Serdar KAYA
Muhtar bin Ebi Ubeyd, Taifli Sakif kabilesine mensuptur. 622 doğumludur. Birinci Fitne Dönemi‘nde (656-661) 30′lu yaşlarındadır ve ekseriyetle Ali taraftarı bir yaklaşım içindedir. Muaviye döneminde ise, Hucr bin Adi aleyhinde şahitlik yapmadığı için hapse atılır. [1] 680 yılında Hüseyin’in öldürülmesinden sonra, Abdullah bin Zübeyr’e biat eder. Hatta, 683 yılındaki birinci Mekke kuşatmasında onunla birlikte Şam ordusuna karşı şehri savunur.
Muhtar, Yezid’in ölümünden takriben beş ay sonra, Abdullah bin Zübeyr’den ayrılarakKufe‘ye gider. Kufe’de, Muhtar’ın hayatında yeni bir dönem başlar. Zira, Muhtar, burada Şam’a (ve daha spesifik olarak da, başta Ubeydullah bin Ziyad olmak üzere Hüseyin’in katillerine) karşı Ehl-i Beyt yanlısı bir mücadele başlatır. Aynı anda Tevvabin Hareketi de Kufe’de hazırlık içerisindedir. Ancak, Muhtar onlara katılmaz. Hareketin liderinin bu işin altından kalkamayacağını ve başarısızlığa mahkûm olduğunu söyler. Onlardan müstakil hareket ederek, Muhammed bin Hanefiyye adına taraftar toplamaya başlar.
Muhammed bin Hanefiyye
Muhammed bin Hanefiyye, Hz. Ali’nin, Hanefioğullarına mensup olan karısı Havle binti Cafer’den olan oğludur. Ancak, Muhammed bin Ali değil, (annesinin kabilesine atfen)Muhammed bin Hanefiyye şeklinde anılagelir.
637 doğumludur. Babası ile birlikte Cemel ve Sıffin savaşlarına katılır. Ancak, savaştan ve siyasi mücadeleden pek hoşlanan bir insan değildir. Zira, hem temkinli ve soğukkanlı bir yapısı vardır, hem de ihtilafların kan dökerek çözümlenmesine mesafelidir.
Muaviye’nin ölümünün ardından, (baba bir kardeşi) Hüseyin ile birlikte hareket etmez. Hatta, Hüseyin’in akrabaları ile birlikte Mekke’ye gitmesini doğru bulmaz ve kendi çocuklarını onlarla birlikte göndermez. Medine’de kalır. Dahası, Yezid’e biat eder. Hüseyin’in Kerbela’daki ölümünden sonra ise, Ehl-i Beyt’in önde gelen isimlerinden biri olur.
Harre Savaşı‘ndan önce, Medine’yi terk ederek Mekke’ye gider. Yezid’in ölümünün ardından Mekke’de halifeliğini ilan eden Abdullah bin Zübeyr, Muhammed’i kendisine biata davet eder, ancak o bu davete olumlu cevap vermez. Halifeliğin bir mana ifade etmesi için, müslümanların çoğunun ilgili lider etrafında toplanmış olmasının şart olduğunu düşünmektedir. Mekke kuşatması sona erince, Medine’ye geri döner. O Medine’deyken, Kufe’de Muhtar onun adına hareket etmeye ve onun mehdi olduğunu söyleyerek taraftar toplamaya başlar. (Muhtar’ın faaliyetlerinin Muhammed bin Hanefiyye’nin ne derece bilgisi dahilinde ve yönlendirmesi doğrultusunda olduğu belli değildir.)
Muhtar’ın Kufe’yi fethi
Muhtar, Kufe’deki çalışmalarının ardından, etrafında önemli bir kısmı mevaliden oluşan hatırı sayılır bir kitle oluşturur. [2] Hatta, Tevvabin Hareketi’nin lideri Süleyman bin Surad’ı eleştirerek o çevredeki insanların küçük bir kısmını kendi yanına çekince, dönemin Kufe valisi Abdullah bin Muti onu hapseder. Muhtar, Tevvabin’in 4 Ocak 685 tarihinde Aynülverde Savaşı‘nda bozguna uğramasından sonra hapisten çıkar.
Muhtar’ın hapisten çıkmasından sonraki en büyük başarılarından biri, dönemin en yetenekli kumandanlarından biri olan İbrahim bin Malik El-Eşter’i kendi yanına çekmesi olur. [3] Bu şekilde giderek Kufe’de zemin kazanan Muhtar, nihayet 18 Ekim 685 tarihinde harekete geçer ve önce Kufe’yi, ardından da, Basra dışındaki bütün doğu eyaletlerini ele geçirir. İlgili bölgenin tamamını, (sadece iki sene önce Emevilere karşı Mekke’yi birlikte savunduğu) Abdullah bin Zübeyr’in elinden almıştır. Yine de, ona karşı keskin bir karşıtlığı yoktur. Hatta, (muhtemelen iki ateş arasında kalmamak için) Abdullah bin Zübeyr ile irtibata geçerek, ondan ilgili bölgenin umumi valiliğini ister. Yani, fethettiği bölgeyi ona bağlı olarak yönetmeyi daha doğru bulur. Ancak, Abdullah bin Zübeyr bu teklifi reddeder.
Kerbela’nın intikamı
Muhtar’ın bundan sonraki ilk büyük adımı, Hüseyin’in intikamını alma adına Ubeydullah bin Ziyad üzerine bir ordu göndermek olur. Ubeydullah, kısa bir süre önce ele geçirdiği Musul tarafındadır. Yezid bin Enes komutasındaki ordu, Temmuz ayında yola çıkar ve Ubeydullah’a erişemese de, onun gönderdiği orduya karşı net bir zafer kazanır. [4] Ancak, arkadan yeni bir birlik gelmektedir. Kufeliler, bu yeni birliğe mukavemet edebileceklerinden emin olamadıklarından, çatışmaya girmek yerine, geri dönmeyi tercih ederler. [5]
Ordu Kufe’ye geri döndükten sonra, Muhtar, Ubeydullah’ın üzerine bu sefer İbrahim bin Malik El-Eşter komutasında daha geniş bir ordu gönderir. Ancak, ordu yola çıktıktan hemen sonra, Kufe’nin Arap eşrafı isyan eder. (22 Temmuz 686) İsyanın sebebi, Muhtar’ın mevaliye eşit davranmaya başlamasının ardından Kufe eşrafının şehirdeki statüsünün sarsılmış olmasıdır. [6]
Bu gelişme üzerine, Muhtar derhal İbrahim’e haber ulaştırır ve İbrahim, ordusuyla birlikte Kufe’ye geri döner. Şehir yeniden kontrol altına alınır. Bu noktada, Muhtar, Hüseyin’in (çoğu Kufe eşrafı içinde bulunan) katillerinden intikam almak için bunun doğru bir zaman olduğunu düşünür. Bu amaçla, Kerbela’da katliama iştirak ettiği bilinen ne kadar insan varsa, hepsini öldürtüp evlerini yıktırmaya başlar. İlgili kişilerin tek tek evlerine gidilir. Kaçanların ise, peşlerine adamlar salınır. Yakalananlar, kimi zaman (el ve ayaklarının kesilip kan kaybından ölüme terk edilmeleri gibi) korkunç şekillerde öldürülürler. Öldürülenlerin çoğunun cesetleri yakılır. Canlarını kurtarabilenler, Kufe’nin takriben 450 kilometre güneydoğusundaki Basra’ya sığınırlar. [7]
Bu olayların hemen ardından, İbrahim bin Malik El-Eşter, yarım kalan sefer yoluna yeniden çıkar. 5 Ağustos 686 tarihinde Musul yakınlarında Ubeydullah bin Ziyad’ın ordusu ile karşılaşır. Kendisininkinden çok daha büyük olan bu orduyu mağlup eder. [8] Dahası, bu savaşta, hem Ubeydullah bin Ziyad hem de Husayn bin Nümeyr öldürülür. Ubeydullah’ın kafası, savaş sonunda kesilen diğer 70 kafa ile birlikte Kufe’ye, Muhtar’a gönderilir ve şehirde teşhir edilir. [9]
Kufe ve Musul’da yaşanan bu iki olay, Kerbela’nın intikamına yönelik ilk (ve belki de son) başarılı adımlar olur.
–––––-
[SONRAKİ YAZI: Muhtar'ın sonu]
–––––-
[1] Muhtar’ın Ehl-i Beyt yanlısı tavrına dair bir diğer önemli ayrıntı ise, 680 yılında Hüseyin’i temsilen Kufe’ye gelen Müslim bin Akil’in Ubeydullah tarafından öldürülmesine tepki göstermesidir. Muhtar, bu tepkisi nedeniyle Kufe Valisi Ubeydullah bin Ziyad tarafından hapsedilir. Muhtar, dönemin Harameyn valisi olan eniştesi Abdullah bin Ömer sayesinde hapisten kurtulur. (Vali Abdullah bin Ömer, konuyu Yezid’e yazarak ondan ricacı olur. Onun ricası üzerine Yezid, Ubeydullah’a bir mektup gönderir. Muhtar, bu şekilde serbest kalır.)
[2] Arap olmayan, ancak Arap müslümanların himayesinde bulunan müslümanlara mevali denir. Mevali, mevla kelimesinin çoğuludur ve (bu bağlamda) köleler anlamına gelir. Kufe’deki mevali, daha çok Farslı olan (ve dolayısıyla da Farsça konuşan) kimselerden oluşur. Bu kimseler, 636 yılında gerçekleşen ve müslümanların Sasani Devleti’ne karşı ilk büyük zaferleri olan Kadisiye Savaşı‘ndan sonra müslüman olmuşlardır. Ancak, Arap yöneticiler ve halk, mevaliyi kendileri ile eşit görmez ve sınıflı bir toplum yapısı ortaya çıkarırlar. Hatta, müslüman oldukları halde kimi dönemlerde mevaliden cizye dahi alınır. Emevilerin müslümanların değil Arapların iktidarı olduğu yönünde bir algı doğuran bu gibi ayrımcılıklar, zaman içinde, geniş bir tabana sahip olan bir muhalefet ortaya çıkarır. Bu muhalefet, 750 yılında Abbasilerin Emevi iktidarını yıkmalarına yardımcı olan faktörlerden biri olur.
[3] İbrahim bin Malik El-Eşter, Dördüncü Halife Hz. Ali’nin kumandanlarından olan, yine onun iktidarı döneminde Mısır valiliğine atanan ve bu görevdeyken (muhtemelen Muaviye tarafından) zehirletilen Malik bin Haris‘in oğludur. İbrahim, gayet zeki bir insan ve yetenekli bir kumandan olarak tanınmaktadır. Bu nedenle, Muhtar, onu kendi saflarına dahil etmek ister ve ona bu yönde bir çağrıda bulunur. Ancak, İbrahim bu teklife sıcak bakmaz. Bir süre sonra, Muhtar, ona Muhammed bin Hanefiyye’den geldiğini söylediği bir mektup iletir. Mektup, İbrahim’den Muhtar’a tabi olmasını istemektedir. İbrahim, Muhammed bin Hanefiyye’ye olan saygısı gereği “Hayır” diyemez. Ancak, mektubun gerçekten ondan geldiğinden de emin değildir. Zira, kendisi daha önce Muhammed ile bizzat yazışmışsa da, onun kendisine “Mehdi” olarak atıfta bulunduğuna ilk kez bu mektupta şahit olmuştur. Bu şüphesini, ilgili mektubu getirenlere iletir. Orada bulunanların çoğunun mektubu Muhammed bin Hanefiyye’nin yazdığına şahit olduklarını söylemesi üzerine, İbrahim, Muhtar’a tabi olur.
[4] Zaferin ardından esir alınan 300 kişi ile ilgili anlatı, bu savaş özelindeki en ilginç detaylardan biridir. Savaşa hasta olarak giden komutan Yezid bin Enes, savaşın sonunda artık ölüm döşeğindedir ve konuşacak hali dahi kalmamıştır. Ona esirleri ne yapacakları sorulduğunda, Yezid, zorla konuşarak, “Öldürün” der. Esirler öldürülmeye başlanır. Yezid’in sesini çıkaracak hali kalmadığında, bu sefer, “Devam edin” dercesine eliyle işaret etmeye başlar. Buna da hali kalmadığında, kaşlarıyla işarete devam eder. Yezid, bu şekilde ölür. Esirlerin de tamamı öldürülür.
[5] Komutan Yezid bin Enes’in ölümü de bu noktada etkilidir. Kufeliler, boyutunu kestiremedikleri bir riske girmek yerine, zafer kazanmış olarak geri çekilmeyi ve bu şekilde karşı taraf üzerindeki güçlü imajlarını ve psikolojik üstünlüklerini korumayı tercih ederler.
[6] Mevalinin içinde bulunduğu (yukarıdaki dipnotta yer alan) şartların Muhtar idaresinde değişmiş olması, ilgili Arap eşrafın isyanının öncelikli nedenidir. İlgili kişiler, “Düne kadar emrimizde olan bu insanlar, şimdi sözümüzü dinlemez oldular” derler ve eski statülerinin daha fazla tehlike altına girmesini istemezler. Bu çerçevede, mevalinin kendilerinden farklı olduğu (örneğin, Arapça konuşmadığı) yönündeki ayrımcı ifadelere rastlamak da zor değildir.
[7] Basra, Abdullah bin Zübeyr’in kontrolündedir. Abdullah, Kufe’deki gelişmelerin ardından, kardeşi Mus’ab bin Zübeyr’i Basra’ya vali atamıştır.
[8] Dicle’nin kollarından biri olan Hazir Nehri yanında gerçekleştiği için, bu savaşa Hazir Savaşı şeklinde atıfta bulunulur.
[9] Aynı kafalar, sonra bir de Mekke’de teşhir edilecektir.
–––––-
Fotoğraf: İslam’ın ilk asrında inşa edilmiş olan Kufe Camii‘nin bugünkü hali (zeninfosys.net)
Yazı arşivi: İslam’ın İlk Asrı konulu diğer yazılar
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014