Taner AKÇAM
Başbakan’ın, kız-erkek öğrencilerin karışık kaldığı evlere “nizam ve intizam” getirmek istemesi küçük çaplı bir deprem yarattı.
İkinci Gezi olarak tanımladığım bu depremin nedeni Erdoğan’ın insan hayatının en mahrem alanına el atmaya kalkmasıdır.
İnsanların nasıl, nerede ve kiminle birarada yaşayacakları devletin ilgi alanı olabilir mi? Belli bir grubun, çevrenin ahlak anlayışı hukuk ya da başka yollarla insanlara zorla dayatılabilir mi?
Batı toplumlarında, hâlâ ciddi bazı sorunlar olsa bile, ortak bir anlayışa ulaşıldığı söylenebilir. Esas olan bireysel özgürlüktür. Devletin bireylerin yaşam alanlarına müdahalesi sözkonusu olamaz.
Bu boyut itibarıyla, Türkiye’yi Avrupa ile değil ama ABD ile kıyaslamak daha anlamlı olur. Çünkü ABD aslında, Hollywood’da görüldüğü gibi değil, çok muhafazakâr bir toplum. Özellikle kadın ve eşcinsellerin hakları konusunda Avrupa’nın çok gerisinde. Amerikan halkı, başta dinî olmak üzere muhafazakâr ahlak değerlerine çok daha fazla önem veriyor.
Bu nedenle, Amerikan muhafazakârları (Cumhuriyetçiler) seçimlerde dinî değerleri çok sık kullanırlar. Örneğin 2004 yılında Bush’un ikinci sefer Başkan seçilmesinde bu husus son derece belirleyici bir rol oynamıştı.
2004 seçimi öncesi, kamuoyu yoklamalarına göre kaybedeceklerini anlayan Cumhuriyetçiler, kürtaj ve eşcinsel evliliğine karşı yoğun bir kampanya başlattılar. Muhafazakâr seçmeni korkutarak sandığa gitmelerini sağladı ve sonuçta seçimleri kazandılar.
Fakat daha sonra ilginç bir gelişme yaşandı. 2008’den itibaren Amerikan toplumunda, alttan alta yaşanan doku değişikliği açığa çıkmaya başladı. Artık toplumun çoğunluğu, insanların cinsel tercihine, kürtaj vb. konularına karışılmasını sevmemeye başladı.
Özellikle genç muhafazakâr kuşak için bu tartışmalar saçma ve anlamsızdı. Her birey istediğini yapmakta özgürdü ve kimse de karışamazdı. Sonuçta, Kürtaj ve eşcinsel evliliğe karşı çıkma silahı ters tepki ve Cumhuriyetçilerin elinde patladı.
2012’de Obama’nın seçimleri kazanmasındaki en önemli etkenlerden birisi ABD’de yaşanan bu doku değişikliği idi.
Türkiye’deki son kapışmaların böyle bir yapı değişikliği ile alakalı olabileceğini tahmin ediyorum. Ve eğer yanılmıyorsam, “İslami ahlaki değerler” adı altında başlatılan bu ahlak kampanyası AKP’nin elinde patlayacaktır.
Yanılıyor olabilirim, bu nedenle konuyla uğraşan bilim insanlarına sormak isterim.
Acaba, özellikle Erdoğan’ın içki yasağı tartışması ile başlayan ve şimdi de öğrenci evleri ile devam eden ahlak operasyonunun arkasında bu doku değişikliğinin bir payı olabilir mi?
Bilmek istediğim şu: AKP hızlı bir ekonomik büyümeye imza attı. Yeni bir orta sınıfın doğmasını sağladı. Galiba, son derece muhafazakâr olan bu yeni orta sınıf, biraz hızlı zenginleşmenin hazımsızlığını yaşıyor.
Bu yeni zengin sınıfın özellikle çocukları, daha önce hiç karşılaşmadıkları bir hayat tarzı ile tanıştılar. İçki içmek başta olmak üzere, evlilik ile bağı olmayan hayat arkadaşlıkları, cinsel ilişkiler vb. muhafazakâr baba ve anneleri fena hâlde ürküttü.
Acaba diyorum, aralarında AKP yöneticilerinin de bulunduğu bu yeni orta sınıf, ahlak seferberliğini kendi çocuklarına karşı başlatmış olmasın?
Alınan bu tedbirler, kötü yola düştüklerine inandıkları, kendi çocuklarını kurtarma operasyonu olmasın?
Erdoğan galiba çevresindeki, kendisi gibi muhafazakâr ailelerden bu yönde çok şikâyet alıyor ve aklınca çocukların bu yola düşmelerini engellemek istiyor.
Ben Türkiye’de güçlü bir doku değişikliği yaşandığına inanıyorum. Sınırlı gözlemim bu. Eğer AKP, bu doku değişimine uygun olarak muhafazakârlığını da yeniden tanımlamaz ise, seçim kazanmak için de gündeme getirdiği bu ahlak seferberliği geri tepecek ve elinde patlayacaktır.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Ruşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi
27.05.2025 - İsrail ve Türkiye sokakları
24.03.2025 - 1938 Dersim Soykırımı ve Şükrü Kaya mektubu
5.06.2023 - HDP’nin Kapatılması ve Yeni Bir Koalisyon İhtiyacı Üzerine Sesli Düşünceler:
1.04.2021 - Türkün uygarlıkla sınavı
15.07.2020 - 24 Nisan, Hrant Dink ve fabrika ayarları
2.05.2020 - Koronalı günlerde 24 Nisan üzerine konuşmak
25.04.2020 - 23.5 Nisan ve yeni bir kuruluş hikâyesinin zorunluluğu
22.04.2020 - Tekalif-i Milliye (Milli Vergi) emirleri ve korona için bağış
5.04.2020 - Yeni bir cumhuriyet ve tarihi buluşma
28.01.2020
Yazarlar
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
Umit Erdal
Bekir Coşkun, köpeğe Paşa denilmesinin hakaret olmadığını, kendi isminin de köpeğe verilebileceğini söylüyor. Coşkuna şunu sormak istiyorum: Atatürkün ismini de köpeğine verir mi? Madem hakaret olarak algılamıyor, bunu da yapmayı normal karşılıyor, olmalı.