Sezin ÖNEY
Türkiye, kum fırtınasının duyuları kararttığı, yaşamı imkânsızlaştırdığı bir çöl gibi. Evde, sokakta, sanal gerçeklikte, manşette, ekranda, Meclis’te birbirleriyle çarpışan, çatışan, vuruşan kum taneleri gibiyiz.
Fırtınanın orta yerinde, bazı bazı, bıçağın tene saplanması gibi bir “his”, elektrik çarpması misali, kum taneleri arasında bir anlığına dolaşıveriyor… Bu şokun etkisi aniden anımsatıveriyor; bizler, kum tanesi değil, insanız…
Ama bu sarsıcı şok bile bazı kum tanelerine hiç etki yapmıyor, onlara insan olduklarını anımsat(a)mıyor; çünkü onlar kendilerini çölün kendisi sanıyorlar. Sanki çöl olmak marifetmiş gibi…
Son birkaç hafta, tek birinin bile, bir ülkenin gündemini, günler değil aylarca hattâ yıllarca sarsmaya yetecek vahşi şiddet örneklerinin, aslında, “insan” olduğumuz gerçeğini yüzümüze tokatladığı bir sarsıntı silsilesi ile geçti.
Özgecan…
Nuh…
İlk isimleri ile anacak kadar “bizdenleştirdiğimiz” şiddet kurbanları.
Kurban…
Bu sözü çok sık kullanıyoruz, insan hayatı yok edildiğinde. Sanki, “yüksek” bir güç, gazabıyla kurban alıyor ölümlü zavallılar arasından.
Sonra, gazap, acı geçiyor. Unutmuyoruz, unutmayacağız diyoruz ama yaşam da hatırlamayarak devam ediveriyor. Tabii, “kurban” bizim kendimiz veya hemen yakınımızdan, “canımız” biri değilse.
Acılar artık fast-food hızının ötesinde bir şipşaklıkla tüketiliveriyor Türkiye’de. Bizim, şimdilik “kurbanı” olmadığımız ve sadece bir kısa zaman dilimi için dahi olsun hissedebilmeyi henüz ve hâlâ başarabildiğimiz “başkalarının” acıları, üzüyor ama dokunmuyor, yıkmıyor. Devam ediyoruz kaldığımız yerden.
Adaletin yerini bulmasını engelleyen, “bir daha asla” demeyi imkânsızlaştıran bir oyun dönüyor ortada; sahte mağduriyet oyunu.
Bu oyun, “kurbanlığın”, “mağduriyetin”, aslında başkalarını kurban ve mağdur eden tarafından, “çalındığı”, mağduriyet maskesine bürünmenin bir nevi zevke dönüştürüldüğü ve “acının” bir rol sahnelendiği marazi bir ruh hâlinin oyunu.
Gerçek mağdurlara ilgi gösterilmemesi, adaletin yerini bulmaması, sahne ışıklarının kendi hastalıklı karakterin üzerinde biraz daha kalması için harisçe, kıskançlıkla kavrulmanın oyunu.
Toplum olarak artık topluca ürkmemiz gereken bir noktadayız. Çocuklara yapılan herşey, geleceğin okunması gibi, bir tür kehanet gibi…
Bir ülkede, çocuklar çok kolay şekilde tutuklanıyor, demir parmaklıklar arkasında akla hayale ziyan işkencelerden geçiyorlarsa… Onlara yapılan herşey, aslında o topluma, o toplumun geleceğine yapılıyordur.
O çocuklara yapılan herşey, sen, ben, o, bizler, sizler, onlar ve hattâ bir minicik ikbal kırıntısı için insanlığını unutan kum taneciklerine de yapılıyordur.
Çocuk ya çocuk…
Bu cümlenin anlamını unutan ve yaşanan “orantısız şiddet eylemleri silsilesini” kendi toz parçası gündemcikleri yüzünden sineye çekebilenler de, ısrarla bu tablonun ortaya çıkmasına göz yuman siyasi muktedirlere toz kondurmayanlar da, gelecekte aynı muamelenin bir şekilde, “uzaktaki” birine, siması, ismi bilinmeyen bir yabancıya değil, kendi tanışlarına ve hatta kendilerine yapılmasının da, dolaylı rızasını veriyorlar demektir.
Çocuk ya çocuk…
Çocuk ya çocuk…
Çocuk ya çocuk…
İlkokulda bazı cümleleri defalarca yazdırırlardı ya; anlam ifade edebilmesi için, bunu kaç kez yazmak lazım?
Türkiye’nin çocuk cezaevlerinde yaşanan şiddet ve işkence, “tesadüf” değil.
O şiddetin “görevi”, korkutmak, sindirmek, “bir gün suçlu konumuna düşersen, başına bunlar gelir” diye düşündürtmek. Ki zaten, Meclis’ten kavga dövüş, gene şiddet sahneleriyle geçirilmekte olan “İç Güvenlik Paketi”, nice gençleri, nice çocukları hapse düşürme tehdidi, çocuk ve gençlerin boyunları üzerinde bir giyotin olarak adeta, özel tasarlanmış.
İktidar tornasından geçmeyip, Yeni Türkiye’nin “model çocuk”, “model genci” olmayanlar, nefes dahi aldıklarına pişman olsunlar diye o cezaevleri de hazır.
Çocuk ya çocuk…
Bu yazının ilhamı, “mağduriyet kıskançlığı” kavramından bahseden Hülya Gülbahar’dandır.
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024