Sezin ÖNEY
Olağanüstü koşullardan, ancak olağanüstü yöntemlerle çıkış olabilir. Türkiye de, bugün olağanüstü koşullardan; olağanüstü siyasi denklemler ve stratejilerle çıkabilir. Evet, Türkiye kamuoyunun önüne düzenli olarak sandık geliyor; ama seçimler kısmen özgür ve kesinlikle adil değil. Rekabetçi otoriter sistemlerde de zaten, iktidarın meşruiyetini ve “yarışarak bileğinin hakkıyla” hegemonya kurduğu algısının mümkün olabilmesi için çoklu aday ve çok partili seçimlerin olması arzulanıyor. Ancak, bu seçimlerin hiçbir zaman gerçek manada “rekabetçi” olması istenmiyor; diğer bir deyişle, seçimlerin sadece ve sadece, iktidar için güvenoyu olması hedefleniyor.
Yaklaşık çeyrek yüzyıllık AK Parti hegemonyası başladığından beri bu denklem ilk kez, 7 Haziran 2015 seçimlerinde bozuldu. AK Parti, tek başına iktidarı olamaz hale geldi ve “ittifak” adı altında örtük koalisyon dönemlerinin önü açıldı. Hegemonya kullanılarak rekabetçiliğin dozu düşürüldü ve otoriterliğe kademe atlatıldı. Rekabetçi denklemi muhalefet lehine bozduğu düşünülen Selahattin Demirtaş da, yaklaşık 1 yıllık bir sürecin sonunda tutuklanarak siyasi sistemin dışına itildi.
2016 Darbe Girişimi sonrası, 2017’de Başkanlık Sistemi’ne geçiş ile yeni bir statüko oluşturulmaya çalışıldı. Bu statüko, 2019’a kadar işledi de…Ama 2019’daki yerel seçimler ve özellikle de, çifte İstanbul seçimleri, otoriterlik-rekabetçilik dengesinde ibreyi bir kez daha muhalefet lehine çevirdi. Şimdi de, rekabetçi otoriterliğin “kimyasını bozan” Ekrem İmamoğlu sistem dışına atılmaya çalışılıyor. İmamoğlu’ndan sonra sıra, Mansur Yavaş’a da gelir. Her kim olursa olsun, eğer ki gerçekten “kazanarak” iktidarın yeni sahibi olma ihtimaline sahipse; bu sistem, şu veya bu şekilde onu siyasetin dışına atmanın yollarını arayacaktır.
Türkiye’nin önümüzdeki on yıllarını şekillendirecek bir dönüm noktasına doğru ilerliyoruz. Ama 2025’te ama 2028’e kadar olan bir tarihte; er veya geç, Türkiye’nin önüne sandık gelecek.
“Erken seçim” meselesi, her ne kadar muhalefetin gündemi gibi gözükse de, aslında iktidarın büyük sorunu. AK Parti, “altın çağını” sandık müptelası bir hareket olarak yaşadı ve hegemonyasını sandık üzerinden kurdu. Ve şimdi, her ne yaparsa yapsın, seçimlerin muzafferi olmama tehdidi ile taşıyor.
“Sandık müptelalığı” ile kastim şu: 2010 referandumundan beri, Türkiye’de toplam 13 “genel seçim” veya “genel seçim havasında geçen sandık süreci” yaşandı. Ortalamaya vurursak, her 10 aya bir seçim düşüyor.
2010 referandumu, 2011 genel seçimleri, 2014 cumhurbaşkanlığı seçimleri, 2014 yerel seçimleri, 2015 Haziran genel seçimleri, 2015 Kasım genel seçimleri, 2017 referandumu ve 2018’de, çifte seçimler-genel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimi, 2019’da yerel seçimler ve tekrarlanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi.
2023’te kazanılan seçimler, iktidara can suyu oldu ama yeni statüko oluşamadan, ekonomik kriz ve 2024 yerel seçimlerinin ezber bozan sonuçları iktidarın meşruiyetini örseledi. O nedenle de, “sandık sıkıntısı” yaşıyor iktidar; statüko oluşumunu engelleyen siyasi aktör ve hareketleri güçsüzleştirmekveya sistemin dışına itmek, muhalefeti hiçleştirmek ve mutlakiyetini otoriterliğin dozunu arttırarak pekiştirmek zorunda.
Yavaş ve İmamoğlu ile tüm muhalefetin demokrasi ve hukuk devletine inananları, beraberce olağanüstü koşullardan çıkışın olağanüstü formülünü bulmak zorunda. Aksi takdirde, hep beraber bildiğimiz haliyle Cumhuriyet’in sona erdiği ve demokrasimizin kalanını da kaybetmemizin müsebbibi olacaklar.
Gelecek seçimler, her ne zaman olacaklarsa, iktidar için “muhalefeti sandığı gömme” seçimlerine dönüşecektir. Diğer bir deyişle, Türkiye artık, dönüştüğü rekabetçi otoriter sistemin rekabetçiliğinin sonuna geldi: iktidar, kendi geleceğini garantiye almak için sistemin sadece “otoriter” kısmını devrede bırakmak istiyor.
Türkiye siyasi tarihini kalıcı olarak değiştirecek bu dönüm noktası da, bu nedenle olağanüstü koşullara sahip. Bir tür “Kurtuluş Savaşı” dönemindeyiz; siyasi ve hukuki araçların çarpıştığı bu savaştan ya hukuk devleti-demokrasi galip çıkacak veyahut otokrasi, tüm renkleriyle çiçek açacak.
Cuma günü Çağlayan Adliyesi’nde Ekrem İmamoğlu’na destek için Mansur Yavaş’ın da olması, o gün İmamoğlu’nun karşılaşabileceği “adli kontrol” benzeri bir cezayı engelledi. Dahası, ikisini de beraber yükselten bir sinerji oluşturdu. Yeni bağımsızlık mücadelesinin, “Çağlayan Muharebesi” bu birliktelik ve dahası arka planda, muhalefetin başlıca ve güçlü birçok isminin orada toplanmasıyla kazanıldı.
Ancak “Çağlayan Muharebesi” gibi daha birçok güç çatışması, darboğaz, pusu ve saldırı olacak.
Her nasıl yapılacaksa, formülü siyaseten nasıl oluşturulacaksa, irili ufaklı muharebelerden oluşan yeni “Kurtuluş Savaşı” da, ancak birliktelik, dayanışmanın oluşturacağı sinerji ve koruma ile aşılabilecek.
O yüzden Yavaş ve İmamoğlu ile tüm muhalefetin demokrasi ve hukuk devletine inananları, beraberce olağanüstü koşullardan çıkışın olağanüstü formülünü bulmak zorunda. Aksi takdirde, hep beraber bildiğimiz haliyle Cumhuriyet’in sona erdiği ve demokrasimizin kalanını da kaybetmemizin müsebbibi olacaklar.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024