Ufuk COŞKUN
Cumhuriyet dönemi eğitim ideolojisinin pozitivist dünya görüşü ve Türk milliyetçiliği üzerine inşa edildiği bir ülkede meselelere öncelikle“Tevhidi Tedrisat” çerçevesinden bakılması gerektiğini yazar dururum. Çünkü bugün farklı kesimlerin kendi inanç sistemlerine göre insan yetiştirmesinin önündeki en büyük engellerden birisi Tevhidi Tedrisat yasasıdır. Çünkü bu yasayla hedeflenen tüm ulusun tek bir terbiye sistemi ile yetiştirilmesidir. Daha da önemlisi eğitim kurumları tamamen devlet tekeline alınarak birer ideolojik aygıta dönüştürülmüştür. Din eğitimi, din görevlilerinin yetiştirilmesi ve tüm eğitim görevleri Maarif Vekâleti’ne verilmiştir. Tevhidi Tedrisatyasasıyla birlikte devletin aynı zamanda “dini kontrol altında tutma” yönünde bir politika geliştirdiğine tanıklık etmekteyiz. Hatırlayınız tek parti döneminde İslamiyet’in millileştirilme çabalarını. Bu dönemde yasayla devlet tarafından kurulmuş olan din okulları kapatılmış, sivil okullarda din dersi kaldırılmıştır, devlet okulları dışında din eğitimi verilmesi 1924 yılından itibaren suç haline getirilmiştir.
429, 430 sayılı kanunların yanı sıra 1925 yılında yürürlüğe sokulan 677 sayılı Tekke ve Zaviyeler ile Türbelerin Seddine ve Türbedarlar ile Bazı Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun da bu kapsamda değerlendirilmesi gereken bir başka husustur. Bu aynı zamanda çok kültürlüğe ve çoğulculuğa en önemlisi de Alevi kültürüne vurulan ağır bir darbedir. Zorunlu din dersleri sorunu da bu zihniyetin bir uzantısıdır. Şimdi soru şu: Alevilerin büyük bir çoğunluğu, Alevi inancının temel kurumlarını ortadan kaldıran ve kendi inançları doğrultusunda eğitim almalarını engelleyen mevcut yasaları neden gündemleştirmiyorlar? Neden onlardan ciddi bir Tevhid-i Tedrisat eleştirisi duyamıyoruz? Daha açıkçası nedenCHP eğitim projesine karşı bir tavır almıyorlar? Bana kalırsa zorunlu din dersleri gibi sorunların asıl kaynağına inip ciddi bir eleştiri getirmeleri gerekmektedir. Elbette bu durum hâlihazırda yaşanan ve başta Alevileri mağdur eden zorunlu din dersleri sorunun önemini ortadan kaldırmıyor. Evet, böyle bir sorun var. Alevi olmayan üstelik İmam Hatip mezunu birisi olarak bu sorunun insan hakları ve bireysel özgürlükler çerçevesinde mutlaka çözüme kavuşturulması gerektiğini düşünenlerdenim.
Bugün Türkiye’de bir din ve vicdan özgürlüğü sorunu ile beraber din eğitimi sorunu varsa bu sorunun kaynağını tek parti döneminin kendine has ürettiği laiklik uygulamaları ile Tevhid-i Tedrisat Kanunu, Tekke ve Zaviyelerin KapatılmasıHakkında Kanun vb. düzenlemelerin olduğunu dikkat çekmiştik. Din derslerinin, 12 Eylül Anayasasıyla birlikte zorunlu hale getirildiğini biliyoruz. Var olan din eğitimi de şüphesiz endoktrinasyona dayalıdır. Merak edenler herhangi bir Din Kültürü kitabına bakabilir. Kaldı ki ”Türkiye’deDoç. Dr. Hasan Yücel Başdemir’in de ifadesiyle “teknik anlamda bir din eğitimi” yoktur. Devlet kendi uhdesine almış olduğu mezhepte dâhil olmak üzere din mensuplarının teknik anlamda din eğitimi almasını yasaklamaktadır. Çünkü teknik anlamdaki din eğitimi, ebeveynlerin istediği şekil ve koşullardaki din eğitimidir.”Bunun demokratik dünyadaki örnekleri ortadadır. Peki, zorunlu din dersleri meselesini nasıl çözmemiz gerekir? Bu zor bir şey değil. Geçenlerde MEKAM(Medeniyet ve Kültür Araştırmaları Merkezi) adına hazırladığımız “Yeni Türkiye’de Eğitim Reformu” başlıklı raporda da ifade ettiğimiz gibibu ders, bir din propagandası yapmamak kaydıyla genel ve seküler müfredatın bir parçası olarak okullara önerilebilir hatta zorunlu müfredatın parçası olabilir.
Bu dersin içeriği, Türkiye’deki dinler, mezhepler ve cemaatler başta olmak üzere dünyadaki genel yaygın dinler hakkındaki bilgilerden oluşabilir. Tabi ki bu dersin içeriğinde İslam dinine ve mezheplerine daha fazla yer verilmesi makuldür ancak diğer dini inançlara da makul oranda yer verilemesi gerekir. Bu koşullar altında din kültürü ve ahlak bilgisi dersi, adı din dersi, din kültürü veya dinler tarihi şeklinde değiştirilmek kaydıyla zorunlu ya da zorunlu seçmeli olarak devlet müfredatında yer alabilir. Ancak bu dersin din eğitimi olarak kabul edilmemesi gerekir. Bir dini inancı benimsetme amacı olmayan din dersi dışında din eğitimi daha çok okullarda seçmeli ders olarak, okul dışında da gönüllü eğitim kurumları vasıtasıyla velilerin talepleri ve okul yönetimlerinin tasarrufları ile verilmelidir. Ayrıca cemaat ve vakıflara ait kursların/okulların bakanlık tarafından tanınması ve buralarda hafızlık başta olmak üzere dini eğitimine izin verilmesi gerekir. Bu haklar, din ve mezhep gözetilmeksizin bütün inanç sistemlerine tanınmalıdır. Ders müfredatları, farklı din ve mezheplere göre hazırlanabilmelidir. Bakanlık, derslerin içeriğini kriminal açıdan ve temel insan hakları açısından denetleyebilmelidir. Ve tedbiri de elden bırakmamalıdır. Çünkü bir örneğini de yaşamakta olduğumuz gibi bazı yapıların halkın iradesini hiçe sayıp siyasetin doğal işleyişine müdahale etmeleri gibi olağandışı durumlarla da karşılaşabiliyoruz.
Geleneksel medrese eğitimini sürdürmek isteyen kurumlar, eğitim sisteminin meşru parçası haline getirilmeli hatta teşvik edilmelidir. Bu kurumları bitirenlerin ortaöğretim kurumlarından mezun olmaları kaydıyla özel din görevlisi olarak çalışmalarına izin verilmelidir. Bu çeşitliliğin sağlanması için sivil yaygın eğitimin genel eğitim sisteminin parçası haline getirilmesi gerekir. Zorunlu din kültürü dersi dışında Alevilerin kendi din eğitimlerini yapmalarına izin verilmelidir. Birden fazla Alevilik müfredatına ve programları ebeveynlerin talepleri doğrultusunda yapılmasına izin verilmesi en uygun yol gibi görünmektedir. Devlet okulları ve devlet finansmanlı okullarda Alevilik dersi, talepler doğrultusunda seçmeli olarak okutulmalıdır. Son olarak bir teşekkür. Yapılan bir değişiklikle 'Okulda, ibadet ihtiyacı için doğal aydınlatmalı uygun mekân ayrılacağı hükmü getirildi.' Bazı basın organları bu değişiklik metnini ısrarla “mescit” olarak verse de yönetmelikte “ibadet ihtiyacı olan” denilmektedir yani bu durum farklı inanca sahip insanları da kapsamaktadır ve takdir edilmesi gereken bir gelişmedir.
twitter.com/sivildemokrat
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.06.2019
19.06.2019
14.05.2019
2.05.2019
8.02.2019
22.03.2019
7.02.2019
25.02.2019
21.02.2019
18.02.2019