Taha Akyol
Kadir Has Üniversitesi öğretim üyesi ve Uluslararası İlişkiler Konseyi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Aydın, Taha Akyol’un sorularını cevapladı.
EĞRİSİ DOĞRUSU- TAHA AKYOL
Dünyanın siyasi fotoğrafını tahlil ederken ‘otoriter rejimler’ ve ‘popülist demokrasiler’ kavramlarını kullanıyorsunuz. Neden? Özgürlükçü anayasal demokrasiler yok mu?
Özgürlükçü veya liberal demokrasiler gerileme sürecindeler, her yerde zayıflıyorlar. Son dönemde sıklıkla popülist rejimlerin halkın çoğunluğunun arzularının siyasete yansıtılmasında liberal demokrasilere nazaran daha başarılı oldukları ve genel olarak açıkça ifade edilmeden otoriter rejimlerin demokrasilerden daha başarılı oldukları izlenimini veren analizler yapılıyor. Covid-19 salgınının başlarında da otoriter bir rejime sahip, özgürlüklerin kısıtlandığı, insan haklarına saygı gösterilmeyen Çin’in nasıl hızlı karar alıp, Wuhan bölgesini etkili şekilde kapatıp, virüsle mücadelede başarılı olduğu anlatıldı bize. Bu yorumlara karşı sorulacak ilk soru, “yaşamınızın her aşamasında takip edilip, temel hak ve özgürlükleri ancak devletin verdiği ‘vatandaşlık puanı’ çerçevesinde kullanabileceğiniz bir ülkede yaşamak ister misiniz?” olmalı. Ayrıca, Çin’in virüsle mücadeledeki “başarı” hikayesinin aslında yanlış, eksik ve geç bilgilendirmeye dayandığı, aldığı sert tedbirlerin sadece bu virüsle mücadeleye mahsus olmayıp farklı etnik ve siyasi gruplara karşı denendiği, farklı ülkelere “gönderdiği” yardımların önemli bir kısmının kamuoyu diplomasisi çabası olduğu da hatırlatılmalı. Dolayısıyla ben de konuyu tersinden ele alarak, popülist yönetimler ile otoriter rejimlerin sorunlu yanlarını anlatma yoluyla özgürlükçü demokrasilerin bu krizle ve genelde toplumsal sorunlarla başa çıkmada daha etkin ve başarılı olduklarını göstermeye çalışıyorum.
OTORİTER REJİMLERDE VİRÜS
Virüsle mücadelede, otoriter rejimler daha başarılı değil o zaman?
Elbette değil. Virüsün yayıldığı ilk haftalarda bu yorumlar yapıldı ama zamanla bunun bir tarafta ilgili ülkelerin yanlış ve eksik bilgi vermelerinden, diğer taraftan algı operasyonu denilebilecek faaliyetlerinden kaynaklandığı anlaşıldı. “Mücadelede en etkin yöntem izolasyon olduğuna ve bireyler sadece telkinle evde kalmadıklarına göre en iyi çözüm vatandaşları zorla evlerine kapamaktır” düşüncesi ve bunu da en iyi otoriter rejimlerin yapabileceği algısı, otoriter rejimlerin iki önemli yönünü göz ardı ediyor. Otoriter rejimler varlıklarını sürdürmek adına hiçbir zafiyetleri gün yüzüne çıkmasın isterler. Nitekim, tüm otoriter rejimlerin ilk ortak uygulaması virüsle ilgili haberlerin baskılanması, halktan ve uluslararası toplumdan gizlenmesi oldu. Sonuçta zamanında müdahale edemediler. Çin ve İran en net örnekler. İkinci olarak, otoriter rejimler halkı, ikna ve bilgilendirmeden ziyade baskı, şiddet ve korku yoluyla kontrol etmeye çalışırlar. Asıl sorun covid-19’un hızla gelip geçecek bir mesele olmayıp, mücadelenin uzun dönemli dayanışma ve yaşam tarzı değişikliğini gerektirmesi. Herkesi zorlayıcı tedbirlerle haftalarca evde tutabilirsiniz. Ama bireyler yeterince bilgilendirilip, yapılanın önemine inanmadıkları sürece, alınan önlemlerin etrafından dolaşacak arayışların peşinde olacaklar, ilk fırsatta da göz ardı edeceklerdir. Ayrıca halkın yapılana inanmaması beraberinde sorunun önemsenmemesini getirerek salgının yayılmasına da katkı yapıyor.
BAŞARILI DEMOKRASİ VAR MI?
ABD, İngiltere, İtalya, Fransa başarısız. Başarılı demokrasi var mı?
Başarılı ve başarısız demokrasi ve otoriter rejim örnekleri var. Salgınla mücadelede rejim tipinden çok etkin yönetim önemli. Otoriter rejimler daha hızlı karar alabildikleri için kısa vadede daha başarılı gözüküyorlar. Ama hızlandırılmış karar alma yöntemi ile sıklıkla tek adam veya dar grup karar verme modeline yöneldikleri için hataya daha çok açıklar; uzun vadede ise demokrasiler otoriter rejimlere göre daha etkinler. Zaten, dünyada mevcut salgınla mücadele örneklerine baktığımızda en başarılı olanların (Almanya, Güney Kore, Yeni Zelanda, Norveç, Tayvan vb.) tamamı demokratik devletler. Bu elbette demokrasi ile yönetilen tüm devletler virüsle mücadelede başarılı oldu demek değil. Özellikle İtalya, İngiltere ve ABD başarısızlıklarıyla derhal göze çarpıyor. Fakat, İngiltere ve ABD’nin bir süredir popülist iktidar girdabına kapıldıklarını, İtalya’nın ise bir taraftan artık klişeleşmiş planlama başarısızlığı ve siyasi kaosla yaşama alışkanlığı, diğer taraftan yaşam tarzı ve yaşlı nüfus oranıyla diğer AB ülkelerinde ayrıştığını vurgulamak lazım.
ÜÇ ŞART
Virüsle mücadelede başarı ve başarısızlık faktörleri neler?
Mücadeleyi başarıyla götüren devletlere baktığımızda üç ortak özellik öne çıkıyor: şeffaf ve net bilgilendirme ile halkta güven uyandırma; gelişmiş ekonomi ve planlama becerisi; popülist, dinsel, siyasal tercihler veya bireysel arzularla değil, bilimin işaret ettiği yönde ilerleme. İşin pratik kısmında ise hızlı reaksiyon, erken ve kapsamlı önlem, yaygın test ve erken tanı, izolasyon ve halkı ikna öne çıkıyor. Başarısızlık tarafında ise popülist politikalar, cehalet ve bilimdışı arayışlar, tehlikenin boyutu hakkında yeterince bilgilendirme yapılmaması ve özellikle otoriter rejimlerde sorunun gizlenerek müdahalede geç kalınması öne çıkıyor.
ÖZGÜRLÜK MÜ GÜVENLİK Mİ?
Kullandığınız kavramlardan biri de “güç devşirmeye çalışan rejimler.” Ne demek mu?
Ani gelişen salgın insanların varlıklarını tehdit etmeye başlayınca, bireyler, özgürlüklerinden devlet lehine vazgeçmeye razı oldular. Elbette salgın şartlarında bireylerin özgürlük-güvenlik dengesinde aşınmaya razı olmaları, haklarından ilelebet vazgeçmeyi kabul ettikleri anlamına gelmez. Gerçek demokrasiler ile diğerleri arasındaki fark da burada beliriyor. Vatandaşın endişelerinden faydalanarak, rejimin/liderin yetkilerini artırmaya çalışmak uzun vadede sürdürülebilir değil. Algılanan tehdit nedeniyle özgürlüklerinin kısıtlanmasına rıza gösterenler, tehdit geçtiğinde bunları geri isteyecekler. O noktada krizden güç devşiren rejimler ile bireylerin salgın sonrası özgürlük talepleri arasında önce gerilim, çözümlenemezse de çatışma çıkma olasılığı var. Tabii bu tür rejimlerin bu krizle ortaya çıkmadıkları, Macaristan örneğinde olduğu gibi zaten gücün tek elde toplanması sürecinde olduklarını ve salgını bu iş için bir araca dönüştürdüklerini de vurgulamak lazım.
‘Uyum sağlayanlar öne çıkacak’ diyorsunuz? Ne anlama geliyor?
Keskin dönüşümler devlet mekanizmalarını zorlayan unsurlardır. Devlet dediğimiz yapı zaman içerisinde değişmekle birlikte, bundan hazzeden bir yapı da değildir. Krizler ise devletleri hızlı reaksiyona ve esnekliğe zorlar. Tarihi örneklere bakarsanız, değişime direnenlerden ziyade, değişimin yönünü görüp ön alabilen devletlerin başarılı olduklarını, ön alamasa bile değişime uyum sağlayanların da durumu idare ettiklerini görürsünüz. Bu salgında da şartlara uyum sağlayıp, hızlı ve etkin karşılık veren devletlerin kriz yönetiminde öne çıktıklarını görüyoruz. Aynı durum salgın sonrasında da geçerli olacaktır. Salgın sonrasında sorunları ağırlaşmış bir dünya bizi bekliyor. Bu duruma ve kriz sonrasında gelişecek şartlara uyum sağlayarak, vatandaşlarının ihtiyaçlarına etkin şekilde karşılık verebilen yönetimler öne çıkacaktır.
LİBERAL DEĞERLER?
Liberal ‘minimal devlet’ yerine işlevleri, yetkileri artmış otoriter bir devlet mi gelecek?
1990’lardan itibaren dünyada hâkim olan neoliberal ekonomik düzen ve mütemmim cüzü küçülen devlet anlayışı bir süredir aşınıyor. Önce ekonomik tarafta sıkıntılar belirdi. Zaten baştan beri neoliberal küreselleşmenin sorunlu yönlerine dikkat çekiliyordu ama 2008 krizine kadar bunları güçlü çokuluslu şirketlerin desteklediği kurumsal yapılara ve sistemi kontrol altında tutan ABD’ye anlatmak mümkün olmadı. 2008 krizi küreselleşmenin sosyal maliyetleri ile ekonomik krizler döngüsünü gözler önüne serince “düzenleyici devlet” kavramı öne çıktı. Covid-19 salgını nedeniyle dünya çapında yavaşlayan üretim ciddi ekonomik sorunlar doğuruyor. Sistemsel adaletsizliklerse bu sorunların belli sınıfları daha çok etkilemesine neden oluyor. Örneğin, tüm dünyada “evde kal” kampanyaları yapılırken, devletin doğrudan desteğini almadan bazı bireylerin evde kalmalarının mümkün olmadığı, çalışmazlarsa kendilerini ve ailelerini besleyemeyecekleri görülüyor. Bu da sisteme tepkiyi artırıyor. Bu anlamda liberal düzenin ekonomik tarafında bir düzeltme ve devletin daha çok sosyal politikalarla öne çıkmasını bekliyorum. İşin siyasal boyutunda ise konu bence salgınla pek alakalı değil. Salgının bazı yönetimlere merkezileşme, güç devşirme ve özgürlükçü demokrasiden uzaklaşma fırsatı sağladığı doğru, ama bu son 10 yıldır gelişen trendin devamı. Popülizm, milliyetçilik ve yabancı düşmanlığını bir araya getirerek, bireysel haklar yerine milleti/devleti önceleyen bu yaklaşım salgından çok önce ortaya çıkmıştı. Salgının bunun üzerinde, Macaristan hariç, henüz net bir etkisini görmedik. Hatta ters yönde bazı işaretler var. Özellikle ABD ve İngiltere örnekleri bu açıdan izlenmeli. Nihai etkisinin ne olacağını söylemek içinse çok erken.
‘YENİ LİDERLER ÇIKACAK’
Yeni liderlerin çıkışını bekleyebiliriz diyorsunuz, neden?
Çünkü kriz dönemleri toplumlar için yeni kahramanlar, liderler, hikayeler yaratma dönemidir. Bu nedenle dünyada farklı ülkelerde yeni hikayeler anlatabilecek yeni liderlerin yükselişine tanıklık edebiliriz. Kriz dönemi liderliği de önemlidir, ama krizden sonra gelişmeleri belirleyecek olan kriz süresince yaşananlardan ziyade, kriz sonrasının beklentilerine en iyi kimlerin cevap vereceğidir. Kriz dönemlerinde toplum beğenilerinin hızla değişebildiğini de unutmayalım. Özellikle krizin uzaması ve ekonomik olumsuzlukların artması durumunda pek çok ülkede popülist liderlerin sorgulanıp, gelişmelerin hızlı iktidar değişikliklerine neden olması ihtimaldir. Buradan yola çıkarak, popülizmden köklü bir dönüş yaşanacağını kast etmiyorum; onun kendi dinamikleri var. Fakat bu, popülist çağda hızlı lider değişiklikleri olmaz anlamına da gelmez.
OTORİTER DEVLET?
Buradan 1930’lar gibi otoriter, yasakçı, korumacı eğilimler mi, Uluslararası işbirliği fikri ve uluslararası kurumlar mı güçlenecek?
Uluslararası işbirliği anlayışının salgında yara aldığına kuşku yok. Devletlerin ilk önlem olarak sınırlarını kapatmaları, tıbbi malzeme ticaretini sınırlandırmaları, ilaç ve aşı üretiminde işbirliği yapamamaları gibi gelişmeler çok taraflı işbirliği fikrine darbe vuruyor. Fakat bu doğrudan salgının sonucu değil. İçe kapanmacı, korumacı ve yasakçı eğilimler zaten gündemdeydi. Kriz bunu daha net ortaya çıkardı. Ama dünyada buna karşı reaksiyon da var. Özellikle sivil toplum girişimleri ile bireylerin gidişata direndiklerini görüyoruz. Örneğin Covid-19 üzerine çalışan bilim insanları, devletlerin engelleme ve bilgiyi ulusallaştırma çabalarına rağmen, internet üzerinden virüsle ilgili verileri paylaşıyorlar. Üstelik bunu, aşı ya da ilacı ilk üretenin elde edeceği büyük ekonomik gelir ve akademik prestiji bilerek yapıyorlar. Devletler düzeyinde ise, küresel sorunlara ancak çok taraflı işbirliği modellerinin cevap bulabileceği anlayışıyla, aralarında Almanya, Şili, Hindistan ve Güney Afrika’nın da bulunduğu 67 ülke Alliance for Multilateralism (Çok Taraflılık İttifakı) için bir araya geldiler. ABD, Rusya ve Çin ise dışında kaldılar. Uluslararası örgütler krizde başarılı bir sınav veremediler ama bunun temel nedeni, çok taraflı işbirliği fikrinin zayıflığından ziyade bazı devletlerin modelin etkin çalışmasına engel olmaları. Dolayısıyla, kriz sonrasında uluslararası işbirliğinin bir yana atılmasından ziyade, daha etkin çalışma için reform arayışı öne çıkacaktır.
TÜRKİYE’NİN YERİ?
Türkiye nerede duruyor? Nasıl bir gidiş yansıtıyor?
Türkiye tüm bunların ortasında ve belki de bilinç altımızda hep olmak istediğimiz gibi, nevi şahsına münhasır hibrit bir model sunuyor. Herhangi bir yasaklama getirmeyen devletler ile sokağa çıkmayı ülke çapında yasaklayan devletler arasında “hafta sonu sokağa çıkma yasağı”, belli kesimleri evde tutma ama aynı zamanda ekonominin çarklarını döndürmeye devam etme, test, teşhis ve tedavide merkezileşme ama illerde özelleştirilmiş önlemler için valilere yetki devri gibi farklı yönlere işaret eden politikalar bir arada. Uluslararası alanda ise çok sayıda ülkeye yardımlarla öne çıkan dayanışmacı model sunarken, Alliance for Multilateralism içerisinde yer almıyor. Salgının önemli bir yönü de önlemler ile kriz yönetiminin başarılı olup olmadığını ancak salgın sona erdiğinde görebilecek olmamız. Türkiye modelinin başarı düzeyini de ancak o zaman değerlendirebiliriz.
KİMDİR?
Kadir Has Üniversitesi öğretim üyesi ve Uluslararası İlişkiler Konseyi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Aydın, yayımlanmış çok sayıda bilimsel kitap ve makalesinin yanı sıra kamuoyu araştırmalarıyla da tanınıyor.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları



































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2025
28.12.2025
24.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
19.12.2025
16.12.2025
14.12.2025
12.12.2025
10.12.2025