Taha Akyol
Porf. Dr. İbrahim Turhan, ekonomi konusunda Taha Akyol’un sorularını cevapladı.
Merkez Bankası’nın (PPK) faiz artırımını nasıl buldunuz? TCMB’nin bu kararı beklenen reformun bir başlangıcı mı, değil mi?
Üç açıdan olumlu, bir açıdan olumsuz buldum. Olumlu olduğunu düşündüğüm yönlerden birincisi Merkez Bankası’nın piyasada oluşan beklentiye uygun hareket etmiş olması. 1990’lardan önce merkez bankalarının esrarengiz olması, hatta zaman zaman sürpriz yapmaları iyi bir şey gibi görülürdü. Oysa daha sonra çok sayıda araştırma ve gözleme dayanan bulgular gösterdi ki para politikasının etkinliğini artıran en önemli unsur öngörülebilir olması. Aslında bu durum, ekonomi politikalarının geneli için geçerli. Bireyler ve firmalar, ekonomi yönetiminin niyeti, izleyeceği yol, kullanacağı yöntem ile ilgili ne kadar çok bilgiye sahip olursa alınacak kararların maliyeti de o denli düşük olabiliyor. Karar bu bakımdan olumlu.
İkinci olumlu yönü; ekonomi yönetiminde olgusal gerçekle, iktisat biliminin genel kabul gören, kanıtlanmış önermeleriyle ve en önemlisi akılla, makul olanla buluşmayı simgeliyor olması. Aslına bakarsanız bu benim “iflah olmaz iyimserliğim”in sonucu abartılı bir yorum da olabilir ama böyle düşünüyorum. Genel olarak yönetim, özelde de ekonomi yönetimi rasyonel davranmayı gerektirir. Bir süredir bu, ciddi eksikliğini çektiğimiz bir unsurdu.
Kalıcı olup olmadığını zaman gösterecek. Hep birlikte izleyeceğiz.
Üçüncü olumlu yönü, para politikasında sadeleşmenin sağlanmış olması. Politika faizi ilan edip sonra o faizden piyasaya hiç para vermeme garabetine son verilmiş oldu. Politikanın anlaşılabilirliği arttı.
Olumsuz gördüğüm yönü ise toplantının arkasından yapılan duyuru metninde bunun tek seferlik bir hamle gibi görülmesine yol açabilecek tereddütlü ifadelerin olması ve bu artışın siyasal otoritenin izni ile yapıldığı izlenimi oluşması.
ACI REÇETE NE DEMEK?
Şimdi ‘acı ilaç’ zamanı? Buraya nasıl geldik?
Az önce ifade ettiğim gibi; olgusal-nesnel gerçekliği inkar edip zihinlerde oluşturulan komplocu kurgulara itibar ederek, akla ve bilime sırt çevirip dogmalara dayalı politika tercihlerinde bulunarak, kurala göre değil duruma göre politika izleyerek, kurumsal yönetişimden ve hatta kurumsallıktan koparak geldik buraya.
Acı reçeteye gelince, sorun Türkiye’nin kronikleşmiş tasarruf açığından kaynaklanıyor. Toplumun refah düzeyini artırmak, işgücüne katılanlara istihdam olanağı sağlamak için ulaşmamız gereken büyüme gayrisafi yurt içi hasılanın en az yüzde 30’u kadar, hatta biraz üzerinde yatırım yapmamızı gerektiriyor. Oysa biz gelirimizin yüzde 60’ını özel tüketim, yüzde 15’ini devletin cari harcamaları yoluyla tüketiyoruz. Tasarruf için kalan miktar yüzde 25, oysa yatırım için gereken yüzde 30. Tasarrufları artırmak, tüketimin azaltılması anlamına geliyor. Buna da “acı reçete” diyoruz.
Oysa girişimci dostu bir iş ortamı, yatırımcı dostu bir yatırım ortamı oluşturulursa, öngörülebilirlik, istikrar ve güven sağlanabilirse bugünkü ortamda küresel sermayeyi çok uygun koşullarla çekmek ve bu kaynaktan yararlanmak mümkün. Türkiye’nin büyüme potansiyeli dolayısıyla sermaye getirisi yüksek olduğu için hem gelen yabancı sermayenin makul bir kazanç sağlaması hem ekonominin sürdürülebilir yüksek büyümeye ulaşması mümkün olabilir. Geliriniz belli bir düzeyin üzerine çıktığında ise zaten yurt içi tasarruflarınız da artar ve sorun çözülmüş olur. Bunun için ise bazı yapısal reformlara gereksinim vardır. 2014-2018 Dönemini kapsayan Onuncu Kalkınma Planı bu çerçevede yapılması gerekenleri son derece iyi biçimde ortaya koyan bir belgeydi ama ne yazık ki uygulanma olanağı bulamadı.
KAYIP 306 MİLYAR DOLAR
Rakamsal maliyeti ne? Ekonomi nereye kadar çıkmıştı, şimdi nereye inmiş durumdayız?
2013 yılında Türkiye’nin küresel ekonomi içindeki payı, yani Türkiye’nin GSYİH’nın dünyadaki toplam üretime oranı, bir başka deyişle küresel refah üzerindeki hak iddiamız yüzde 1,23’tü. Bu yıl bunun yüzde 0,84’ün de altına düşeceği görülüyor. Bir başka deyişle Hükümet Türkiye’nin küresel ekonomideki payını 2013 yılında yine Sn. Erdoğan’ın liderliğinde sağlanan düzeyde korumayı başarabilmiş olsaydı milli gelirimiz bu yıl tam 330 milyar dolar fazla olabilirdi. Bu hesaba göre ekonomi yönetimindeki irrasyonelliğin sadece bu yılki maliyeti kişi başına 3.930 dolar olmuştur.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçmeden önceki son yıl olan 2017’de Türkiye’nin GSYİH’sı 852,7 milyar dolardı. Sonrasında ise 2018 yılında 789 milyar dolar, 2019 yılında 761 milyar dolar, bu yıl da 702 milyar dolar olması bekleniyor. Ekonomi yönetimi milli geliri sadece göreve gelmeden önceki seviyesinde sabit tutmayı başarabilseydi, başka bir deyişle Türkiye’yi bırakın büyütmeyi ya da küresel ekonomideki payını korumayı, sadece reel olarak küçültmeseydi, akıl almaz uygulamalarla Türk lirasını itibarsızlaştırmasaydı, üç yılda 306 milyar dolar ya da kişi başına 3.643 dolar daha fazla gelirimiz olacaktı.
Hangisini tercih ederseniz…
KİM DAHA FAİZCİ?
Faiz meselesi ne durumdaydı, şimdi ne durumda?
Bu soruya bütçeden yapılan faiz harcamalarının vergi gelirlerine oranına bakarak en sağlıklı cevabı verebiliriz. 2011 yılında bu oran yüzde 17 idi. Beş yıl sonra 2016’da yüzde 11’e geriledi. Her iki dönemde de Maliye Bakanı, daha sonra “faizci” diye eleştirilecek olan Sn. Mehmet Şimşek’ti. Hükümetin açıkladığı Yeni Ekonomi Programı’na göre 2021 yılında yüzde 19,6 olması öngörülüyor. Bu durumda kim daha “faizci”?
60 MİLYAR DOLAR LAZIM
Türkiye’nin ne kadar dış kaynağa ihtiyacı var? Nasıl bulunacak?
Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu büyümeyi sağlamak için, cari açık olursa onun finansmanı için ve vadesi gelen dış borçların yenilenmesi ya da ödenmesi için bir kaynağa ihtiyacı var. Bu nispeten daha kolay. Ama onun ötesinde swaplar da dâhil edildiğinde eksi bakiyeye düştüğünü artık herkesin gördüğü Merkez Bankası resmi döviz rezervlerimizin yeniden oluşturulması için de yabancı sermaye girişi olması gerekiyor. Böylece yurt içi yerleşikler de birikimlerini döviz olarak tutmaktan vazgeçip TL’ye dönebilir ve sorunumuz hafifleyebilir. Bir de çok fazla dillendirilmeyen, bankacılık sektöründe son iki yıldır sürekli düzenlemelerle oynayarak ya da telefonla direktif vererek üstü örtülen sorunlu alacaklar var. Bankaların yeniden sağlıklı biçimde işleyebilmesi, reel sektöre finansman sağlayabilmesi için bunların temizlenmesi gerekiyor. Bunun için de kaynağa ihtiyaç var. Son olarak, son iki yılda kaybettiğimiz itibara yeniden kavuşup küresel piyasalardan uygun koşullarla yeniden finansman bulabilmek için, güven sağlamak için de kaynak gerekiyor.
Dolayısıyla burada teknik bir toplamdan değil benim kişisel tecrübelerime ve sezgilerime dayanarak yaptığım hesabı söylemem gerekirse ihtiyaç duyulan toplam kaynak 60 milyar dolardan az değil. Bugünkü koşullarda bunun sadece piyasadan sağlanması da kolay değil.
RASYONELLEŞME ÖN ŞART
Türkiye’yi düze çıkaracak bir reform paketinde satır başları neler olmalı?
Daha önce de ifade ettiğim gibi rasyonelleşmek önşart. Nesnel gerçekliği, olguları kabul etmek rasyonelleşmenin ilk adımıdır. Toplumun bütün kesimleri ekonomideki kriz ortamını bizzat yaşarken bu gerçeği inkâr etmek, yönetime olan güveni sarsmaktan başka bir şeye yaramaz. Yaşanan ekonomik krizi, varlığını inkâr ederek yönetemezsiniz. Ekonomi politikalarıyla ilgili kararların gerçeklikten uzak, piyasanın uygulamalarına ve ekonomi biliminin yasalarına aykırı biçimde alındığı, uygulamalarda keyfî ve siyasetteki yandaşları kayıran biçimde davranıldığı kanısı yayılmışsa güven kalmaz. Güven sağlanmadan da en iyi reform programı bile uygulanabilir olmaktan çıkar.
Bir diğer unsur kuşkusuz hukuk. Hukukun üstünlüğü hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak şekilde sağlanmalıdır. Rekabetçi bir ekonomi ve girişimci dostu bir yatırım ortamı ancak öngörülebilirliğin sağlandığı, kuralların herkese eşit uygulandığı ve mülkiyet hakkının güvence altına alındığı bir ortamda kurulabilir. Bu ise yargının tarafsız, bağımsız, hızlı, etkin ve hepsinden önemlisi evrensel hukuka uygun işlediği hukuk devletinde mümkündür. Hukuk devleti; demokratikleşme, evrensel insan hakları, düşünce ve ifade özgürlüğü, hukuki belirlilik, öngörülebilirlik, mülkiyet hakkı, adil yargılanma hakkı gibi haklar ile somut bir hal alır.
Hukuk devleti ilkesi sözlerle ve temennilerle değil somut eylemlerle kanıtlanmalıdır. Bu noktada demokrasi-ekonomi ilişkisine de değinmem gerek. Verimlilik artışı sağlamamız gerekiyor. Enflasyon ya da dış açık olmadan kalkınmayı ve refah artışını mümkün kılan unsur yenilikçilik (İngilizcesiyle inovasyon). Hem yenilikçilik hem de ekonomik kaynakların bütün toplumun yararına uygun biçimde dağıtılmasını sağlayan altyapı etkin piyasanın işlemesidir.
Bu ise bu kapsayıcı kurumların varlığına bağlıdır. Kapsayıcı kurumlar, ancak bütün bireylerin temel haklardan ve özgürlüklerden yararlanabildiği, hukukun üstünlüğü ilkesinin egemen olduğu, demokratik ve çoğulcu siyasal düzenlerde oluşabilir. Demokrasiyi sadece bir siyasal sistem olarak görmek çağımızın gerekleriyle bağdaşmaz. Demokrasi ancak ekonomik ve sosyal alanlarda fırsat eşitliğini de sağlayan özgürlükçü, adil ve kapsayıcı bir toplumsal düzeni içerecek biçimde tanımlandığında gerçek anlamına kavuşur.
KURALA DAYALI POLİTİKA
Kurala dayalı bir politika çerçevesinin benimsenmesi bir diğer başlığımız. Son iki yıldır neredeyse standart uygulama haline gelen devletin ekonomiye keyfî biçimde müdahale etmesine son verilmesi şart. Mülkiyet hakkını kısıtlayan, sözleşme serbestisini ve girişim özgürlüğünü zedeleyen kararlar da derhal iptal edilmeli. “Duruma göre ve kişiye göre” politikalara son verilmeli, kurala dayalı ekonomi politikası uygulanmalı.
Bir diğer reform başlığımız devletin rolü ve işlevi. Piyasa ekonomisinde devlet ancak nesnel ve genel kurallar koyarak ve bu kurallara uygunluğu denetleyerek ekonomiyi yönlendirir. Oyunun ortasında kural değiştirilmez. Denetimin bağımsız, tarafsız ve nesnel ilkelere bağlı ve öngörülebilir olması, asla baskı aracı ve tehdit unsuru olarak kullanılmaması sağlanmalı.
Son 3 yılda biliyorsunuz piyasa ekonomisine ve açıklığa aykırı birçok yanlış karar alındı. Oysa açık toplumlar açık piyasalara gereksinim duyar. Mevcut düzenlemeler tümüyle gözden geçirilerek serbest piyasanın işleyişine, sermaye hareketlerinin serbestisine ve uluslararası yatırımlara engel olan mantıksız sınırlamalar kaldırılmalı. Serbest kambiyo rejimi ve TL’nin konvertibilitesine ilişkin güçlü güvence verilmeli.
Bağımsız kamu otoritelerinde ciddi bir kurumsal aşınma yaşandı ne yazık ki. Bu kurumların yönetimleri ehliyete ve liyakate dayalı, nesnel ölçütlerle belirlenmeli, TCMB, BDDK ve SPK gibi kurumların bağımsızlığı yeniden sağlanmalı. Bu alanlarda genel kabul görmüş yönetişim uygulamaları ve uluslararası standartlar benimsenmeli.
Yasal düzenlemelerle ve devlet müdahalesi yoluyla yoktan ekonomik servet ve refah yaratılmasına son verilmeli, geçmişte bu yolla yaratılan servetin hesabı sorulmalıdır.
Kamu kaynakları yani halktan toplanan vergiler verimsiz, akıl dışı, gösteriş amaçlı ve ego tatminine yönelik harcamalarla israf edilmemelidir.
Kamu gücü veya kaynağı kullanan ve kamu imtiyazlarından yararlanan her kişinin ve kurumun bütün paydaşlara adaletle davranması, eylemlerinde ve işlemlerinde şeffaf olması, hesap vermekle yükümlü olması, çevreye ve topluma karşı sorumluluk bilinciyle hareket etmesi yasal zorunluluk haline getirilmelidir.
ŞEFFAFLIK VE DENETİM
Kamu kaynaklarının nerelere ve nasıl harcanacağı şeffaflık ve hesap verme sorumluluğu çerçevesinde kamuoyunun denetimine açılmalıdır. Bütçe hazırlama, onaylama ve uygulama süreçlerine katılım sağlanmalıdır. Denetim dışı “paralel bütçe” uygulamaları sona erdirilmelidir.
Bilanço dışı koşullu yükümlülükler oluşturan kamu-özel işbirliği yatırımları ve verilen diğer Hazine garantileri şeffaf bir şekilde takip edilmeli ve kamuoyuna raporlanmalıdır. Sayıştay raporları ve İdarenin bunlara cevapları zamanında ve tam olarak TBMM’ye sunulmalı ve kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
PARLAMENTER SİSTEM
İlk on yılında ciddi reformlar yapmış olan bu iktidar şimdi ciddi reformlar yapar mı?
Bence bu yapı içinde ne yazık ki mümkün değil. Ancak, bütün gücün tek merkezde toplanmasına, kararların tek bir makamdan alınmasına yol açan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi yanlışından gecikmeden dönülürse reform yapılabilir. İnsan haklarına dayalı, demokratik hukuk devleti, Türkiye’de güçlendirilmiş parlamenter sistemle sağlanabilir.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları






















































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.11.2025
11.11.2025
9.11.2025
7.11.2025
5.11.2025
4.11.2025
2.11.2025
31.10.2025
29.10.2025
28.10.2025