halkın en az yarısı üzerinde tahakküm kurma hayallerinizi millî irade kalkanı arkasına gizleyip, oradan üstümüze ateş etmeyi kesin. Millî iradenin tokadı yoktur ama böyle giderse gün gelir gerçek varlığını ve gücünü bir şekilde belli eder.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Çocukları kefene sokan ruh hastası ilkel zihniyet
24.05.2024 - "Alavere dalavere, Kürt Memet nöbete" mi, hukuka dönüş umudu mu?
14.05.2024 - 1 Mayıs'ta Taksim'e çıkamamanın sorumlusu kim?
3.05.2024 - 1 Mayıs'ta Taksim'e çıkamamanın sorumlusu kim?
3.05.2024 - Istakoz, Maldivler, pahalı saat muhalefeti AKP'nin AK'lanmasına yeter mi?
22.04.2024 - "Kobane düştü düşecek"ten Kobane Davası provokasyonuna
16.04.2024 - Hukuksuzluk değil irade gaspı ve siyasî ahlâksızlık
3.04.2024 - Desteğim DEM Parti'ye, oyum İmamoğlu'na
29.03.2024 - Vicdanını yitirmiş dünyanın vicdanını, ahlakını yitirmiş siyasetin ahlakını savunmak
22.03.2024 - Oy yüzdesiyle ölçülemeyecek kadın: Gültan Kışanak
7.03.2024
Yazarlar
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları

























































































































Sami Parlaz
Devam ediyorum; Onlarda ergenekonun devamıdırda bizmi göremiyoruz...
Sami Parlaz
Sayın Sancar : Hükümetin iki seçeneği olan ,,,demokrasi veya şiddet seçeneğinden bahsediyorsunuz...Sonuçta hükümet sizinde belirttiğiniz gibi şiddet seçeneğine ağırlık veriyor ...Acaba neden? Ergenekon denen yapının devlet içerisindeki ağırlığındanmı ? Yoksa kendi öyle istediği içinmi ? Kendi öyle istiyorsa Kemalistlerden ne farkı var ? Eğer ergenekon denen yapı ağırlıkta ise ,,o yapıyı kırmak için neden demokrasiyi güçlendirmek yerine , onların yöntemi olan şiddet ve baskı politikası uyguluyor