Taner AKÇAM
23.5 Nisan tarihi Hrant Dink’e ait. Büyük bir sıkışmışlığının ve bunalmışlığının ifadesi olarak keşfediyor bu tarihi Hrant.
Bunalmasının en büyük nedeni de Türkiye’de yaşayan bir Ermeni olması.
23 Nisan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış ve çocuk bayramı; 24 Nisan ise insanlığın ve Ermeni milletinin en karanlık günlerinden birisi…
23 Nisan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sembolü; bir milletin yeniden var oluşunun, yeniden doğuşunun ifadesi sayılıyor.
24 Nisan ise tam tersi; bir milletin, bir medeniyetin hemen hemen toptan imha edilmesi, yok edilmesi hikâyesinin sembolik tarihi.
Bu ikisini birlikte düşünmek öylesine zor ki; bu nedenle daralıyor, bunalıyor Hrant ve haykırıyor:
“Kim nasıl anlayabilir bunu bilemiyorum ama hem Ermeni olmak hem Türkiyeli; hem 23 Nisan’ı yaşamak bütün coşkusuyla ve ertesi günün bir parçası olmak bütün hüznüyle. Kaç insan bu ikilemi yaşıyordur şu yeryüzünde? Ne anlaması kolay ne de anlatması. Dilerim kimse de yaşamasın bu ikilemi bir daha.”
Acaba 23 Nisan ve 24 Nisan birlikte düşünülemez mi?
Bu mümkündür, diyor Hrant. Ve bu buluşmayı müthiş bir yeni doğum hikâyesi olarak anlatıyor. Şöyle diyor: “Gerdeğe girişimiz de 23 Nisan’ı 24 Nisan’a bağlayan geceye rastlar. İlk çocuğumuza can verdiğimiz andır o. Ne 23, ne de 24 Nisan. 23,5 Nisan’dır belki de o an.”
Artık, Hrant Dink’in kalbiyle ve sevgisiyle bize armağan ettiği bu yeni doğum 23.5 Nisan üzerine aklımızla düşünmenin zamanı geldi.
Onun, yeniden doğuş olarak anlatmaya çalıştığı aslında bu topraklarda ortak bir gelecek için yeni bir kuruluş hikâyesinin kaçınılmaz olduğudur.
Evet, güzel bir gelecek için, bizim yeni bir kuruluş hikâyesine ihtiyacımız var. Ve 23.5 Nisan, bu yeni kuruluş hikâyesinin sembolüdür.
Türkiye’nin bugünkü ana problemi, mevcut kuruluş hikâyesinin, hikâyelerinin iflas etmiş olmasıdır. Muhalefetin çaresizliğinin ve beceriksizliğinin ana nedeni de budur. Onlar bize hala mevcut kuruluş hikâyesinin içinden bir gelecek vaat etmeye çalışıyorlar. Oysa artık mevcut kuruluş hikâyesinin üzerine bir gelecek inşa edemezsiniz. Çünkü bugünkü sorunların ana temeli, ana nedeni bu mevcut kuruluş hikâyesidir.
Yeni bir Türkiye istiyorsanız, kuruluş hikâyesini de yeniden yazmanız, yeni bir hikâye anlatmanız gerekir. Ezberlerinizi bir kenara koyun. Bana anlatacağınız, bildiğiniz ve ezberlediğiniz kuruluş hikâyesini hepimiz biliyoruz.
Sorun bu ezberlenmiş kuruluş hikâyesindedir. Eğer bu hikâyenin bugünkü sorunların ana kaynağı olduğunu göremez ve tekrar ederseniz geleceği kuracak yeni bir hikâye yazamaz ve anlatamazsınız.
Burada, Alevi’si Sünni’sini; Kürtünü, Türkünü; Kemalist’i, İslamcısını; Sağcısını Solcusunu fazlaca ayırmıyorum. Çoğunluğu hala aynı kuruluş hikâyesine inanıyor veya inanmasa bile yüksek sesle söyleyemiyor. En büyük itirazları, mevcut hikâyede kendilerine yeteri kadar yer verilmiyor olması… Kürtlerin, “biz de kurucu unsuruz, bizi unutmayın, hikâyeye bizi de kurucu unsur olarak dahil edin” itirazları bunun en sembolik ifadesidir.
Toplumların bir arada yaşayabilmeleri için, tüm üyelerinin tamamına yakınının üzerinde anlaştığı ve severek tekrar edeceği ortak bir hikâye bulmaları ve bu hikâyeyi tekrar etmeleri şarttır. Genellikle, bu hikayelerin en kuvvetli birleştirici ögesi çekilen acılardır. Çekilen acılar hikayelerin çimentosu gibidir.
1923’ün yüzüncü yılına yaklaştığımızda, Türkiye’deki mevcut kuruluş hikâyesinin bitmesinin nedeni de budur. Çünkü kapsayıcı değildir.
Sizleri, eski kuruluş hikâyesini ve türevlerini saygıyla bir kenara koymaya, yeni bir kuruluş hikâyesi yazmaya çağırıyorum. “Mustafa Kemal’i artık Anıt-Kabirde rahat bırakın,” önerimin nedeni budur. Bugünkü sorunlar, sorular ve bunların cevapları Mustafa Kemal’de yoktur.
Mustafa Kemal, başka soru ve sorunlarla uğraştı, kendisine göre bazı cevaplar verdi ve mevcut kuruluş hikayesi buna bağlı olarak yazıldı. M. Kemal’in çözüm olarak sunduğu şey bugünkü sorunların ana kaynağı oldu.
Artık görmek zorundayız ki, Mustafa Kemal’in arkasına sığınarak bugünkü sorunları ne doğru tanımlayabilir ne soruları doğru sorabilir ve ne de cevapları doğru olarak verebiliriz.
Mustafa Kemal’in arkasına saklanmaktan çıkmanın zamanı geldi de geçiyor bile. Geleceğimizin üstünde yükseleceği yeni bir kuruluş hikâyesine ihtiyacımız var. Ve bu hikâye, sadece 23 Nisan’da ifadesini bulan Türk Milletinin yeniden doğuşunun hikayesi ile sınırlı olmamak, daha da kapsayıcı olmak zorundadır.
Bu hikâye, tüm bir Ortadoğu’yu, tüm bir bölgeyi kapsamak zorunda. Atina’daki, Ermenistan’daki, Erbil-Süleymaniye’deki, Şam’daki insanların tümünü, tüm bölgeyi kapsayan ortak bir hikâyeye ihtiyacımız var. Bunun için bölge halklarının acısını, çektiklerini kuruluş hikâyesinin bir parçası haline getirmek gerekir. Hiçbir insan, acısının paylaşılmadığı bir hikâyeyi kendi hikayesi olarak söyleyemez, anlatamaz.
Türkiye’nin bugünkü sorunların çözümü tüm bölgeyi kapsayacak ortak bir geçmiş hikâyesinin yazılmasıyla mümkündür.
İhtiyacımız olan şey, büyük buluşmadır. Türkiye’nin ve bölge insanlarının yeni büyük buluşması… Ve bu buluşma ancak yeni bir kuruluş hikâyesi ile mümkün.
24 Nisan’ın 105’inci yılında Hrant Dink’e verilebilecek en güzel hediye de bu yeni ortak kuruluş hikâyesi olacaktır.
*Prof. Dr. Clark Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
27.05.2025
24.03.2025
5.06.2023
1.04.2021
15.07.2020
2.05.2020
25.04.2020
22.04.2020
5.04.2020