Sezin ÖNEY
Türkiye’nin üzerine kara kara bulutlar toplanmış gibi... Ya yağmur indirip havayı ferahlatacak. Veya bir tufan gazabını tüm öfkesiyle bindirerek yanardağ gibi patlatacak.
Bir dost böyle yorumladı geçenlerde Türkiye’nin içinde bulunduğu hali. Ne var ki, bahsettiği kara kara bulutlar en çok onun yaşadığı yerlerin güneşini kapatıyor.
Ülkenin diğer kısmı, “bölgeden” gelen haberlere kızsa da, üzülse de, her ne tepki verirse versin, sonuçta kendi güneşli havasının altında yaşıyor.
Ama bu hep böyle mi sürecek?
Türkiye hemen sınırının öte yanında, Bulgaristan’da bugünlerde olup bitenlere rastgele gibi bir haber gibi bakmamalı.
Romanlara yönelik ayrımcılık, tahammülsüzlük, Avrupa’nın en büyük insan hakları meselesi.
Bulgaristan’da, Roman cemaatinin liderlerinden Kiril Raşkov’un “adamlarından” birinin, 19 yaşındaki Angel Petrov’a çarpıp kaçması, olay sonucu Petrov’un ölmesi, ülke çapında protesto gösterilerine neden olmuştu.
Ancak, protestolar öyle pek de sakin gösteriler değildi. Ülke genelinde 14 şehirde sokaklara dökülen binlerce kişi, Roman mahallelerini basıp önüne gelene saldırma niyetindeydi.
Sosyal medya, Arap Baharı’nda Ortadoğu ve Afrika coğrafyasından halkların, hak ve özgürlükler talebiyle sokaklara dökülmesine neden olmuştu. Bulgaristan’daysa sosyal medya, halkın bir bölümünün diğer bir bölümüne nefret kusması ve sokaklara taşan galeyan için kullanıldı.
Bulgaristan, Avrupa Birliği’nin en yoksul ülkesi.
Romanlar, yedi buçuk milyonluk ülke nüfusunun yaklaşık yüzde beşini oluşturuyor.
Ülkenin en fakir, her bakımdan en az imkâna sahip grubu Romanlar.
Bu yaşananlar, Bulgaristan’a özgü değil.
Macaristan’ın Gyöngyöspata adlı kasabasında, Mart 2011’den beri aşırı sağ gruplar, “kamusal düzeni” sağlayacakları iddiasıyla Roman mahallelerinde devriye geziyor. Romanların “iflah olmaz suçlular” olduğu düşüncesinde olan halkın bağrından, sıradan insanlardan oluşan bu milisler, mahallelerin sakinlerini resmen taciz ediyor. Buna karşı da, ne Macaristan’ın, halkın yüzde 50’ye yakınının desteğine sahip muhafazakâr hükümeti, ne de emniyet güçleri kılını kıpırdatıyor.
Türkiye’de şiddetin son birkaç ayda birden tırmanıvermesine karşın, ölenlerin yakınları, herşeye rağmen itidal içinde.
İstanbul Üniversitesi’nde gerçekleşen “Suç ve Ceza Film Festivali”ni Habertürk kanalında Belkıs Kılıçkaya’ya anlatan Hukuk Fakültesi Dekanı Adem Sözüer, organizasyon esnasında ülkede çok sarsıcı saldırıların yaşanmasına rağmen, festival bünyesinde Kürt sorunu ile ilgili filmlerin gösterildiğini, her türlü görüşün açıklandığı tartışmalar da yapıldığını ve hiçbir sorun yaşanmadığına dikkat çekiyor.
Aynı şekilde, sağ-sol, farklı politik eksenlerden öğrenciler de, bu film festivalinde, “dikenli” konularla ilgili filmleri beraberce seyretmiş, farklı bakış açılarını birbirlerini dinleyerek tartışmışlar.
Yeni anayasanın yapılış biçimi, bu yarısı “kara bulutlu”, yarısı güneşli ortamda Türkiye’ye son bir şans veriyor.
Türkiye’nin demokratikleşme konusunda süregelen tüm eksiklerine rağmen, ülkenin bir kısmında ömrü 30 yıla yayılan bir savaş hâlâ bilfiil yaşanırken, bir ülkenin en temel güvencesi olması gereken yargıya yönelik bir sürü şaibe ortada dolaşırken, hâlâ bir diyalog ortamı var; birbirimizin yüzüne bakabiliyoruz...
Dünya ekonomik krizden kırılırken, Türkiye’nin orta sınıfı göreceli olarak, geçmişe oranla daha müreffeh bir yaşam seviyesini sürdürmeyi başardı. Bu hep böyle mi sürecek?
Tepetaklak giden bir ekonomi, bir gün muhakkak yaşanacak bir gerçek...
O zaman Türkiye, bunalım dönemine nasıl bir ruh haliyle girecek?
Gelecekte tarih diyeceğimiz şey bugün yazılıyor.
Suç ve Ceza Film Festivali’nde gösterilen filmlerden biri de, 2009 yapımı El Segreto del Sus Ojos(Gözlerinin Gizi) idi. Arjantin yapımı, 2010 “En İyi Yabancı Film” Oscar’ına sahip bu film, 1974’te işlenen bir cinayet ve o dönemin bu olay üzerinden anımsanıp araştırıldığı 1999 arasında gidip geliyor. Filmde, tüm yaşamını ceza mahkemelerinde uzman olarak suçları araştırmakla geçiren Benjamin Esposito, meslek yaşamı boyunca vahşetiyle kendisini en çok sarsan vakayı romanlaştırmaya karar veriyor. Tecavüz edildikten sonra öldürülen, faili de meçhul kalan genç bir kadının hayatını araştırırken, ülkesinin tarihinin en karanlık dönemlerinden birini de “hatırlıyor”.
Aslında bir polisiye olan bu film, bir yandan da, Arjantin’in 1970’lerin ortasından 1980’lerin başına kadar süren Guerra Sucia (Kirli Savaş) dönemini anlatması açısından geçmişle hesaplaşan bir film. Bir yandan, kendini “Bir hayat nasıl bomboş yaşanabilir” diye kendini sorgulayan Benjamin’in hikâyesi bu film, bir yandan da Arjantin’in.
Geçmişteki suçun failinin kim olduğuna takılıp kalan Benjamin, bu şekilde hayatına anlam kazandırmaya çalışıyor; diğer bir kahramanın ona yaptığı, “Böyle giderse, elinde geçmişin binlerce parçası olacak ama geleceksiz kalacaksın” uyarısı ve söylediği “Hatıralar, aslında sonunda elimizde kalan tek şey... En azından, aklında kalanlar güzel olsun” sözleri, geleceğini bugün yazan Türkiye için de bir şeyler ifade ediyor herhalde...
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.09.2025
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024