Ufuk COŞKUN
Eğer Türkiye’de yaşıyorsanız inançlarınızı, duygularınızı, düşüncelerinizi, tercihlerinizi, kimliğinizi velhasıl yaşam alanızı kontrol altına almak amacını güden baskıcı bir mekanizmanın varlığıyla karşı karşıya olduğunuzu bilmeniz gerekecektir.. Güçlü, otoriter ve nüfuz sahibi bir kesim yıllardır iktidar alanlarını genişletebilmek için insanı ve değerlerini hiçe sayarak akıl almaz yol ve yöntemlere başvurdu.Bu ülkede yaşayan simitçisinden, memuruna, sanatçısından, yazarına varıncaya kadar her türden inanca, düşünceye ve mezhebe mensup insanları aşağıladı mağdur etti ve onları yok saydı. Kimseyi insan yerine koymadan sadece güçlü kalabilmek için gayret sarf ettiler.80 yıldır bunu başarmışlardı. 80 yıldır burada yaşayan insanların hayatlarını zindan ettiler. Bu insanlar özgürlük, demokrasi, hukuk nedir bilmeden yaşadılar. Bilenleri de yaşatmadılar! Darbelerle, işkencelerle, yasaklarla, suikastlarla ve bombalarla bir hayat geçirmek zorunda bırakıldılar. Açlık ve sefalete içersinde insan olmayı bile unuttu bu insanlar.
Özgürlükçü kesim insanlaşma yolunda, ahlak, vicdan ve hak-hukuk yolunda en ufak bir taviz vermeden yıllardır bu güçlü, nüfuzlu, eli silahlı kitlenin karşısında dimdik ayak durdu. Çok ciddi bedeller ödediler. Halk nezdinde küçük düşürüldüler, kendilerine bölücü, hain, satılmış, uşak vs. denildi, hapishanelerde çürüdüler, enselerinden kurşun yediler ancak insanlaşma yolunda en ufak bir yılgınlığa bile düşmediler. Sürekli olarak insanı ve değerlerini yücelttiler. Ahlak dediler, hukuk ve demokrasi dediler. Bugün ETÖ gibi paralel yapı gibi örgütlere rağmen insanlık adına bir yol kat edebilmişsek eğer özgürleşme yolunda bedel ödeyen bu insanların sayesindedir. Bugün Barış Süreci’nde Kürtler de birer insan olarak görülmeye başlanmışsa bu ülkede, bu insanlık adına mücadele eden özverili bir kesimin ve buna cevap veren siyasi iradenin gayretlerinin sonucudur
Bu ülkede halkın oylarıyla iktidar olan herhangi bir siyasi partiye yönelik verilen muhtıraları, çevrilen tezgâhları, yapılan yayınları, darbe övücüleri, bizi satıyorlar diye haykırarak akıl almaz işler yapanları, halkın inanç değerlerini ifade eden kavramlardan rahatsız olanları, yolsuzluk adı altında halkın oylarını, iradesini ve vicdanlarını yok sayanları; halkın saygınlığının, özgürlüğünün ve varlığının kesintiye uğratılmasına dönük çabalar olarak görmek gerekir. Bu halkın dünya kamuoyu önünde bu kadar rencide edilmesi gerçekten çok vahim bir durumdur. Aslında sorun AK Partinin ortadan kaldırılması sorunu değildir. Sorun bu halkın aşağılanması ve tercihlerinin yok sayılması sorunudur. Kasetlerle, montajlarla, tehdit ve şantajlarla bir partiyi tasfiye etmek istiyorlar.1981’li yılarda kolluk güçleri parti binalarını mühürlerken, itfaiye araçları da partilerin tabelalarını sökerlerken Kenan Evren bu manzara karşısında“ Partileri cezalandırdık” yorumunu yapmıştı.Alimallah fırsat bulsalar aynısını yine yapacaklar..
Yıllardır bizlere yani halka; basit, sıradan insan yığınları muamelesi yapılmaktadır. Demokrasinin gereği bilinçli bir vatandaş olarak kullandığımız oylar nedense yok sayılmaktadır. Hâlbuki bizler sandığa sadece oy pusulasını değil aynı zamanda insanlığımızı, inancımızı, değerlerimizi, onurumuzu ve vicdanımızı da atıyoruz. Bu bakımdan oyumuzun yok sayılması demek aynı zamanda irademizin, onurumuzun ve insanlığımızın da yok sayılması demektir. Öyleyse bizler neyiz? Ya da bunlar kim?
Neden bu halkın bu tarz engellemelerle gururu, saygınlığı ve iradesi ayaklar altına alınmak isteniyor? İnsanca yaşama talepleri neden tezgâhlarla baltalanmak istenir? Bunlar insanın duygularının, düşüncelerinin, inançlarının, değerlerinin ve hayallerinin tahribata uğratılması girişimi değil midir? Bizlerin öylesine sıradan kalabalıklar yığını olmadığımızın artık bilinmesi gerekmektedir. Bizlerin hukukun üstün tutulduğu, özgür, demokratik ve adil bir ülkede yaşamak gibi soylu düşüncelerimizin olduğunu artık bilmelidirler. 80 yıldır halka karşı, insan oluşa karşı aynı antidemokratik tavırlar… Peki, bu nereye kadar gidecek böyle… Bu coğrafyada yaşayanlar “insan olarak” bir değer ifade ettiklerini ne zaman idrak edecekler…
Fakat Türkiye artık eski Türkiye değil. Gazete manşetleriyle iradeleri hiçe sayılan bir Türkiye artık eskilerde kaldı. Bugün ülkesini her alanda gelişmesini arzu eden, kaliteli, bilinçli, özgürlükçü çekirdek bir kitle oluştu. Bu kesim Türkiye’nin kaliteli bir ülke olmasını, tüm özgürlüklerin güvence altına alınmasını, eğitimde, bilimde, sanatta, mimaride, felsefede, teknolojide yeni fikir ve projelerin üretilmesini ve hayata geçirilmesini istiyorlar. Bu yüzden yapılan her türlü oyunun farkındalar ve anında karşılık veriyorlar.. Çünkü artık insanlar ülkesinde huzursuzluk ve kaos istemiyor. Adaleti ve özgürlüğü herkes içi talep ediyor. Zengin ve mutlu olmak istiyor. Bunun bir anlamı var.
Türkiye toplumu bir sancı yaşıyor. Gerçekten çetin bir dönemden geçiyoruz. Ama sonuç ne olursa olsun gelecek için umutlarımız var..Özgürlük adına,hukuk adına, kaliteli bir yaşam adına umutlarımız var..Çünkü sorumluluğumuzu biliyoruz.Çünkü bizler erdem,ahlak ve vicdan sahibi insanlarız.Bu sorumlulukla yolumuza devam etmeyi sürdüreceğiz.Ne kadar engellemeye çalışsalar da ne kadar operasyonlara tabi tutsalar da asla özgürleşme yolundan vazgeçmeyeceğiz.
Bu ülke, üzerinde yaşayan insanların -rengine, ırkına, diline ve inancına bakılmaksızın- her türlü haklarını rahatlıkla kullanabildiği ve herkesin özgürce yaşayabildiği ve mutlu olabildiği bir ülke olduğunda bir anlamı olacak. Önemli olan burada yaşayan insanların “insanca” yaşabilecekleri, kendilerini buraya ait hissedebilecekleri bir hukukun inşa edilmesidir. Alevinin, Kürdün, Türkün, dindarın, ateistin, solcunun, Ermeninin, Süryani’nin, Yahudi’nin ve Hıristiyan’ın bir arada özgürce yaşayabildiği tüm haklarına kavuşabildiği bir ülke ancak kıymetli olur..Değerli olan insandır.Değer olan özgürlüktür,haktır,hukuktur.
İşte bu aralar yaşadıklarımızın anlamı budur. Kendi adımıza, kendimiz için bir yol çizme aşamasındayız. Yıllardır bu ülkede herkesimden insanı mağdur eden, dışlayan ve yok sayan, çocuklarımızın geleceğini harcayan, insanlığımızı paçavraya döndüren eli silahlı, güçlü, nüfuzlu üstelik devletin her alanına sızan ve imkanlarından yararlanarak kirli tezgahlarla kaos ortamları oluşturan ve bundan asla vazgeçmeyen bir zihniyetin karşısında hak, hukuk, özgürlük, ahlak ve erdem diyoruz/diyeceğiz.. Hak ettiğimiz insanca yaşama adına bugünleri bir fırsat biliyoruz. Neticede er ya da geç bu ülkede insan gibi yaşayacağız. Çünkü biz buna değeriz. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Bu türlü kirli ittifaklarla bunu engelleyemeyeceklerdir. Yeter ki biz birbirimize düşmeyelim ve oyuna gelmeyelim. Çünkü her türlü tezgâh bizi birbirimize düşürmek adına yapılıyor. Çünkü nefretten beslenen ve güçlenen çok tehlikeli bir virüs taşıyorlar. Panzehiri ise; insanlığımıza sahip çıkmak, inadına özgürlük ve demokrasidir.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.06.2019
19.06.2019
14.05.2019
2.05.2019
8.02.2019
22.03.2019
7.02.2019
25.02.2019
21.02.2019
18.02.2019