Sinan ÇİFTYÜREK
Belli başlı güç merkezlerinin Ortadoğu’da hesap kesim tarihi ufukta gözükmese de gelişmeler, küresel ve bölgesel aktörlerin pozisyonlarını giderek netleştiriyor. Yeni ittifaklar ve uzlaşmalar şaşırtıcı bir hızla ilerliyor. Özetlemek gerekirse:
I - İngilizler (Batı) için Türkiye’nin, “Sovyet tehdidi” karşısındaki “stratejik denge unsuru” olma konumu, SSCB ve Sosyalist Blok’un 1991’de yıkılmasıyla ortadan kalkmıştı. Küresel düzlemde sosyalizm-kapitalizm savaşında Türkiye’nin “komünizmin sıcak denizlere inmesi”ni engelleyen jeopolitik konumuna ihtiyaç kalmayınca Kuzey Atlantik ittifakında “Türkiye’nin önemi azaldı” tartışmaları da yoğunlaştı. Çok geçmeden bu kez gerek Asya üzerinde egemenlik savaşındaki jeostratejik konumu, gerekse Doğu ile Batı arasında enerji nakil hatları üssü (Türkiye İsrail anlaşmasında bunun payı önemli) olmak üzere Türkiye birçok açıdan yine Batı için önemini korudu, koruyor. ABD ve müttefikleri izledikleri Kürdistan politikası ve İran ile vardıkları anlaşmayla Türkiye’nin Batı çıkarları açısından bölgedeki önemini hafifletmenin yollarını arıyorlar.
II – Suriye’den Yemen’e, Filistin’den Kafkasya’ya kadar hegemonya hesaplarını icra etme plan ve yeteneğindeki İran’ın Batı eksenine çekilme hamleleri; Avrasya egemenlik hesaplarında Rusya’yı yalnızlaştırma-kuşatma plan ve hesapları kadar, Türkiye’ye olan bağımlılığı azaltma hamlelerinden biridir aynı zamanda. Fakat ABD’nin İran’ı, kullanmasından çok İran’ın Batıyı çıkarları doğrultusunda kullandığı söylenebilir.
İran, ABD’nin izlediği Kürt politikasının kendisi açısından oluşturduğu “tehlikenin” farkında olarak hem Kürt siyaseti içerisindeki ellerini güçlendirmeyi sürdürüyor hem de Türkiye ve diğer sömürgeci devletlere “ortaklaşalım” çağrısını tekrarlıyor.
YNK ile Goran Hareketi’nin yakınlaşması hatta olası birliği, Kürdistan siyasetine iç dengenin gelmesini sağlayacak ve ulusal birliğe hizmet edecekse önemlidir, desteklenmelidir. Güney Kürdistan’da Barzani ailesinin başkan, başbakan gibi mevkileri sürgit elde tutması da savunulamaz ki kendileri de savunmuyor. Ancak PDK üzerinden geliştirilen bağımsızlık karşıtlığı, üstüne üstlük İran parmak izlerini de taşıyorsa halkımızın davasına zarar verecektir, karşı çıkılmalıdır.
2009 yılında Goran’ın YNK’den ayrılması kadar bugün yeniden birliğe yönelmesinde ve Kerkük meselesinde, İran’ın parmak izlerinin olduğu kaygıları yaygın. Özetle Kürdistan bağımsızlık hamleleri geliştikçe içerden bir dalgakıran olarak İran daha fazla hareketleniyor.
İran sadece içerden siyasal müdahale ile yetinmiyor askeri olarak da Irak, Suriye ve Kürdistan parçalarında aktif durumda. “İran İslam nizamı ve topraklarını tehdit eden her unsuru anında yok etmeye kararlıyız”(Devrim Muhafızları Ordusu Komutan Vekili Tuğgeneral Hüseyin Selami) diyerek askeri olarak da tehdit ediyor. Bu tehdidine bahane olarak da PDK-İ Peşmergelerinin son haftalardaki kimi eylemleri gösteriliyor. Yıllardır Kuzey’den devam eden Türk devleti saldırılarına, İran saldırıları da Doğu sınırından eklenirse ki ekleniyor Güney Kürdistan buna ne kadar dayanır? Batı ve İsrail muhtemel bir İran saldırısında nasıl hareket eder?
Kısacası İran büyük şeytan düşerken bile çelme takmayı ihmal etmiyor.
III- “Türkiye, Doğu ekseniyle ortaklaşma arayışına girebilir” uyarısını sıkça yaptık.
İran’ın pozisyonu nettir, mevcut statükonun devamı için savaşıyor, yok eğer illa da statüko değişecekse “bu benim çıkarlarım doğrultusunda olmalı” diyerek Doğu eksenindeki duruşunu koruyor. Batı ile yakınlaşmayı da bu strateji çevresinde sürdürüyor. Demem o ki İran, ulusal özgürlük mücadelesinde halkımızın bugün kendini koruması gereken birincil düşmanıdır.
Pozisyonu net olmayan tam anlamıyla iki ara bir derede kalan Türkiye’dir. Kendisi Batı (NATO) ittifakının etkin gücü ama gönlü Doğu ekseninin yanı statükoyu savunan Rusya-İran-Suriye ittifakının başarısından yana. Hem statükonun değişmesini savunan emperyalist Batı bloğunun 60 yıllık müttefiki hem de statükoyu ölümüne koruyan emperyalist Doğu eksenin başarısına sadece duacı olmakla kalmıyor giderek bu eksenle yakınlaşıyor da.
Güney Kürdistan’daki gelişmelere, Rojava’ya ABD, Fransız, Alman özel kuvvetlerinin yerleşmesi ve Doğu Kürdistan’daki ulusal özgürlük mücadelesinin son aylarda yeniden güçlenmesi eklenince, bu durum sadece Türkiye’yi değil İran ve Rusya’yı da ciddi rahatsız ediyor. Bu gelişmeler İran-Rusya-Esad eksenini iyice perçinlemekle kalmadı Türkiye’nin Doğu eksenine yaklaşmasını da tetikledi. İran’ın “bugün Irak-Suriye yarın sıra sana sonra bana gelecek, gel birlikte karşı duralım” çağrıları Türkiye hükümetinde karşılık bulmaya başladı. Amerikan Sesi radyosuna konuşan VASA Strategies’in CEO’su Ryan Greer’in, “Kürtlere, fazla ileri gitmeleri durumunda bölge hükümetlerinden karşı bir hamle geleceği ortada” dediği süreçte İran arabuluculuğunda Türkiye Suriye buluşması Cezayir’de gerçekleşti denildi.
Türkiye’nin esas Kürdistan’daki gelişmelerin basıncıyla tükürdüğünü yalayarak Rusya ile yeniden anlaşması Kürdistan meselesinde Türkiye’yi Doğu eksenini daha da yakınlaştırabilir. Bu durumda ABD’nin, “izlediğim Kürdistan politikalarına karşı Türkiye ile İran ortaklaşırsa bölgesel dengeler aleyhime kökten değişir” kaygısının tetikleyeceği muhtemel gelişme düne göre daha reel.
İran’ın Türkiye ile ortaklaşması kolay değil ancak mesele Kürdistan olunca imkansız da değil. Bilindiği gibi İran ile Türkiye arasında, Ağrı isyanını bastırmak için Türkiye tarafından önerilen ve 23 Ocak 1932’de imzalanan anlaşma ile “Maku-Beyazıt yolunun sınırı kestiği noktadaki Kotur ve Bazirgân’ı kapsayan toprakların” İran’a verilmesi karşılığında Ağrı Dağı’nın tamamının Türkiye sınırları içine alınması sağlanmıştı. Bugün ciddi tavizler vererek İsrail ve Rusya ile anlaşan Mısır ile aynı süreci başlatan Türk devleti, yarın büyüyen Kürdistan “tehdidi” üzerinden Esad la da uzlaşmaya giderse kimse şaşırmasın. Cezayir bunun ilk adımı.
IV – Batı ve Doğu eksenlerinin Irak ve Suriye sahasındaki müttefikleri netleşiyor
Irak ve Suriye’de süren savaşta Batı ve Doğu eksenlerinin üzerinde geleceğin hesabını yaptığı müttefikler meselesi sahada giderek belirginleşiyor. ABD liderliğindeki Batı’nın Irak ve Suriye’de esas Kürdistan ulusal güçleriyle ortaklaşması derinleştikçe, Şii ve hatta Sünni Araplarla aradaki mesafenin açılmakta oluşunu şimdilik göze aldığı görülüyor. Bu durumda Rusya ve İran liderliğindeki Doğu ekseni ise iki ülkede de Şii ve Nusayrileri esas alarak egemenlik sahalarını genişletme çabasında.
Felluce’de İran destekli Irak güçleri etkin olunca Musul operasyonunda Kürtler ile Arapların dengesi gözetilse de Peşmergenin etkin olması hedefleniyor. Irak’ta şimdilik Kürtler Batı, Şii Araplar ise İran ile bağlarını güçlendiriyor ki IŞİD sonrası yeni gelişmeler olmazsa bu süreç derinleşecek. Sünni Arapların pozisyonu da yine IŞİD ve özellikle Musul sonrası Arap- Kürt ilişki ve çatışmasına bağlı şekillenecektir. Arap milliyetçiliği Kürtler karşısında mezhepçiliği aşar mı aşmaz mı? Burada tayin edici unsur Musul’un geleceği olacak. Çünkü:
Güney Kürdistanlı halkımız ulusal bağımsızlıkla paralel kendi coğrafik sınırlarını da netlikle belirlemek istiyor. 2014’te IŞİD saldırısı ile Irak ordusunun terk ettiği Şengal, Kerkük, Qanaqin ve Diyala gibi Kürdistan topraklarında fiili denetim kuran Peşmerge, buranın referandumla resmen de Kürdistan hükümetine bağlanması mücadelesini veriyor. IŞİD’e karşı savaşta Şengal’den Diyala’ya kazılan hendekler Kürdistan sınırlarını az çok belirliyor fakat Irak rejimi bu sınırı tanımıyor. Bu açıdan Musul’a operasyon kilit önemde olacaktır.
Suriye’de ise Rus ve İran destekli BAAS ordusu, Palmira kenti, Lazkiye kırsalı ve Lübnan sınırı ile Şam çevresinde mesafe alarak Halep’e yönelince, ABD bunu dengelemek için YPG’nin etkin olduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Rakka ve Menbiç’e yüklendi. Mesele açık, Rusya ve ABD kendi müttefikleriyle egemenlik alanlarını oluşturmak istiyorlar.
ABD ve Batı, ağırlıkla Kürtler üzerinden oyunu kurarken Arapların da elini bırakmıyor fakat IŞİD sonrası olası bir Kürt Arap çatışması durumunda Batı hem Kürt hem Arap elini aynı anda tutamaz.
V - Ortadoğu’da Kürtlerin de artık ağırlık merkezlerinden birini oluşturulacağı bir siyasal denge oluşuyor
Kürtler, Ortadoğu’da yeniden yön arayan tarihin en önemli dinamiklerinin başında geliyor ki bağımsız Kürdistan devletinin doğum sancıları çekiyor olmasının esas nedeni budur. Kürtler tarihlerini ve geleceklerini arıyorlar. Bu açıdan bağımsız Kürdistan’ın kuruluşu öncelikle Kürt siyasetinin görevleri arasındadır sonra bölgede sınırların yeniden çizimine bağlıdır.
Bölgenin yeni siyasal haritasında, Kürtler ve Kürdistan’sız siyaset denklemi kurulmayacağı gerçeğini gören herkes, bölgenin önemli aktörleri olan Farslar, Türkler, Arapların yanı sıra Kürtlerle de ilişkileniyor. Öyle ki statükonun değişmesini savunan Batı güçleri kadar statüko bekçileri Rusya, İran, Çin gibi Doğu ekseni güçleri de bağlantı kuruyor.
Bölgede yeni bir dengeleyici unsur olarak Kürtlere sağlanan destek, özellikle Güney ile Batı Kürdistan’ın birleştirilmesi hatta uzun vadede Akdeniz’e olası bir enerji koridoru açılmasının kimi ön hamleleri olarak okunabilir. Yakın vadede emperyalist Batı (ABD’nin) Güney ve Rojava Kürdistan’ındaki askeri üsleri; Malatya, Batman ve İncirlik askeri üslere alternatif olup Türkiye’ye olan bağımlılık azaltılmak hedefi kadar İran’a da bir mesajdır.
Denilebilir ki, İngilizlerin dün çıkarları gereği bağımsız Türk devletini desteklemeleri neyse bugün ABD’nin bağımsız Kürdistan’ı desteklemeleri de odur. Değişen zaman ve taraflardır.
VI - İç sorunlara rağmen Kürtler (Rojava ve Güney Kürdistan) fiilen Batı ekseninde birleşiyor.
İran’ın Kürdistan parçaları içerisindeki elinin güçlü varlığına; YNK’nin bağımsızlık ve Kerkük meselesinde yaşadığı karar içerisinde kararsızlığına; aynı konularda Goran’ın bir ileri iki geri tavrına; PDK’nin iç siyasette hegemonik tavrına; PKK’nin bağımsız ulus devlet istemiyorum ısrarına; Kerkük valisi Necmettin Kerim’in bağımsızlık referandumu sürecinde YNK’nin ve Güney Kürdistan’ın zayıf karnını oluşturmasına rağmen …
Bağımsız Kürdistan meselesi artık zaman meselesidir.
PYD ile PKK’nin genelde ve Rojava özelinde sıkça dile getirdiği “Üçüncü yol” siyaseti pratikte beklenenden erken bitti, bitiyor. Başından beri hem ABD hem de Rusya’nın elini eşit ağırlıkla tutarak yol alınamaz dedik ve öyle de oldu. Türkiye’nin Rusya ile anlaşması PYD’nin ABD (Batı) ile ilişkilerini daha güçlendirecektir. ABD (Batının) Güney Kürdistan’da pozisyonu neyse Rojava’da da benzer bir pozisyon oluştu, oluşuyor. ABD’nin Rojava’da PYD için de vazgeçilemez hale gelmesi iki parçanın birliğinde rol almasında elini güçlendirecek. Bugün Sımelke sınır kapısının açılmasında PDK yarın Rojava Peşmergesinin dönüşünde de PYD ikna edilir! Gelişmeler bu yönde ilerliyor.
*Batı ekseni gibi Doğu ekseni de emperyalist olup kendi çıkarlarının peşindedir. Aradaki fark şudur; ABD liderliğindeki Batı, emperyal çıkarlarını Asya özelde de Ortadoğu’da yeni devlet ve sınırlarda görürken, Rusya liderliğindeki Doğu emperyalist güçlerin ise çıkarlarını mevcut sınır ve statükonun devamında görmeleri nedeniyle bağımsız Kürdistan’ı hedefleyen ulusal hareketin çıkarları Batı ekseni ile fazla örtüşmektedir.
Sonuç olarak; Kürdistan’ın tarihsel trajedisini oluşturan dörde parçalanmışlık nedeniyle Kürt ulusal partileri; “düşmanımın düşmanı dostumdur” siyasetini tümüyle aşamasalar da, parçalar arası ulusal birliği güçlendirirlerse bölge devletleri ile ilişkilerini birbirlerinin karşıtlığa dönüşmeyi engelleyebilirler, engellemelidirler.
Güney Kürdistanlı partiler ise esas kendi aralarında bağımsızlık hedefinde kenetlenerek ortak iradeyle tutum alırlarsa ikinci adım olarak Kürdistan’ın diğer parçalarındaki ulusal hareketin Güney Kürdistan’ın bağımsızlığına destek vermesi daha fazla anlam kazanır. 03.07.2016
Yazarlar
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018