Oya BAYDAR
Televizyonda bir belgesel ya da iyi bir film izleme umuduyla kanallar arasında dolanırken gözüm epeyce zamandır başlamış bir tartışma programına ilişti. Tartışma programı lafın gelişi; çünkü tartışma farklı fikirler, görüşler arasında olur. Son birkaç yıldır bu tür programlar iktidar yandaşları ve yalakaları ile ekranı süslemek için çağırılmış “muhaliftrak”ların kayıkçı dövüşünden ibaret. Haa…Bir de son bir iki aydır ana akım TV’lerde boy ve sopa göstermeye başlayan, devlet adına misyon sahibi “zorunlu” konuklar var.
Sözünü ettiğim programda, hem o kanalda hem de diğer “ana akım” haber kanallarında sık sık boy gösteren bir zat şöyle bir cümle kuruyordu: “Anayasanın bu maddesi, zamanında dört partinin mutabakatıyla kabul edildi: AK Parti, MHP, CHP, D…..” Ağzından “D” harfi çıktığı anda, ağzı-dili yanmışçasına telaşla sustu, sonra “Adını anmadığım o parti” deyiverdi.
Moderatör hanım, iktidarın sözcüsü değil de bir medya mensubu olduğunu hatırlayıp “Adını anmak istemediğiniz parti HDP’dir” diyemedi. Diğer konukların hiçbiri de “Adını söyleyemediğiniz o parti 6 milyona yakın oyla Meclis’e üçüncü parti olarak girmiştir” mealinde bir müdahalede bulunmadı.
O parti: Halkların Demokratik Partisi (HDP)
Konu bu kadar önemli, ülke için böylesine hayatî olmasa, söz kimlere kalmış diyerek gülüp geçmek, bu zavallı adamcağızları nereden bulup çıkarıyorlar diye şaşmak, medyanın hal-i pürmelaline acınmak mümkündü. Ancak, ülkemizin içinde debelendiği çözümsüzlüğün, huzursuzluğun, iç ve dış çatışma ortamının kaynağındaki en temel sorunlardan biriyle doğrudan ilişkili olduğundan omuz silkip geçmek mümkün değil.
Adının altında “hukukçu” yazan program konuğunun boş bulunup ilk harfini telaffuz ettikten sonra adını anmak istemediğini eklediği siyasal parti HDP idi. Yani Halkların Demokratik Partisi, yani Kürt halkının ve Türkiye’nin barıştan, huzurdan, ille de demokrasiden ve özgürlüklerden yana 6 milyona yakın seçmeninin oylarıyla destekledikleri parti, yani son yerel seçimlerde tek adam rejimine ve faşizan gidişata karşı, barış ve demokrasi için CHP adaylarını desteklemiş ve kazanmalarını sağlamış olan parti…
İşte bu parti; ezici çoğunlukla kazanmış olduğu belediyelere birer birer kayyım atanarak, başkanları, eş başkanları, üyeleri, destekçileri tutuklanarak, milletvekilleri fezlekelerle tehdit edilip dokunulmazlıkları kaldırılarak, terörist ilan edilip şeytanlaştırılarak bitirilmek isteniyor. Bu bir iktidar/devlet projesi. Partiyi kapatmanın içerde ve dışarda yol açacağı olumsuzlukları hesaplayan iktidar tek gerçek muhalefet odağı olarak gördüğü HDP’den, partinin kolunu kanadını kırıp Meclis’te, yerel yönetimlerde ve kitleler içinde çalışamaz hale getirerek kurtulmayı planlıyor. Bu amaçla hem devletin şiddet tekelini hem de büyük bir kötücül propaganda gücünü devreye sokuyor. İktidarın denetimindeki yazılı ve görsel mecralarda (medyanın yüzde 90’ından fazlası) HDP sözcüğü sadece ve sadece terör kavramıyla birlikte anılabiliyor. Bu konuda gizli bir yasak mı yoksa korku mu, biat mı, ya da görüş birliği mi var, bilmiyorum.
Biz yok sayılan o partiyi Meclis’te ziyaret ettik!
İşte biz, adını anmaktan bile çekinilen o partiyi TBMM’de ziyaret ettik. “Biz” kim miyiz? Demokrasi İçin Birlik (DİP), Demokratik İslam Kongresi, Diyalog Grubu, Hak ve Adalet Platformu, Yurttaş Girişimi’nden, ortak paydaları gerçek demokrasi ve barış olan yurttaşlar…
Bu bir dayanışma ziyaretinden fazlasıydı. Hukuk, adalet, demokrasi kavramlarını unutanlara; hukuğun, adaletin, demokrasinin olmadığı bir rejimin adının, otoriterliğin - totaliterliğin ötesinde, neo-faşizm olduğunu hatırlatma ziyaretiydi.
HDP’yi; tıpkı diğer partiler gibi milletvekilleri, sekreterleri, ziyaretçileri, çalışanları, kalemi, odaları, grup toplantı salonu, vb. ile Meclis’te bulduk. Aaaaa, işe bakın! Bu adını anmadığınız, “bir varmış, bir yokmuş” a getirmeye çalıştığınız parti meğer Meclis’teymiş!
Biz HDP’yi bulduk ama hemen yanıbaşlarındaki diğer partilere, -hadi AKP’yi MHP’yi bir yana bırakalım-, son yerel seçimlerde HDP’nin desteğiyle sağladıkları oyların kendilerine değil faşizan gidişata karşı demokrasiye, barışa verilmiş oylar olduğunu bile kavramak istemeyen Millet İttifakı partilerine ne demeli! HDP’nin yok sayılmasına ve yok edilmesine karşı en güçlü dayanışma ve mücadeleyi yükseltmeleri gerekirken suskun kalmalarının adı, hiç kusura bakmasınlar, iktidar karşısında tırsmak ve Erdoğan rejimine teslim olmaktır.
HDP’ye karşı tavır demokratlığın turnusol kağıdıdır
HDP’nin çizgisini, tutumunu, söylemini, eylemini beğenmeyebilirsiniz, yanlış bulabilirsiniz, eleştirir, oy vermezsiniz. Ancak, milyonlarca oyun temsilcisi olan legal bir partiye karşı faşizan güçler ve antidemokratik mihraklar tarafından yürütülen provokatif algı operasyonlarına, korku salmaya, yalana, şiddete dayalı yok etme planını bozmak için mücadele etmezseniz, üç maymunu oynayarak suskun kalırsanız demokrasi cephesinde olduğunuzu iddia edemezsiniz.
HDP’ye karşı iç ve dış güçlerce çok merkezli ve çok amaçlı olarak yürütülen operasyona karşı alınacak tavır demokratlığın turnusol kağıdıdır, tek adam rejiminin evrilmekte olduğu neo-faşist düzene teslim olup olmamanın ölçüsüdür. Ana muhalefet Partisi CHP kendisini bu ölçüye vurduğunda nasıl bir sonuç alıyor, kendisini nasıl aklıyor, bilmiyorum.
Sadece HDP’li belediyelere kayyım atanması üzerinden konuşmaya çalışalım. Bu yazının yazıldığı saatlerde Diyarbakır, Van, Mardin büyükşehir belediyeleri başta 20 HDP’li belediyeye kayyım atanmış, başkanlar ve eşbaşkanlar tutuklanmıştı. Bu tasarrufun yurttaşın anayasal seçme hakkının ihlâli ve gaspı olduğunu CHP bilmiyor mu? Yarın kendisine de yönelebileceğini düşünmüyor mu? Yoksa iktidarın Kürt siyasal hareketini sıfırlama politikasını görmezden duymazdan gelerek kendisini kurtarabileceğini mi sanıyor?
HDP oylarının kimi yerde yüzde 75’lere ulaştığı ve aştığı bölgedeki kayyım atamaları fiilî bir OHAL uygulaması, katıksız bir hukuksuzluk örneği ve anayasa ihlâlidir. Muhalefet bunun farkında değil mi?
Adalet için yürümüştünüz, şimdi nerelerdesiniz Sayın Kılıçdaroğlu!
Partiniz milletvekili Enis Berberoğlu bu hukuksuz, adaletsiz sistemin kurbanı olduğunda adalet için yüzlerce kilometre yürümüş ve yüzbinleri peşinizden sürüklemiştiniz. Şimdi, Berberoğlu’nun uğradığı adaletsizliğin yüz misli HDP’li belediyelere uygulanıyor. Bu defa adaletsizliğe kurban edilen bir milletvekiliniz değil bütün bir halk, milyonlarca seçmen, daha da ötesi Türkiye’de demokrasi ve içbarıştır. Neredesiniz?
Âdet yerini bulsun diye mırıltıyla genel bir kayyım eleştirisinden, ünlü şanlı belediye başkanlarınızın bazılarından yükselen dokundurmalardan söz etmiyorum. Sorunun ve sorumluluğun büyüklüğü karşısında bunlar vızıltı kalıyor. Partinizin ağır toplarını, bölge örgütlerinizi, büyük şehir belediye başkanlarınızı seferber ederek, Meclis’e soru önergesi üstüne soru önergesi dayayarak, konuyu bıkmadan usanmadan Meclis’e ve topluma taşıyarak vereceğiniz gerçek bir demokrasi mücadelesinden söz ediyorum. Bunun sadece HDP meselesi değil demokrasinin beka’sı, hatta ve hatta partinizin beka’sı meselesi olduğunu yüksek sesle haykırdığınızda peşinizden yine yüzbinler, milyonlar gelecektir, hiç kuşkunuz olmasın.
Gerçek bölücüler kimler?
Beyinleri bölünme kaygısı ve bölücülük korkusuyla uyuşturulmuş, siyasal sağduyuları ve vicdanları yüz yıllık Sevr travmasıyla karartılmış kitleleri uyandırmak, onları iç barışa ve demokrasiye sevketmek öncelikle demokrat ve barışçı olduklarını iddia edenlere düşer.
Bölücülük; halkı birbirine düşman etmek, halkın ezici ağırlıktaki oylarıyla seçtiği belediye başkanlarını uydurulmuş sözde delillerle, sudan bahanelerle, yalancı şahitlerin ifadeleriyle görevlerinden alıp bir de tutuklayıp yerlerine kayyım atamak, o halkın iradesini hiçe saymak, sesini kısmak, siyasî varlığını inkâr etmektir. İktidar HDP’ye uyguladığı siyasetle milyonlarca Kürt yurttaşına, “sizin yurttaşlık haklarınızı tanımıyorum”, diyerek ülke halkının dörtte birini dışlamaktadır. “Ortak vatanda, eşit yurttaşlık temelinde ortak yaşam” diyen HDP’yi terör iltisaklı (!) ilan edip dışlamak, şeytanlaştırmak bölücülüğün dik âlâsıdır. Vatan bölünmez diye gırtlaklarını patlatanlar bilsinler ki vatan dilim dilim kesilecek karpuz değildir, bu siyaset ve bu kafayla gidilirse sınırlar görünüşte aynı kalır ama çok daha vahim olan yürek, duygu, değer bölünmesi yaşanır.
Barış ve demokrasi adına HDP’yi korumak, aslında “vatanın bölünmesi”nin önüne geçmektir. Halkın yüreğinde, vicdanında, bilincinde derin yaralar açan Suriye gelişmelerinden sonra bir de kayyım atamalarının ve Kürt siyasal hareketinin saygın kişilerinin tutuklanmasının HDP tabanında ve Kürt yurttaşlarda yarattığı tepki, öfke, kandırılmışlık ve dışlanma duygusu önümüzdeki günlerde HDP’yi ve Kürt siyasal hareketini ortak siyaset zemininde kalmakta zorlayacaktır. Dayanılmaz hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında yalnız bırakılmanın yarattığı ruh hali; belediyelerden ayrılma, Meclis’ten çıkma, sine-i millete dönme gibi eğilimleri filizlendirmeye şimdiden başlamıştır. HDP’nin “ortak vatan”da ortak yaşam düsturu, yalnız bırakılmanın umutsuzluğunun yarattığı haklı öfke ile tartışmaya açılırsa, halkların birliği de demokrasi de onarılması çok güç yaralar alır.
Bunun sorumlusu da sadece bölücü politikaların mimarı iktidar değil, iktidara en güçlü şekilde “dur” demeyen muhalefet olur.
Yazarlar
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024