Oya BAYDAR
Son günlerde kuyruğu fena halde sıkışan, her konuda lime lime dökülen iktidar Allah'ın bir lütfuna daha nail oldu. Emekli amiraller imdada yetiştiler. Tayyip Bey'gilleri iktidara taşımış olan zihniyet, güç zamanlarda desteğini de esirgemiyor.
Yanlış anlaşılmamak için baştan söyleyim; 104 emekli amiralin bildirisi, içeriği itibariyle anayasayla güvence altına alınmış düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamındadır. İmzacıların sorgulanması, gözaltına alınması, darbeci olarak nitelenip açık örtük tehdide maruz bırakılmaları, ortada suç olmadığı halde lojman ve koruma gibi kazanılmış haklarının gasp edilmesi tek adam rejiminin her gün şahit olduğumuz anayasa ve hukuk ihlalleri zincirinin yeni bir halkasıdır.
Ortalığı böylesine karıştıran, ülkemizi yeni bir siyasî krizin eşiğine getiren ve Erdoğan'la şürekâsını sevinçten yerlerinde hop hop zıplatan şey, bildiri metninin içeriği değil imzacıların, emekli de olsalar "amiral" yani üst rütbeli subay kimlikleridir. "Kimlikleri ne fark eder ki" diyen, bu ülkede hiç yaşamamış, yakın tarihin tanığı olmamış, iktidarların ve kitlelerin ruh halinden, halkın psikolojisinden tümüyle habersiz biridir.
Amirallerin bu kadar saftirik olduklarını, attıkları adımın sonuçlarını, yaratacağı siyasî dalgalanmayı hesaplayamayacak kadar bilinçsiz olduklarını düşünmüyorum. Eğer böylelerse vay halimize! Bunca zamandır ordu, özellikle deniz kuvvetleri, eylemlerinin hedefini, zamanını, sonuçlarını hesaplayamayan komutanlara emanetmiş demek ki!
Kimilerinin olayı önemsizleştirmek için "Bir gece amirallerin canı sıkılmış…" söylemlerine de hiç katılmıyorum. Bunca imzayı bir araya getiren bir metin öyle bir gecelik can sıkıntısının sonucu değildir. Düşünülmüş, taşınılmış, tartışılmıştır. İşin ciddiyeti de bunu gerektirir zaten.
Söylediklerine değil söyleyenlere bak!
İktidarın ve bilumum yandaşlarının muhtıra olarak adlandırdıkları, böylece de toplumsal hafızadaki askerî darbe travmasını kaşımaya çalıştıkları amiraller bildirisi bir muhtıra olarak nitelenemez. Muhtıra vermek için imza sahiplerinin yaptırım gücüne sahip olmaları gerekir. Emekli generallerin, amirallerin ellerinde orduya emir verecek ve darbeye girişecek güç olduğunu düşünmek akla yakın görünmüyor. (Tabii bu benim saflığım ve aymazlığım değilse). Ayrıca metin, bu konuda çok hassas olan bende bile darbe çağrışımı yapmıyor; olsa olsa bir uyarı, iktidara bir parmak sallama olarak okunabilir.
Amiraller metnindeki görüşlerin benzerlerini çeşitli kalemlerden okuyoruz, Montrö sözleşmesi ile ilgili olarak emekli büyükelçiler de bir süre önce bir ortak metin yayımladılar. İktidar kanadında memnuniyetsizlik yaratsa da büyük tepki almadılar. Ama imzacılar eski omzu kalabalıklarsa ne siyasetin ne de halkın bildiriyi aynı şekilde karşılamayacağını bildiriyi imzalamış olan bu yaşlı başlı, deneyimli insanlar nasıl hesaba katmazlar! Muhalefet cenahından duyulan, "Bu ülkede herkes fikrini beyan edebilir" sözü, yüksek rütbeli subayların ortak bildirisi karşısında hedefini bulamıyor, çünkü sesin nereden geldiği içeriğinden çok daha önemli. Malum, sadece iktidarın değil, toplumun, hepimizin kuyruk acısı var bu konuda. Tayyip Erdoğan'ın FETÖ darbe girişiminden sonra hastalık düzeyine varmış paranoyasını da unutmayalım.
"Sahte gündem" sakızı artık çürüdü, çiğnemeyin.
İktidarın; kendisine altın tepsiyle sunulan bu fırsatı nasıl tepe tepe kullanacağını, ne kadar kapsamlı ve iğrenç bir algı operasyonuna girişeceğini, mesela Kanal İstanbul -rezaletini mi desem, talanını mı desem, yoksa çılgınlığını mı desem- gündeme acilen sokmak için bu çıkıştan nasıl yararlanacağını, debelendiği çıkmazdan "darbe mağduru" can simidine sarılarak çıkmayı deneyeceğini iyi bildiğimden, gözümü kulağımı daha çok muhalefete çevirdim.
Fikir ve ifade özgürlüğü vurgusu tamam, "Sivil darbecilerin darbe konusunda söyleyecek sözleri olamaz" tavrı da anlaşılabilir. Çünkü mevcut iktidar gerçekten de sivil darbeyi derinleştirmekle meşgul. Ama, ana muhalefet partisinin "sahte gündem" değerlendirmesini durumun ciddiyetiyle bağdaşır göremiyorum.
Evet, günümüzde halkın gündemi, daha doğrusu kaygısı, mücadelesi: aş-iş-yoksulluk, korona salgınının yarattığı sağlık, eğitim, ekonomi sorunları. Bu sorunları dile getirip kitleleri mobilize etmek, iktidarı değiştirmeye yönelik doğru bir seçim stratejisi sayılabilir. Ama toplumsal-siyasal büyük tabloya baktığımızda, ülke gündemini pırasa- soğan- kepenk indiren esnafa indirgeyen muhalefetin siyaset yapıyorum sanırken siyaset dışına itildiğini görüyoruz. Ülkenin bütün sorunlarının anası demokrasidir. Ve faşizan tek adam rejimini geriletmek ancak güçlü bir demokrasi cephesiyle mümkündür. Muhalefet bunu gerçekten fark etmiş, içselleştirmiş görünmüyor.
Amirallerin bildirisini "sahte gündem" olarak hafife almak veya Meral Akşener gibi "zevzeklik" olarak küçümsemek işin ciddiyetini ve önümüzdeki muhtemel gelişmeleri görememektir.
Bildirinin kendisi değil ama siyasal sonuçları sanılandan ciddi olabilir
Yazının tam da bu bölümünde t24 ekranına Metin Gürcan'ın yazısı düştü. İdeolojik-siyasî önyargı ve hesaplardan arınmış bu yazı işimi kolaylaştırdı, kafamı açtı.
Bu bildirinin hayırlara vesile olmayacağı, otoriterleşmeyi yoğunlaştıracağı, tek adam rejimine kan vereceği, demokrasi mücadelemizi güçleştireceği yönündeki kaygılarım büyüdü. Çok iyi niyetli de olsalar, yürekleri ülkeleri için çarpsa da, hızla örtük faşizme geçmekte olduğumuz bu dönemde bildirinin imzacıları ve destekçileri hassas dengelerin söz konusu olduğu bir siyasal ortamda, terazinin kefesinin iktidardan yana ağır basmasına yol açmış görünüyorlar. Her şey bir yana, amirallerin bu çıkışı Cumhur İttifakını ve AKP'yi pekiştirdi, sağlamlaştırdı, kısa dönemde çatlamasını, fire vermesini engelledi. Aksine, demokrasi mücadelesini de daha şimdiden zayıflattı, sekteye uğrattı.
Bir süreden beri burnuma, iktidarın şu veya bu kanadınca tezgâhlanan bir provokasyon kokusu geliyordu. Halen görevde olan bir amiralin çalışma saatleri içinde makam arabasıyla bilmem ne tekkesine gidip, orada o tarikatın urbalarına, sembollerine bürünüp fotoğraf vermesi midemi bulandırmış, bunda bir bit yeniği var, demiştim. O fotoğraflar içerden çekilmişti, nasıl bir yankı uyandıracağı bilinip hesaplanarak servis edilmiş, sosyal medyada ve basında yaygın şekilde dolaşmıştı. Bunu yapanların bir amacı vardı kuşkusuz. Hemen ardından gelen 104 emekli amiral bildirisinde bu olaya da yapılan atıf, bildirideki epeyce tanıdık ulusalcı Kemalist vurgular, ordunun Atatürk ilkelerinden ayrıldığı tesbiti, amirallerin bu provokasyona alet edilmiş olabileceklerini düşündürdü. Hele de bildirinin gecenin bir yarısında son derece kuşkulu, ulusalcı-milliyetçi karması tuhaf bir siteden yayımlanması provokasyon kokusunu yoğunlaştırdı.
Bir bildiri, duyuru, çağrı yayımlayarak fikirlerinizi kamuoyuna duyurmak istediğinizde dijital ya da basılı bütün medyaya gönderirsiniz. Üstelik yayımlamaları, dağıtmaları için yalvar yakar olursunuz. Ayıptır söylemesi bu işlerin biraz uzmanı sayılırım. 104 emekli amiral bildiri yayınlayacak da medya aldırmayacak, bu mümkün değil. O zaman neden gece yarıları böyle şaibeli bir kanal? Bir nedeni vardır kuşkusuz ama soru sormaktan kendimi alamıyorum.
Önümüzdeki günlerde Erdoğan-Bahçeli ittifakı, önlerine çıkan -ya da kendi hazırladıkları- bu fırsatı tepe tepe kullanacaklar. Muhalefetin ve demokrasi güçlerinin işi çok daha zorlaşacak. Gelişmeler zevzeklik veya sahte gündem değerlendirmelerini aşan vahim noktalara gelebilir. Ve tepişmeler sırasında, olan yine ülkemize, demokrasi mücadelemize, hepimize olur.
Fikir ve ifade özgürlüğünü sonuna kadar savunurken; haksız hukuksuz, adaletsiz uygulamalara, iktidarın sivil darbesine ve provokasyonlarına en güçlü şekilde karşı çıkarken böyle bir bildirinin neye, kime hizmet ettiğini de öncelikle imzacılar, herkes sorgulamalıdır.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024