Perihan MAĞDEN
Yahu, Bu Adamla kitlesi arasında öylesine büyük bir ''sinerji'' (illet olduğum 1 kelime!) var ki; kahredici, resmen kahredici!
Esasında kesif, leş gibi bir çıkar beraberliği! 1 de Özdeşleşme Sarası.
Ekonomiye taktı ve kesinkes ele güne karşı vitrinde tutma ihtiyacını hissetti Mehmet Şimşek'i.
Ancak Kızakta Şimşek dönemine girdiğimize yüzde yüz eminim!
Zira ekonomide de allame-i cihan sanıyor kendini.
''Faiz lobisi! Esas vatan hainleri faiz lobisi!'' diye faiz oranlarına vesaire, dişlerini geçirdi.
Koparmadan bırakmaz. Tabiatı öyle.
Ondan (ve de ekonomik konjonktürden) ciddi olarak nemalanan, ama öyle böyle değil; on milyonlar, yüz milyonlarca dolar nemalananlar var.
Bir yoksulluk, şu bu (oyun bana/ benden sana) yardımıyla düzenine bağımlı kıldığı milyonlarca insan var, bir de su başını tutmuş Ağır Nemalananlar Takımı.
Bunlar arasında TÜSİAD üyeleri de var, Yavuz Bingöl de.
Ahmet Hakan da var, vahim ulusalcılar; Neo- Ergenekon da.
Ama Erdoğan'ın Popüler Kültür ve Pembe Propagandadan Sorumlu Bakanı telakki ettiğim Acun Ilıcalı'nın bambaşka bir yeri ve önemi var bu ''düzen''de.
Röportaj vermiş Acun Ilıcalı. Bir kere kati surette ''Ak Partili de değilmiş, Fethullahçı da!''
AMA Cumhurbaşkanımızı sevdiğini gizlememiş. Bugüne dek. Cesurca.
Neden gizlesin ki?
Tersini sakım sakım saklaması gerekiyor Beyaz Çıkar Türklerinin.
250 kişilik şirketinde 20 kişinin Gezi'ye filan katıldığını söyleyip bağımsızlığını kanıtlamasının akabinde, tek kırmızı çizgisinin vatanın bölünmez bütünlüğü olduğunu ilan ediyor.
Başkan Reise Kasım seçimlerini kazandıran kartı yani, kaldırmış yukarı ''Bakın, bu nasyonalist kartın önemine bakın! Vatan sevgisinden çatlayanlar için çok mühim mevzu bu. Afferdersiniz de-'' yapıyor.
Aynen ultra bir emirerliği ya da kandırmacalı kandırılmışlıkla Kılıçdaroğlu'nun yaptığı gibi!
Sonra ESAS SAFSATAYA yanlıyor Ilıcalı. Erdoğan Başkanının ne kadar, ama ne kadar merhametli olduğu propaganda çadırına dalıveriyor:
Bir kere ben, şahsi görüşüm bu. Merhametli buluyorum kendisini, yakından da tanıdığım için. Ne kadar ağır eleştiriler aldığını görüyorum, üslubuna, davranışına bakıyorum. Geçenlerde bir ödül töreninde gözlerimle gördüm. Görmesem, başkası anlatsa inanmam, cidden bu kadar olur mu diye ben bile sorarım. Vatandaşlar kağıt ulaştırmaya çalışıyorlar, kendisi de bakanlar kurulu var o kağıtları okuyor, konusuna bakıyor o konuyla ilgili bakanı ilgili vatandaşa yolluyor. Ben bunu gördüm. Şahsi olarak da konuştuğum zaman merhameti, sıcaklığı gördüm. Ülkemizdeki gerilim, o özelliklerini göstermesine izin vermiyor belki de. Herkes bunu benim kadar göremiyor. Ama herkes sevsin diye de bir talebim yok. Bu benim şahsi görüşüm.
Acun'un yukarda alıntıladığım Erdoğan'a dair sıcacık görüşleri, bana Borges'in (dünyanın gelmiş geçmiş en mühim yazarlarından birinin!) Pinochet'yle ilgili sözlerini hatırlatıyor.
''Hakiki bir beyefendiydi'' diyor Borges Pinochet için.
Amerikalı efsanevi seri katil Ted Bundy de çok beğenilesi bir beyefendiydi. Muhafazakar bir cumhuriyetçiydi.
O sayede 47 ya da 477 kızı parçaladı. (Hakiki sayı hala bilinmiyor. Hiçbir zaman itiraf etmedi.)
Norman Mailer bir röportajında ''Teksas'ta bir kuleye çıksam da, 20-30 kişiyi makineliyle tarasam'', diyor.
''Annem, 'Ne yaptılar da Norman'ımı kızdırdılar?' der.''
Başkanın da kitlesiyle arasında böylesine gözükara bir sevgi, sarsılma ihtimali olmayan gönül bağları, vahim bir bağcı dayanışması var.
''Kıçının kılı oliyiim Tayyip!'' diye bağıran yaşlı teyzeyi hatırlayın, ve titreyin.
Şeyiyle gerdeğe girmeye çalıştığımız Amerikalı Başsavcı Bharara:
Reza Zarrab'ın kendisini 'hayırsever bir işadamı' gibi göstermeye çalıştığını, ancak Miami'de gözaltına alındıktan sonraki ilk ifadeleri ile kendilerinin ulaştıkları bilgiler karşılaştırılınca, Zarrab'ın kolaylıkla yalan söyleyebilen bir işadamı olduğunun anlaşıldığını savundu. Bharara, Zarrab'ın, 9 Mart'ta Miami Havalimanı'nda gözaltına alınmasından sonra üstünden nakit olarak 103 bin dolar çıktığını da dosyaya ekledi. Başsavcı, Zarrab'ın İran, Makedonya ve Türkiye pasaportları bulunduğunu, ancak Zarrab'ın ilk ifadesinde yalnızca Türkiye pasaportu bulunduğunu söylediğini belirtti.
Bununla da yetinmiyor, Sarraf'ın saçtığı rüşvetleri açıklıyor Bharara.
Bharara'nın dava dilekçesinde, Zarrab'ın eski bakanlara verdiği öne sürülen rüşvet rakamları da yer aldı. Reza Zarrab'ın eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'a Mart 2012 ile Ağustos 2013 arasında 32 milyon euro, 10 milyon dolar ve 300 bin İsviçre Frankı verdiği, ayrıca kendisine bir piyano, lüks saatler ve mücevherler verdiği öne sürüldü. Eski İçişleri Bakanı Muammer Güler'e ise Nisan - Ekim 2013 tarihleri arasında 5,8 milyon dolar rüşvet verildiği, Halk Bankası eski Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın ise 2,5 milyon euro ile 1,4 milyon dolar aldığı belirtildi. Dosyada, Eski Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış'ın evine 500 bin dolar rüşvet parası gönderildiği de savunuldu.
Akıl almaz yükseklikte / cömertlikte rakamlar!
Yahu paralar herifçinin, İran'ın kasasından çıkmış; gül gibi benim takımdaşlarımın, memleketimin ekonomisinin içine girmiş- diye düşünen Kaygusuz Abtallar, haftalarca önce Nokta'nın hazırladığı dosyayı okuyabilirler.
İran'la normal bir ticaret yürütmek yerine, tüm bu katakullilerin çevrilmesine Rıza göstermemizin bedeli 14 MİLYAR LİRA.
Yani ekonomimize 14 milyar kazanç yerine; ona şu kadar milyon dolar, buna şu kadar milyon yuro rüşvet pompalanmış Sarraf vasıtasıyla.
Esas Adama giden paralar anlaşılan tahayyül dahi edemeyeceğimiz miktarlarda!
Halkbank hisseleri mesela serbest düşüşe geçti. Sarraf'ın yargılanması tırmandıkça.
14 milyarla kalmayacak muhakkak memleketimizin uğradığı zarar-lar.
Daha katlana kartopulana büyüyecek.
Reisin TC Titaniğinin ekonomik buzdağına çarpmasına 3-5 var.
O yüzden dümene geçip siyasi dehasının natürel bir uzantısı vehmettiği ekonomik dehasını da, üstümüzde öttürmeye yeminli.
“İktidarlar özellikle uzun soluklu otokratik rejimini oluşturmak isteyenler halkı memnun edecek araçları isterler. Size oy verenler belli şeylere bakıyor: Bu süre içinde evim oldu, arabam oldu, bölünmüş yola girdim, vs.
Bu süreç devam etsin isteyen iktidar da ekonomi yönetimini kontrol altına almaya çalışıyor ama çok tehlikeli bir şey… Cari açığı bu kadar tehlike arzedebilecek noktalara hemen ulaşan bir ülkede bunun sürdürülebilirliği yüksek değil.
Gelişmiş ülke faizleri yükseldiği ölçüde de bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin piyasaları fonlama kabiliyetleri azalıyor ya da maliyetleri yükseliyor. Böyle bir ilişki. Erdoğan ve etrafındakiler bu meseleyi bu ölçüde değerlendirmiyorlar. Büyüme düştükçe iktidara destek düşer. Daralmayı hiçbir diktatör istemez, demokrasilerde de istenmez.”
Yukardaki alıntı da, Bianet'e ekonomist Ali Bilge'nin verdiği görüşlerden.
Daha önce de yazdım; acıklı/ acıtıcı ama bir kez daha yazıyorum.
İşimiz Ekonomik Sarsıntıya kaldı!
Bu yüzden de tüm bu panik, bu toptan idareyi, hükümeti kuşatmaca histerisi.
Büyük bir merhemleri var Yiğitbulutgillerle filan geliştirdikleri, ekonomik kelimize sürdükleri gibi; Çıkar Kitlelerine gözbağlama büyülerini yapıverecekler. Yeniden.
Yeniden! Konjonktür Kardeş yanlarında değil, karşılarında oysa. Görmek arzusunda değiller.
E, kendi sepetine milyarlarca (olabilecek miktarlarda) dolar atanlar-
Güvenirler kullarını da yemleme yeteneklerine.
O yüzden, sıra bütünüyle ekonominin ayarlarıyla oynamaya geldi.
Belki ancak O ZAMAN ''vatanın bölünmez bütünlüğünün'' hasstası olmuş ulusalcısından kronik faşistine, şehit verdikçe gıkı çıkamayanından Kürtlerin kıyımına başını çevirenlere, referandumda tabii ki Başkanlığına oy verecek olduğu iddia edilen yüzde 80 bakarkörün cümlesine-
Ancak, ciddi bir ekonomik bunalımın kementi boyunlarını sıkmaya başlayınca, MECBUREN menfaat bağımlılıklarının topraklarından bir zahmet çıkmak zorunda kalırlar.
İsyan, itiraz, miting, demokrasiye/ AB normlarına zaruri ihtiyaç - gibi mevzuları hatırlarlar.
Misakı Milli peynirini kemirerek kafa bin beş yüz dolanmak yerine leyla leyla 'vatan' topraklarında.
Kürdistan'ın da sahipleri var ayrıca.
Onlara kalsa, ekonominin gemisi yüzdüğü sürece, her türlü rezilliğe: alan razı, satan razı!
''Bugünün dolar kuru kaç lira ki ağbiiii?''
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
5.02.2016
28.06.2016
21.06.2016
14.06.2016
6.02.2016
31.05.2016
24.05.2016
17.05.2016
26.04.2016