Ufuk COŞKUN
Türkiye, ne yazık ki alternatif eğitim modelleri üzerinde ciddi manada kafa yormayan ülkelerin başında gelmektedir. Bilindiği gibi eğitim hala “milli” duygularla birlikte ele alınmaktadır. Devletin eğitim ve eğitim kurumları üzerindeki kontrol mekanizmaları da faal durumda. Kısacası devlet eğitimi başlı başına kontrol eden ve tekelinde tutan tek güç… Bu yüzdendir ki Türkiye’de eğitim sistemi hala 1973 yılında o günün şartlarına ve hayat anlayışına dönük olarak hazırlanmış ve yürürlüğe sokulmuş olan 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu çerçevesinde bir anlayışla faaliyet göstermektedir. Bırakınız esnek eğitim modelleri üzerine proje üretmeyi zorunlu tek modelli eğitim sisteminin genel geçer bir eğitim modeli olduğu yönünde bir konsensüs sağlanmış gibidir. Oysa dünyada birbirinden çeşitli eğitim modellerini uygulayan farklı okul türlerini rastlamak mümkün. Örneğin bugün başta ABD olmak üzere 36 farklı ülkede faaliyet yürüten Sudbury Valley Okulları bunlardan sadece biri. Klasik eğitim anlayışının tamamen dışında farklı bir eğitim modeliyle karşımıza çıkan Sudbury Valley Okulları 1968 yılında Massachussets Eyaleti’nin Framingham şehrinde kurulmuştur.
Sudbury Valley Okulu’nun kuruculuğunu üstelenen Mimsy Sadofsky, Matt Hern’in Alternatif Eğitim adlı çalışmasında okulla ilgili doyurucu bilgiler vermektedir. Mimsy; ”Bugün neden daha fazla sayıda insanın merakları doğrultusunda hareket etmesine imkân tanıyan okullarımız yok? Sorusuyla işe koyulduklarını anlatıyor. Bu bakımdan Sudbury Valley Okulun temel felsefesi, Aristo’nun “İnsanın doğasında merak vardır” sözüne dayanmaktadır. Çocuğun her yaşında doğuştan gelen yaratıcılığının ve merakının engellemeden, saptırılmadan doğalıyla yönünü bulmasına ve mümkün olan en az kısıtlamayla çevreyi özgürce keşfetmesine imkân tanımak bu okulların en temel özelliklerinden biri. Dolayısıyla okulda en ciddiye alına şey; oyun. Çocuklar okula bir şeyler öğrenmek için değil, o gün okula yaşamak için gidiyorlar.Belirli bir ders planının ve standart müfredatın olmadığı bu okullarda çocuklar neyi düşüneceklerini değil, nasıl düşüneceklerini öğreniyorlar. En önemlisi de okul yönetiminde aktif rol oynuyorlar. Çünkü Sudbury Valley Okulu haftada bir toplanan “Okul Encümeni” tarafından yönetilmektedir.
Okul Encümeni, okul çalışanları, idareciler ve öğrencilerden oluşmaktadır. Her öğrencinin ve okul çalışanının bir oy hakkı vardır ve alınan kararlar birlikte uygulanır. Okul Encümeni her yıl bir bütçe oluşturur ve buna titizlikle uyulur. Çünkü öğrencilerden düşük katkı payları istendiği için tutumlu davranmak ve gereksiz harcamalar yapmamak gerekir. Alınan kararlar çok çetin tartışmalar sonucu verilir. Bunlar o yıl hangi öğretmenlerin gitmesinden tutunda, hangi odada yemek yenileceği, nerede radyo dinleneceği ve hangi derslerin okutulacağına varana kadar bir yığın karar olabilir. Okul Encümeni alt çalışma gruplarına da ayrılmıştır. Örneğin Halkla İlişkiler Çalışma Grubu, Muhasebe Dökümantasyon, Bahçe İşleri ve Adli Komite gibi. Okul kurallarının ihlali durumunda da devreye giren bir alt komisyon vardır.
Sudbury Valley Okulu iki ayrı binada toplam 25 odadan oluşmaktadır. Yağmurlu kötü bir günde dahi yapılacak aktiviteler vardır. Okulda irili ufaklı birçok oda bulunur. Bu odalarda yemek odası veya solan gibi içinde yaşanılan yerler şeklinde tasarlanırlar. Birçok yerde koltuk, masa bulunur. Buralarda bir yandan oyunlar oynanır diğer taraftan da kitap okunur ve tartışmalar yapılır. Okulda fotoğraf laboratuarında çektikleri fotoğrafları tab etmeye ve basmaya çalışan öğrenciler vardır. Dans odasında matematik oyunları oynayan öğrencilere rastlamak mümkündür. Aynı şekilde ambardaki marangozhanede kitaplık yapmakla meşgul olan öğrenciler de vardır bazıları da bir yandan ortaçağ tarihi üzerine konuşurken diğer yandan da demir bir şövalye zırhı üzerine titiz bir çalışma yapıyordur. Müzik dinleyen, müzik yapmaya çalışan, rol yapma oyununa katılan ve kendi oyunlarını sahnelemeye hazırlanan çocuklar kendi aralarında çalışmalar yaparken bazıları da diğer tarafta cebir ve latince dersleri yapmaktadır. Okulda evde yaptığı kurabiyeleri satarak harçlığını çıkaran öğrencileri de bulabilirsiniz. Bu arada bazı öğrenciler de mutfakta pizza yada elmalı turta pişiriyordur vs…
Sudbury Valley Okulu’nun en önemli özelliklerinden biri de özgür tartışma ortamları ve iletişimdir. Bu okulda korkuya yer yoktur. Öğrencilere ciddi anlamda güvenilmektedir. Onlar da sorumluluklarının gereğini büyük bir ciddiyetle yerine getirmektedirler. Standart müfredatı ve yöntemi ile tek merkezden kumanda edilen dolayısıyla eğitimin sadece devlet eliyle verilmesinin en doğru seçenek olduğu yönünde yaygın bir anlayışın yer ettiğiTürkiye’de bu tür okullar size saçma gelebilir. Oysa gelmemeli. Türkiye’de de farklı okul türleri devreye girebilir. Bunda korkulacak bir şey yok. Ne var ki ülkede devlet, yıllardır okulla yollarını bir türlü ayıramıyor. Oysa gelinen noktada bu anlayışın artık terkedilmesi gerekmektedir. Evde eğitimden(homescooling), farklı eğitim modelleri ve okul türlerine varana kadar bilginin farklı sunuş biçimleri denenmelidir. Kısacası Türkiye geldiği noktada eğitime dönük bu katı/tekçi tutumundan bir an evvel vazgeçmelidir. Esnek eğitim modelleri üzerine projeler üretilmeli aynı zamanda bireyi özgürleştiren farklı eğitim modelleri de alabildiğine tartışılmalıdır. Bugüne kadar tekçi Kemalist eğitimden ne fayda gördük ki!
twitter.com/sivildemokrat
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.06.2019
19.06.2019
14.05.2019
2.05.2019
8.02.2019
22.03.2019
7.02.2019
25.02.2019
21.02.2019
18.02.2019