RAGIP DURAN
Başta Washington ve Brüksel olmak üzere, Batı Dünyası, Türk Cumhurbaşkanının hem ülke içinde hem de Suriye ve Libya’da son olarak da Doğu Akdeniz’de kanun ve meşruiyet tanımaz girişimleri karşısında şimdiye kadar ciddi, orantılı, etkili bir karşılık vermedi, veremedi.
Batı’nın bu tutumunu değerlendirirken esas olarak dört faktör ön plana çıkıyor:
- Erdoğan’ın mülteci tehditi. Açarım haa sınırları!
- Türkiye pazarının Batı için ekonomik olarak hala cazip bir Pazar olması. TL değer kaybediyor ama ekonomi uçuyor!
- Ankara’nın Batı Blokundan uzaklaşıp Rusya-Çin eksenine kayması. Şangay Beşlisiyle müzakereler…
- ABD ve Batı dünyası, bu aralar başta COVID-19 ve iç karışıklıklarla zaten yeteri kadar meşgul.
Batı’da medya olsun, STK’lar olsun kamuoyunun geniş kesimleri aslında Erdoğan’dan nefret ediyor ve kendi hükümetlerinin Ankara’ya karşı tutum almasını talep ediyor.
ABD’de, Kasım’dan sonra Joe Biden’ın Beyaz Saray’a yerleşmesiyle, Ankara-Washington ilişkilerinde sınırlı ve nispi bir değişim olası.
Pandeminin başlangıcında bilhassa İtalya ve İspanya’nın içine düştüğü olağanüstü olumsuz durumda neredeyse kılını kıpırdat(a)mayan AB, mesela Macaristan ve Polonya’da hükümetlerin faşizan uygulamalarına karşı da son derece pasif kaldı. Brüksel, Ankara ile zaten çok tartışmalı, yasallığı ve meşruluğu çok sorunlu bir göçmen anlaşması yaparak meseleyi çözdüğünü sanıyordu. Ama Erdoğan, AB’yi mültecilerle tehdit etmeye ve sürekli para istemeye devam etti.
2. Dünya Savaşı'nın önemli derslerinden biri de Münih Anlaşmasıdır. Hitler’in saldırganlığını doğru dürüst değerlendiremeyen, öngöremeyen, ona karşı ciddi, etkili, orantılı önlemler alamayan Avrupalı liderler, Hitler’i sakinleştirmek, frenlemek hiç olmazsa debriyaja basmak için, onu yatıştırmaya çalıştı. 30 Eylül 1938 tarihinde Münih’te imzalanan anlaşma ile İngiltere, Fransa ve İtalya, Nazi Almanya’sına Çekoslovakya’nın bir bölümünü işgal etmesine onay vererek, Hitler’i yumuşatacağına ikna olmuştu. Sonraki siyasi ve askeri gelişmeler Hitler’in, çok daha saldırgan hale geldiğini gösterdi. Hitler, Münih Anlaşması ile yatışmamış tam aksine çok daha saldırganlaşmıştı.
Uluslararası kamuoyunda, global medyada, akademik araştırmalarda zaten bir süredir günümüz dünyası, 1933 Almanya’sı ile kıyaslanıyor, benzerlikler, ortak yanlar ön plana çıkarılıyor.
Erdoğan, bir çok konuda benzerlik gösterse de, tabi ki çağımızın Hitler’i değil. Ama Hitler’e 38’de boyun eğen Batılı liderler ile bugün Erdoğan karşısında hık mık eden liderler birbirlerine çok benziyor. Belki Macron hariç.
Yine de sadece geçtiğimiz hafta yabancı basında yer alan en az 4 yazı, haber, makalede özellikle AB’nin Ankara’ya karşı daha sert bir tutum alması talep edildi. Bu yazıların artmasının bir nedeni de Erdoğan’ın Yunanistan ve Doğu Akdeniz sorununda ihtilafı diplomatik yollarla değil silah zoruyla çözmeye çalışması. Meraklılar için yabancı dildeki yazıların başlıklarını ve linklerini vereyim:
- Guardian’da Simon Tsidall’ın "Erdoğan hem korkutuyor hem tehdit ediyor. Avrupa bunun farkında değil ve bedelini öder".
- Fransa’nın eski AB Bakanı Nathalie Loiseau’nun "Türkiye ve Batı" başlıklı yazısı.
- Olivier Delorme’un "Atina-Ankara Gerginliği: Türk emperyalizminin yükselmesinde Avrupa Birliği’nin, çok büyük sorumluluğu var".
- Daniel Cohn-Bendit’in, Dionysios Dervis-Bournias’la birlikte kaleme aldığı "Hepimiz Avrupalı Yunanlılarız" başlıklı yazısı.
Medyanın yanısıra özellikle Paris ve Berlin’de Dışişleri Bakanlığı koridorlarında da Erdoğan’a karşı etkili bir politika uygulamak isteyenler artıyor. Bu konuda bir engel de şu: Avrupalılar, diplomasiye, centilmenliğe, rasyonaliteye inanmış insanlar. Karşılarında bu kavramlardan nasibini hiç almamış bir lider görünce açıkçası biraz affalıyor, ne yapacaklarını pek bilemiyor. Kolay değil onlar da çocukluklarında "Mama Mia Türkler Geliyor", "Orta Asya steplerinden kılıçla Avrupa’ya dalan Cengiz Han, Atilla, Muhteşem Süleyman" korkulu fantezileriyle yetiştirilmiş insanlar.
Atina ve Lefkoşe, doğrudan baskı ve tehdit altında olduğu için Erdoğan’a karşı çok açık bir şekilde tutum alabiliyor. Keza, başta Mısır olmak üzere Arap dünyası da Ankara’nın saldırganlığına karşı AB gibi pasif değil.
Daha geniş bir perspektiften baktığımız zaman, aslında mesela Washington’un elinde Erdoğan’a karşı masaya sürebileceği çok koz var. (Halkbank’tan başlayıp, Erdoğan ailesinin servetine kadar). ABD, ayrıca askeri alanda, F35’lerde yaptığı gibi Ankara’yı sıkıntıya sokabilecek kozlara sahip.
Türkiye’nin en çok AB ülkeleri ile ihracaat ve ithalat yaptığı hesaba katılırsa, Brüksel’in de, zaman zaman Moskova’ya uyguladığı tarzda ambargoları gündeme gelebilir. Gerçi kapitalist dünya, iflasa sürüklenmekte olan Türk ekonomisini, uzaktan keyifle seyredip, krizin başlangıcında Yunanistan’a yaptığı gibi, Türkiye’nin ulusal serveti sayılan büyük kamu şirketlerini ucuza kapatmak için akbaba gibi bekliyor.
Erdoğan’ın bugüne kadar içeride Kürtlere ve muhalefete yönelik acımasız baskı politikalarına göz yuman Batı hükümetleri, Ankara’nın Suriye ve Libya hamlelerinde de ağzını pek açmadı. Açmış olsa da kınamalar söylem düzeyinde kaldı. Batı’nın öyle demokrasi, uluslararası alanda uyum ya da barış ve istikrarı korumak adına değil ama kendi çıkarları tehlikeye girdiğinde, ki yavaş yavaş giriyor, Erdoğan’ı yatıştırma politikaları ile gemleyemeyeceğini herhalde biliyor.
Bu arada şunu da unutmamak gerekir ki, hiçbir siyasi rejim ya da düzeni, esas olarak ve bir tek, dış dinamikler bozamaz, yıkamaz. Bizim milli ve yerli muhalefet, hakiki muhalefet olduğu vakit, bu dış dinamikler iyi bir ortak, iyi bir destekçi haline gelirse ne ala…
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları



































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.03.2021
11.03.2021
2.03.2021
12.02.2021
25.01.2021
18.01.2021
15.01.2021
11.01.2021
4.01.2021
31.12.2020