Sanem ALTAN
Ne çok insan öldü bu aralar… İçimi yakan her ölümle, ölümü daha fazla düşünür oldum ben de.
Ölümü her düşündüğümde hayatı da düşünüyorum.
Ölümü düşündüğüm kadar, sonu ölüme varacak bu hayatı nasıl yaşadığımızı da düşünüyorum sonra.
Kendim gibi olmadan ölmek istemem doğrusu.
İnsanın kendisi gibi olması, kendisi gibi yaşaması zor…
Sanki hayatın çözülmesi en zor sırrı bu…
Ne kadar uğraşsan da ne kadar bilsen de kendin gibi olamıyorsun…
Kendin gibi olmadan ölme fikri, kötü geliyor bana.
Ölmekten bile kötü…
Ne çıkarsa içinden…
Tüm kiri pasıyla, tüm kaygılı, ümitsiz yanlarıyla, tüm beceriksiz, yetersiz taraflarıyla kendin olmak…
Bu toprakların, belki de dünya üzerindeki tüm toprakların ama en fazla bizim buraların en büyük lüksü bu.
Belki de en büyük sorunumuzun gerçek duygularımızı, gerçek düşüncelerimizi söyleyememek, gerçekten istediklerimizi yaşayamamak olduğunu düşünüyorum ben.
Özgürce istediklerimizi söylemenin ağır bir cezası olacağını düşünüyoruz sanırım.
O yüzden kendimiz olmaktan korkuyoruz.
Bu ülkede kimsenin gerçekten istediği gibi yaşayamadığı fikrine kapılıyorum bazen.
Sanki hiçbirimiz kendimiz gibi değiliz…
Sonra da ölüyoruz.
Bazen öldüğümüzü bilmeden ölüyoruz…
Bu anlatacağım gerçek bir hikâye…
Belki daha önce anlattım size…
Afrika’da ava çıkan bir grup avcı diz boyu otların arasından dört ayak yürüyerek bir zebra sürüsüne yaklaşır.
Zebralar birilerinin geldiğini fark eder ama bakarlar aslana benzemiyor gelen, rahatlarını bozmazlar.
Avcılar zebralar arasından iri bir erkek zebrayı seçer ve avcılardan daha acemi olan nişan alıp ateş eder.
Daha usta olan avcı, merminin ete değdiğini duyar ama kafalarını kaldırıp baktıklarında bütün zebraların aralarında o iri erkek zebra da bulunan bütün grubun kaçıştığını görürler.
Usta avcı yaralı olduğunu düşündüğü erkek zebrayı vurmak için tüfeğini doğrultur…
Afrikalı iz sürücü “ateş etme”diye bağırır.
“Ateş etme, zebra öldü ama öldüğünü bilmiyor.”
Avcılar gerçekten biraz daha ilerledikten sonar zebranın ölüsünü bulurlar.
Afrikalı anlatır “kurşun kemiğe çarpsa hayvan olduğu yere yıkılır, ciğerine girse hemen kan kaybedeceğinden koşamaz ama sizin arkadaşın attığı kurşun kaburgaların arasından girip kalbini delerek geçti…Hayvan ne olduğunu anlamadı. Koşmaya devam etti…Kurşunu yediğinde ölmüştü ama fark etmedi.”
Bu hikâyeyi bizim hayatlarımıza benzetiyorum.
Sanki vurulup öldük ama bunun farkına varmadan yaşamaya devam ediyoruz.
Tek fark, seçtiğimiz hayatlarla kurşunu başkası değil biz sıkıyoruz kendimize.
Kendini vuran zebrayız biz.
Her kendimiz olmaktan vazgeçtiğimizde ölüyoruz, öldüğümüzü bilmeden…
Vuruluyoruz.
Zebranın vurulduktan sonra koşması gibi, nefes almaya yaşamak diyoruz ezberden…
Bazen kimim acaba diye merak ediyorum.
Ben kimim acaba…
O kim?
Öbürü kim?
Göründüğümüz insanlar mıyız?
Yoksa yaşamak istediğimiz hayatlardan vazgeçerek o hayatları öldürüyor muyuz?
Yürüyen ölüler miyiz?
Yaşadığını zannederken aslında öldüğünü bilmediğini düşünmek canımı acıtıyor benim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.02.2016
28.02.2016
26.02.2016
21.02.2016
17.02.2016
10.02.2016
5.02.2016
31.01.2016
29.01.2016
27.01.2016