Ufuk COŞKUN
Yeni Şafak Gazetesi yazarlarından Yusuf Kaplan köşesinde liberalizmi çağın dini olarak takdim ettikten sonra liberalizmi insanlığın sefaleti, çöküşü ve yok oluşu olarak özetlenebilecek ilginç bir yazı yazarak liberalizmi eleştirenler kervanına dahil oldu. Türkiye’de neredeyse tüm sosyal, siyasal, ekonomik, ahlaki alanlarda görülen olumsuzluklar liberalizme fatura edilmek istenir. Her taşın altında liberalleri bulmak gayesi güdenlerin ortak bir özelliği de neredeyse birçoğunun liberal fikir dünyasına vakıf olmayan ve belirli bir kolektivist yapının taşıyıcı unsurları olmalarıdır. Liberalizmin bireysel özgürlükler, insan hakları, siyasal ve ekonomik alanlarda ürettiği düşünce birikiminden bihaber olanların yaptıkları ilk iş; liberalizmi bir “din” gibi göstermek oluyor. Oysa liberalizm bir din iddiasıyla ortaya çıkmadığı gibi ortaya attığı fikirlerle de kendini insanlığın vardığı en nihai nokta olarak da takdim etmez. Liberalizm en temelde ciddi bir özgürlük savunucusudur.
Liberalizm kolektivist yapıların içinde nesneleştirilen, unutulan, kaybolan, değerleri, tercihleri yok sayılan bireyin, başlı başına önemli ve değerli olduğunu söyler. 17.yüzyılın önemli filozoflarından Locke doğal hukuk kavramı ortaya atarak insanın doğuştan, sırf insan olmaktan ötürü başka bir deyişle insan kişisinin özündeki onurdan kaynaklanan bir takım haklar olduğunu ifade etmiştir. Bunlar yaşam, mülkiyet ve hürriyet hakkıdır. Liberalizm en büyük eleştirisini de buradan almaktadır. Çünkü insanları herhangi bir kolektivist yapının içerisine mahkûm ederek kontrol etmek, onları yönlendirmek, üzerlerinde hesap yapmak ve tasarruf hakkında bulunmak daha kolaydır. Bu yüzdendir ki bu tür yapıların temel unsuru ve savunucusu olan insanlar elbette bireyin başlı başına ayakta dimdik durmasından, bireysel özgürlüklerini savunmasından, kendi düşüncelerinin, eylemlerinin öznesi olmaktan büyük rahatsızlık duymaktadırlar. Dolayısıyla bireyi öne çeken ve değerlerini yücelten liberalizmi tüm kötülüklerin anası gibi göstermekten çekinmemektedirler. Çünkü birey olmanın farkına varan birini kontrol etmek, düşüncelerini yönlendirmek, iradelerini başka yöne sevk etmek bir hayli zordur.
Dünyada tek bir liberal bakış ve düşünce yapısı olmadığı bir gerçek. Liberalizm eleştirisi yapanlar ya literatüre hâkim olmadıklarından ya da kasıtla olsa gerek hangi liberal anlayışı eleştirdiklerini de ifade etmedikleri gibi toptancı bir bakış açısıyla genelde liberal fikriyatı itibarsızlaştırma amacı gütmektedirler. Örneğin devletçiliği savunan Amerikan liberalizmin aksine otantik/klasik liberalizm düşünce yapısı öncelikle kolektivist yapılar içerisinde eriyen bireyin özgürlüğüne vurgu yapmaktadır. Liberal anlayış sanılanın aksine bireyi sınırsız bir serbestlik tanıyarak bir diğerini ezen, sömüren, yok sayan, her türlü gayrimeşru işlere göz yuman ahlaksız, vicdansız, inançsız kısacası sanki bir “canavar” olarak gören bir anlayışı savunmamaktadır. Aksine klasik liberal fikir adamlarına göre bir birey davranışlarına, hareketlerine diğerler tarafından müdahale edilmediği ölçüde özgürdür. Dolayısıyla özgürlüğü; bireyin dış baskı ve zorlama olmadan yani diğerlerinin zorlaması altında kalmaksızın hareket edebilmesi şeklinde tarif ederler. Atilla Yayla hoca buradaki “zor” ile kastedilenin; bir bireyin çevresinin veya şartlarının bir diğeri tarafından kontrol edilmesi, bir kötülükten kaçınmak veya daha iyi olduğu sanılan bir davranış formunu benimsemek yahut uygulamak için bireyin kendi tercihlerine ve planlarına göre hareket etmeye bir başkasının planları ve buyrukları doğrultusunda davranmaya zorlanması şeklinde ifade eder. Bu bakımdan liberaller, bireylerin kendi tercihlerini, karar alma süreçlerini, iradelerini, zekâlarını ve hayat tecrübelerini kullanmaya ve kendi planlarını yapmaya engel olan ve “zor” kullanılarak bunu imkânsız hale getiren bir mekanizmaya karşı özgürlükçü bir tavır ortaya koyarlar.
Liberal düşünce bireyin ve toplumun merkeziyetçi bir yapılanmayla tek elden planlanmasını ve otoritenin bireyler üzerinde hesap yapmasını çok yönlü olarak karşı çıkar. Bunun detaylarını öğrenmek için Hayek ve Atilla Yayla okumak kâfidir. Örneğin Hayek “Kölelik Yolu” adlı eserinde totaliter rejimin bir kölelik düzeni olduğunu ifade eder. Bu bakımdan liberalizmi totalitarizmin zıddı olarak takdim eder ve işletilen toplum mühendisliğine de tümüyle karşı çıkar. Dolayısıyla liberaller otoriter ve totaliter rejimlere karşı bireysel özgürlükleri alabildiğine savunur. Ve devletin güç ve yetkilerinin birey lehine sınırlandırılması gerektiğini ifade ederler. Devletin sınırlandırılması konusunda herhangi bir fikri olmayan ve devleti kutsallaştıran birisinin; bugün kendi dünya görüşü çerçevesinde haklı ve gerekli bulduğu birtakım uygulamaları bir zaman sonra bir başkasının gelip hiç hoşlanmadığı, benimsemediği bir değer yargısının ‘en iyisi budur’ diyerek kendisine dayatıldığı bir siyasi ortamla baş başa kalma ihtimali bir hayli yüksektir. Liberalizmin bu konudaki çizgileri nettir bu da; devleti mümkün olabildiğince bireyin hizmetine sunacak şekilde küçülmesidir.
Liberalizme eleştiri her ne kadar İslamcı aydınlardan gelse de bu tür liberal fikir ve tutumları İslam dünyasında yer eden ünlü felsefeci ve bilim adamlarında da görmekteyiz. Örneğin İbni Sina sıkı bir totaliter sistem karşıtıdır. Eserlerinde totalitarizmle mücadele edilmesini tavsiye eder. Aynı şekilde İbni Haldun’da Mukaddime adlı eserinde daha o yıllarda devletin ekonomik faaliyetlere müdahalesinin sakıncalı olduğunu vurgulayarak bir bakıma liberal fikirler ortaya atmıştır. Bireyi devletin gücü karşısında savunan, totaliter rejimlerin tam karşısında yer alan, insanların daha çok kazanmalarını, zengin olmalarını, üretmelerini en önemlisi de kendi dünyalarını kendi bildikleri gibi yönlendirmelerini ve özgürleşmelerini savunan liberal anlayışın bu denli insafsızca eleştirilmesi diğer taraftan toplumsal bir hastalığımızı da açık etmektedir.
Bilindiği gibi Türkiye’de devletçi şemsiyenin altında tek tipçi bir eğitim anlayışından geçirilen bireylerde önce bir diğerine karşı nefret duygusunun oluşması istenir. Kutsal devlet anlayışının zihinlerde yer ettiği buna mukabil resmi ideolojinin içselleştirildiği bir ortamda farklı düşünceler, inançlar, renkler ve diller dışlanır. Ne var ki herkesin kendi düşüncelerini kontrol etme, yönlendirme ve yayma hakkını savunan liberallere karşı oluşan nefret duygusu daha farklı bir boyutta ilerlemektedir. Çünkü liberaller özgürlüğün peşindeler ve hemen tüm kolektivist yapılarda eriyen, yok sayılan ve nesneleştiren bireye seslenmektedirler. Ezber bozucu düşüncelere sahip olduklarından hemen tüm kesimlerin hedefi haline gelmektedirler.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları




























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.06.2019
19.06.2019
14.05.2019
2.05.2019
8.02.2019
22.03.2019
7.02.2019
25.02.2019
21.02.2019
18.02.2019