Oya BAYDAR
Kan kültürüne teslim olmuş bir ülke burası. Bu ülkede kan ve ölüm kutsanıyor. Bu topraklarda tarih boyunca asker sivil bütün muktedirler kanla besleniyor; ölüsevicilikle rütbe, şan şeref ve de seçim kazanılıyor. Bu ülkenin mekteplerinde - medreselerinde, laik eğitiminde - dinî eğitiminde körpecik çocuklara, gencecik beyinlere yüreklere, ölmek ve öldürmek en yüce değer olarak benimsetiliyor. Bu kan ve ölüm kültürü “şehitlik” mitiyle sarmalanıyor, maskeleniyor, dokunulmaz, tartışılmaz kılınıyor.
Sağıyla soluyla, dindarıyla laikiyle, AKP’lisiyle Kemalistiyle, Türküyle Kürdüyle bu konuda “Yok aslında birbirimizden farkımız!” Çünkü, bir avuç (bencileyin) imalât hatası dışında hepimiz aynı tornadan, aynı kültürden geliyoruz. Herkesin kendi kutsadığı şehitleri, yücelttiği kendi savaşı, uğruna ölenin de öldürenin de şerefli sayıldığı davası / davaları var. Herkesin, her kesimin, kanının akmasından acı duymadığı “katli vaciptir” diye düşündüğü düşmanları ve de muktedirlerin, bu sizin savaşınız diyerek cepheye sürdüğü “şehit”leri var. Her türlü iktidarın çarkları şehitlerin kanlarıyla dönüyor.
Şehitlik kutsaması, iktidarların en acımasız savaş silahıdır. Kan kültürü bu kavram ile pekiştirilir, kitlelere dalga dalga yayılır. Oğlu savaşta ölen anne “Vatan sağ olsun, bir oğlum daha var, bir oğlan daha doğuracağım, onlar da vatan uğruna şehit olsunlar” diye bağırtılır yitirdiği oğluna dövünüp ağlarken. Ölmek değer olup kutsanınca öldürmek de kutsal görev olur. Savaş çarkı döner, akan kan vampirleri besler.
Oysa herkes bilir ki, ister “şehit olsun”, ister “ölü ele geçirilsin”, bütün ölümler aynıdır. Ölümde her canlı eşittir ve her ölüm yerine konmaz bir kayıptır.
Sarıkamış’ta Neyi Andınız?
Önce televizyonda gördüm, içim ürperdi: Türkiye Şehitlerine Yürüyor etkinliğiymiş. Kürsüde, dondurucu havada İçişleri Bakanı Şahin konuşuyordu. Öfkeliydi, yüz kasları gerilmiş, yumruğunu sıkmış, birliğimizi beraberliğimizi tehdit eden hainlere, vatanı bölmek isteyenlere lanet okuyor, gözdağı veriyordu. İçimi ürperten bakanın bu bildik tavrı değildi; orada dondurucu soğuğa karşı korunaklı giysiler içinde, başlarında birörnek bayrak simgeli berelerle kadın ve çocuk yaşta gençlerin ön saflara yerleştirildikleri birkaç bin kişilik bir tören vardı: 1915’te, İttihatçıların en önemli adlarından Enver Paşa komutasındaki Sarıkamış harekâtında donarak ölen 90 bin Mehmetçik anısına, katliamın 97. yılında anma töreni yapılıyordu. Katliam diyorum, çünkü orada donarak ölen 90 bin asker, savaşarak değil, düşman mermileriyle değil, Enver’in ve mensubu olduğu kadronun insanı iktidara feda eden zihniyeti, yanlış siyaseti ve ölümcül askerî hataları yüzünden donarak ölmüşlerdi. Bu apaçık bir cinayetti, bir katliamdı. Anılmalıydı kuşkusuz: Bu katliamı şehitlik mitosu altında saklayan devlet zihniyetini, resmi tarih yalanlarını, ölüler üzerinden yükselen muktedirleri lanetlemek için, telin için, yalanlarla savaşmak için anılmalıydı. Sarıkamış’ın bir kahramanlık destanı değil bir kırım olduğunu genç kuşaklara anlatabilmek için anılmalıydı.
İttihatçıların Bayrağı AKP’nin Elinde
Bu tören; MHP’nin, Türkçü milliyetçilerin, Turancılık kalıntılarının örgütlemesi ve TSK desteğiyle daha önceki yıllarda da yapılırdı. Bu yılki tören farklıydı. AKP iktidarının damgasını taşıyan bir devlet töreni görünümündeydi. İçişleri Bakanı devleti temsilen oradaydı. Bakan’ın savaşçı, intikamcı nutkunda dile getirdiği “milli birlik ve beraberliğimiz”in kimlerle pekişeceğini ve kimleri dışladığını, üzerinde “Türk Dünyası” yazılı pankartlardan ve Azerbaycan’dan, Kırgızistan’dan, Çeçenistan’dan, Gürcistan’dan ve de Kuzey Kıbrıs’tan (?) gelen heyetlerden anlamak mümkündü. AKP milletvekilleri, Kars ve Rize Belediye Başkanları oradaydı. Geçmiş yıllarla kıyaslanamayacak kadar örgütlü ve devletli bir gösteriydi. Sıfırın altında 6 derecede, karın üzerinde ellerinde bayraklar ve Atatürk posterleri taşıyarak gelen Türk dünyası katılımcılarının zirveye kadar çıkıp orada şehitlere dualar ettikleri ve İstiklal marşı söyledikleri, sonra da Kızılay tarafından dağıtılan etli pilavları yediklerini haberlerden öğrendik. Bakan Şahin, “Bu yürüyüş hep oldu hep olacak, ilelebet devam edecek. Burada beraberliğimizi ifade ettik” diyerek, “28 Şubat 1000 yıl sürecek” söyleminin yeni bir versiyonunu yarattı. Oradaki beraberlik Enver’in trajik sonlu Turan hayalindeki beraberliğin karikatürüydü, ama bir zihniyetin bazılarında hâlâ ne kadar diri olduğunun da göstergesiydi.
AKP’nin İçişleri Bakanı; İttihatçı, Turancı Enver’lerin bayrağını Türkçü ulusalcıların elinden almış; 90 bin memleket çocuğunun 97. yıl önce donmuş bedenleri üstüne basarak zirveye dikmişti.
Kanla boyanmış Bayrağı Hatırladınız mı?
İnsanın yüreğinin yarıldığı, bu kadar olmaz diye feryat ettiği anlar vardır. Bunlardan birini Kırşehirli lise öğrencileri (10’u kız 20 öğrenci) kanlarıyla boyadıkları bayrak resmini, taht misali yaldızlı koltuğunda oturan dönemin Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’a merasimle sunduklarında yaşamıştım.
Psikolojik harekatın tüm hızıyla sürdüğü, “vatanı bölmek isteyenlere karşı savaşan kahraman ordumuzu” manen olduğu kadar yardım kampanyalarıyla, çeklerle de desteklemek için sermayeden medyaya herkesin birbiriyle yarıştığı günlerdi. Bir yandan Kürtlere, bir yandan iktidarda tutunrmaya çalışan AKP’ye karşı sistemli ve örgütlü bir saldırı sürdürülüyordu. 21 Ekim 2007’de Dağlıca baskını olmuş, Mehmetçikler yine ölüme gönderilmişti. Şehitlerin ardından timsah gözyaşları dereler gibi akıtılıyordu. İşte tam o günlerde pırıl pırıl yürekleri ve kafaları ideolojik çarpıtmalarla, milliyetçi yalanlarla bulandırılmış, gençliğin heyecanı ve saflığı istismar edilerek galayana getirilmiş bu çocuklar, kendi kanlarından bir bayrak boyamış ve hepimizin ezbere bildiği o klişe cümleyle “ Yüzbinlerce şehit kanıyla sulanmış vatanımızı bir avuç çapulcunun bölmek istemesine izin veremezdik....Kalem tutan eller artık silah tutmalıdır” diyerek Büyükanıt’a sunmuşlardı. Büyükanıt’ın cevabı ise, (Dağlıca baskınının, başında bulunduğu kurumun mensupları tarafından taammüden veya kazaen işlenmiş bir cinayet olduğunu bile bile) “Gerçekten şehitlerimiz kutsal amaç uğruna, yaşadığımız ülkenin birliği bütünlüğü için şehit olmuşlardır” diyerek çocukları tebrik etmek olmuştu. Bir yıl sonra 3 Ekim 2008’ de, 17 askerin göz göre göre ölüme gönderildiği ve yine “şehitlerimiz” diyerek ört bas edilen, daha da şaibeli Aktütün baskını geldi. Bu defa kandan bayrak yapmak sırası Gaziantep Üniversitesi Bilişim Kulübündeydi. Rektörün, dekanların, Üniversite yöneticilerinin destek sağladığı ve Dursun Çiçek’le (Evet, Balyoz sanığı, ıslak imza Dursun Çiçek) ilişki kurmalarına yardımcı oldukları gençler bu defa kanlarıyla yaptıkları bayrağı Dursun Çiçek kanalıyla, yine büyük övgüler alarak, gururla İlker Başbuğ’a ilettiler; şehitlik mertebesine ulaşmanın en büyük istekleri olduğunu da belirterek.
Bu gelişmelerde toplum, askerler ve siviller, dönemin iktidar partisi AKP ve muhalefettekiler cinayetleri “şehitlik” kültü ardına saklayanların yanında saf tuttular, zavallı gençleri teşvik ettiler, onurlandırdılar. Hiçbir yetkili çıkıp da “Siz ne yapıyorsunuz çocuklar, kan ve ölüm kutsanacak, imrenilecek bir şey değildir, elleriniz silah değil kalem tutmalıdır” demedi. Diyemezdi çünkü herkes aynı kan kültürünün ve “şehit” edebiyatının ürünü ve kurbanıydı.
Sarıkamış faciasını anma töreni, savaşçılığın ve şehadet kültürünün devletlûlarca nasıl diri tutulmaya çalışıldığını bir kez daha gösterdi. Daha da önemlisi, son zamanlarda sorulmaya başlanan AKP devletleşiyor mu? sorusuna da cevap demesek de bir ipucu getirdi: 90 bini aşkın ölünün yattığı Soğanlı Dağları’nın zirvesine 97 yıl sonra dikilen bayrak İttihatçıların düşürdükleri bayraktı; devletin yeni sahiplerinin ellerinde yerini buldu.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları



























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024