Ufuk COŞKUN
Sokrates can sıkıcı ve rahatsız edici bir kişilikti. Bu benim değil kendi görüşü. Üstelik kendine bir de lakap bulmuştu. At sineği! “Ben tıpkı at sineği gibi karşımdakine yapışır sorularımla onları rahatsız ederim” diyordu. Öyle de oldu. Hakikatin peşinde koşturan bu değerli filozof sorduğu sorularla bilhassa dönemin gençlerini etkileyerek kurulu düzenin sarsılmasına yol açtı. DolayısıylaMeletos, Anytos veLycon gibi dönemin soyluları tarafından gençliği baştan çıkartmakla ve devletin tanrılarını/putlarını tanımamakla suçlandı. Kılık kıyafetine pek önem vermeyen neredeyse yaz kış aynı elbiseyi giyen ve yalınayak dolaşan bu soylu insanın Ksanthippe adında hırçın sayılabilecek, patavatsız bir de eşi vardı. Tarihçiler onun doğum tarihini MÖ. 469-470 yılları olarak belirtir. Babası heykeltıraş, annesi ise ebedir. O her kıymetli düşünür gibi ilhamını annesinden alacak ve onun ebe oluşundan muazzam bir eğitim yöntemi bulacaktır. Maieutike. Bu eğitim yöntemine geçmeden evvel Sokrates hakkında bir iki cümle daha kuralım.
Sokrates, Delphi Tapınağı’nın kapısında yazılı olan “kendini bil” ibaresinin faal olduğu bir dönemde bu kavramının içini doldurmak istercesine evvela kendini bilmekle işe koyulan bir filozoftur. Sokretes tüm doluluğuna ve bilgeliğine rağmen hiçbir şey bilmediğini ısrarla vurgulayarak her defasında hakikate doğru bir adım daha atmış oluyordu. O sınavsız/sorgulanmamış bir yaşamın yaşanmaya değmeyeceğini ifade eden bir erdem yolcusudur. Benim tek bir meziyetim var o da; ben öğrenmekten utanmam, araştırırım sorarım, sorduklarıma cevap verenlere de minnet duyarım diyordu. Sokrates, insan olarak her kişinin ihtiyaç duyduğu bilgileri öğretmeyi hedefleyen bir eğitimin peşindedir. Bu eğitimle ahlaki açıdan mükemmel insanların yetiştirilmesi hedeflenir. Bu bakımdan Sokrates, liberal eğitim anlayışının da öncüleri arasında yer almaktadır. Sokrates’in eğitim anlayışında yakın bir öğretmen öğrenci ilişki vardır. Bu ilişkinin temelinde ise öğrenciye gerçeği keşfedip kullanma en önemlisi de karakter oluşumunda ve bunun biçimlenmesinde eğitimin oynayacağı rol yatmaktadır.
Sokrates’e göre eğitimci bilgi aktarmaz, öğretmez sadece tartışma ve doğurtmaca/maieutike yöntemiyle öğrenmeye yardımcı olur.Bu Hint eğitim kültüründe de yaygın bir anlayıştır.. Vinoba Bhave, Hindistan’da konuşulan kırk dil içinde İngilizce’deki “öğretmek” kelimesine karşılık gelen herhangi bir sözcük bulunmadığını ifade eder. Yani öğretmenin profesyonel kibrinden arınmış ve tamamen öğrenmeye dayalı bir anlayış bu. O eğitim söz konusu olduğunda sabırlıdır, adım adım ilerler. Bu yüzden Hesiodos’un “aza az eklemek boşuna zahmet değildir” sözünü kendisine ilke edinmiştir. Ona göre; öğretmenler, anne ve babalar geleceğin garantisi olan çocuklara rehberlik yaparak onlarda doğru adaletli, güzel ve yapıcı düşünceler doğurtacak birer ebe olmalıdırlar.Ebe nasıl ki çocuk doğurtuyorsa, eğitimcilik görevinde olan yetişkinler de düşüncelere gebe olan bir çocuğa aynı şekilde düşünceleri doğurtmalıdır. Yani Sokrates’e göre her eğitici bir ebe olmalıdır. Ve herkese biraz felsefe yani bilgelik sevgisi ve biraz da bilgi bulaşmalıdır. Bir öğretmende felsefe birikimi çok önemlidir Bir bireyi mühendis ya da bir tabip yapmak onu eğitmek anlamına gelmez. Çocuk yetiştirmek demek her şeyden evvel bir “adam” daha doğrusu gerçek bir “insan” başka bir ifadeyle kendini bilen bir birey yetiştirmek demektir.
Eğitimin işlevi sadece nesilden nesile kültür aktarmak değildir. Bu kültürü analiz etmek, geliştirmek, biçim vermek yeni sentezlere gitmek de söz konusudur. Hayal gücünü arttırmayan onu kitaplar altında ezdiren, çocuğu araştırmaya, sorgulamaya itmeyen bir eğitim, eğitim değildir. Bu bakımdan eğitim anlayışında maieutike/doğurtmaca yöntemiyle bu yaratıcılığı en evvel geliştiren düşünür Sokrates olmuştur. Şöyle der Sokrates; Gerçekten bir düşünün, toprağın mahsullerine bakmak, onları devşirmek ile bir de hangi toprağa ne çeşit bir bikri ve tohum ekileceğini bilmek ayrı ayrı sanatlar mıdır? Yoksa bunlar aynı şey midirler? Benim doğurtma sanatım şudur; doğum esnasında dikkatleri erkeklerin vücutlarına değil ruhlarına yöneliyorum. Bu yüzden ben ebelere benzerim. Tanrı beni başkalarını doğurtmaya zorluyor. Diğer taraftan Sokrates bilginin başkalarına iletilebilir olduğunu ancak bilgeliğin ise iletilemeyeceğini savunur. Bu yüzdendir ki eğitim anlayışının temeli bilgeliği arayıp bulmak olduğunu vurgular. Aslında o günümüz eğitim sistemlerinde asla yer etmeyen bir anlayışı ta o çağlardan bize haykırmaktadır.
Bilindiği gibi günümüz klasik eğitim anlayışı, derinlikten uzak, bürokratlar tarafından önceden planlanmış ve dört duvar arasına hapsedilmiş devlet tekelinde varlık bulan bir eğitim anlayışıdır. Türkiye, yeni evresinde dahi eğitimde bilgeliğe, derinliğe, yer vermemekte ısrarcı davranmaktadır. Eğitim hala bireyin soru sorma, sorgulama, sentez yapma, özgün, özgür, eleştirel düşünme yetilerini köreltmekte ve kendini bilme yollarını tıkamaktadır. Hakikatin peşinde koşturan bir nesil yerine itaatkâr, tek bir ideolojiyi hayatlarının yegâne verisi olarak kabul eden, derinlikten uzak bilgiyi bir selpak mendil gibi kullanıp atan bir nesil yetiştirme hedefi gütmektedir. Bu yüzdendir ki Türkiye’nin ciddi bir intelijansiya sorunu vardır.Okul, hayatı mekanik dümdüz bir çizgiden ibaret sayan içi boş insan üretme fabrikalarına dönüşmüştür. Bu fabrikadan imal edilen ürünlerin insan ve değerlerine dair elbette söyleyebilecekleri hiçbir şey yoktur. Son zamanlarda örneklerini bolca gördüğümüz gibi!
NOT: Sokrates’in eğitim anlayışı üzerine daha fazla bilgi için (benim de yer yer bu yazıda faydalandığım) Gülnihal Küken’in İlkçağda Eğitim Felsefesi adlı kitabına bakabilirler.
twitter.com/sivildemokrat
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.06.2019
19.06.2019
14.05.2019
2.05.2019
8.02.2019
22.03.2019
7.02.2019
25.02.2019
21.02.2019
18.02.2019