Tuncer KÖSEOĞLU
Omuzlarındaki yıldızlar galaksileri kıskandırsa da yakalarında boş yerler vardı. Her Türk’ün daha doğmadan “asker” ilan edildiği memlekette Allah için afili meslek yapıyorlardı. Hatta öyle afiliydi ki meslekleri, ülkenin efendileri, sahipleri onlar, geri kalanlar ise her an kafasına vurulması gereken potansiyel “hain”di.
Her ne kadar son yıllarda “asıl sahiplikten” geri adım atıp, karargâha çekilseler de içlerindeki o ateş sönecek gibi durmuyor. Zaten yeterince “şerefli” olan mesleklerini kendi aralarında yapılan törenlerle daha da şereflendirmek icap ediyor olmalı ki “rutin”bir tören yapıldı geçenlerde Genelkurmay’da… Tören o kadar gizli kapaklı olmuştu ki,Taraf ısrarla yazmasaydı eğer, omuzlarında bol yıldızdan geçilmeyen komutanlarımızın“şeref madalyası” ile onurlandırıldıklarını duymayacaktı ahali. Taraf, Hava Kuvvetleri Komutanı Mehmet Erten’in “şeref madalyası” ile onurlandırılmasını ısrarla haber yaptıktan dört gün sonra TSK kısa bir bilgi notu geçerek, uygulamanın rutin olduğunu belirtip, sadece Erten’e değil diğer Kuvvet Komutanlarına da madalya verildiğini duyurduğunda aklıma ilk gelen soru, iyi de bu gizlilik niye, olmuştu…
Karargâhlarda gizlice madalyalar verilirken bütün ülkenin gözleri önünde, Uludere’de, 34 insan atılan bombayla parçalanarak can verdi. Çoğu çocuktu ölenlerin. 28 aralıkta bir yılları doluyor. Roboski ile Gülyazı arasında bulunan yüksek bir tepede yatıyorlar yan yana. Sadece adalet bekliyorlar yattıkları tepede. Annelerinin rüyalarına giriyorlar “güzel bir yerdeyim anne” diyerek. Karşı dağları görüyordu yattıkları yer. Bir de vadiyi. Katırların arkasında ölüme gittikleri Roboski Köyü’nün içinden geçip giden dar yolu da görüyordu. Yolun hemen kenarında akan küçük dere onlar olmadan aksa da, hayat eskisi gibi akıp gitmiyordu geride kalanlar için. Yıl boyunca dertlerini, acılarını anlatmaya çalıştılar. Adalet istediler. Hemen hemen her gün bombayla parçalanan çocuklarının, eşlerinin “güzel yerde” yatan mezarlarına gittiler. Orada yatanların ruhları, ancak “adalet” olursa özgürleşebilirdi. Gidenlerin gözyaşı, yüreklerindeki acı ancak “adalet” sağlanırsa biraz olsun dinebilirdi. İşte bir yıldır, günler, mevsimler gelip geçti, yine kar yağdı mezarlarına ilk yattıkları gün gibi bir türlü gelmedi, gelemedi o adalet…
Aslında gelmeyeceği ilk günden belli olsa da içinde umut taşıyordu insanlar. Uludere’ye, bombadan 10 gün sonra gitmiştim. Gittiğimde ölü sayısı 35 idi. Acılı ailelerle görüşürken genç bir çocuk, “34 ölümüz var ama bir tanesi de ağır yaralı hastanede. O da ölecek” dedi. Daha ölmemiş olan bir yaralıyı öldürüp mezara koymuştu köylüler. Bu anlaşılabilir bir durum olsa da devlet neredeydi burada. Otopsi yapılmadan, inceleme olmadan nasıl aydınlatılacaktı bu olay. Aydınlatılmak isteniyorsa tabii. Ertesi gün mezarlığa gidip, 34 mezar tesbit etmiştim. Bunu yazdıktan sonra İçişleri Bakanlığı da doğruladı 34 kişinin öldüğünü. Ha bir eksik ha bir fazladan çok daha önemli bir ayrıntı bu aslında.
Bir gazetecinin 10 gün sonra gittiği yerde yanlışı düzeltmesi, devletin bu olaya nasıl baktığının da göstergesi oldu bizlere. Ondan sonra ne mi oldu? Savcılık soruşturdu, soruşturma havada kaldı. Meclis’te komisyon kuruldu, içi boş bir rapor bile yazılamadı. Bu konuyu sürekli gündemde tutmaya çabalayan insanlara “hain” muamelesi yapıldı. “Para verdik ya daha ne istiyorsunuz” gibi laflar edildi acılı ailelere. Bu ölümlerde sorumluluğu bulunan hiç kimse istifa etmediği gibi, sorumlular da bulunup adalet önüne çıkarılamadı. Uludere’ye gittiğimde 13 yaşında parçalanarak ölen Erkan Öncü’nün odasında kalmıştım. Duvarda gülen bir resmi vardı. Sabaha kadar o gülen resme baktım, arada uyudum, uyandım. Uludere denince aklıma en çok o odada geçirdiğim gece gelir bir de küçük Erkan’ın fotoğrafı. Şimdi o fotoğrafa hayalî de olsa yeni bir fotoğraf eklendi beynimde. Bu ölümlerde sorumluluğu olan komutanların karargâhta gizlice yapılan törenle yakalarına takılan “şeref madalyaları”…
(*) 21 Aralık 2012 tarihinde Taraf Gazetesi’nde yayımlanan yazımı, üzerine ekleyecek yeni bir şey olmadığı için Roboski Katliamı’nın ikinci yıldönümünde yeniden yayınlamayı uygun gördüm.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.12.2023
20.05.2023
7.03.2022
1.03.2022
14.02.2022
28.01.2022
24.01.2022
12.01.2022
29.12.2021
20.12.2021