Ufuk COŞKUN
ÖSYM'nin yayınladığı 2016 YGS istatistiklerine bakıldığında sınavda puanı hesaplanan adayların, Türkçe testi ortalamalarının 19,10 olduğu görülmüştür. Peki, nasıl oluyor da kendi ana dilinde kesintisiz olarak 12 yıl eğitim gören bir öğrenci, diline bu derecede yabancı olabilir? Özellikle okuduğunu anlamada nasıl bu kadar sorun yaşanabilir?
Sorulan soruların dağılımlarına bakıldığında; ağırlıklı olarak 40 sorudan 24’ünün paragraf sorusu, 6’sının cümle anlatımı olduğu görülmektedir. Her eğitimci bilir ki paragraf sorularının özü okuduğunu anlayabilme ve yorumlayabilme üzerine inşa edilir. Sıkıntı odur ki öğrencilerimizin okuduğunu anlama ve yorumlama becerileri maalesef çok düşük.
Uluslararası Yayıncılar Birliği 2016 verilerine göre, Türkiye'de kişi başına 8.4 kitap düşmektedir. TÜİK verilerine göre ise kitap okuma, ülkemiz insanının ihtiyaç listesinde 235. sırada yer almaktadır.
Yayın sektörleri arasında ise Türkiye 11. sırada. TÜİK verileri, Türk insanının kitap okumaya sadece 1 dakika, TV izlemeye ortalama 6 saat, internete bağlanmaya 3 saat ayırdığını göstermektedir.
Dünyada kişi başına kitap harcaması 1.3 dolarken, Türkiye'de bu rakam 25 sent! Çocuklara kitap hediye edilmesi sıralamasında Türkiye 180 ülke içerisinde 140. sırada yer alıyor. Bu istatistikler çoğaltılabilir. Neticede bir yerlerde bir sıkıntı yaşanıyor. Bir yerlerde yanlış yapıyoruz. Bunun nedenleri üzerine düşünürken imdadıma Eğitim Bilimleri Uzmanı Vedat Yıldırım yetişti. Vedat, daha okulun ilk yılında çocuklara önce yazmayı sonra okumayı öğretmekle büyük hata yapıyoruz dedi. Haksız sayılmaz.
Bilindiği gibi ilkokul 1.sınıf öğrencisinin okula ilk geldiğinde -her ne kadar okul öncesi eğitimde üzerinde durulsa da- el kas koordinasyonun tam olarak gelişmediği ve bu gelişmenin tedricen okulda 1. sınıfta tamamlandığı/tamamlanacağı düşünülür. Bu aşamada çocuğa o güne kadar alışık olmadığı bir disiplinle hem seslerin yazdırılması hem de o birtakım garip ve zor işaretlerle çocuğun bezdirilmesi hem de okutulması -ki bu durum maalesef ağırlıklı olarak ezber yöntemi ile yapılmaktadır- çocukta okuma ve yazmaya karşı olumsuz bir tutumun gelişmesine yol açmaktadır.
Çocuklardan çizmesi zor birtakım tuhaf şekillerin istenmesi ve ödevlendirilmeleri onlarda ciddi bir hayal kırıklığı yaşatıyor. Bu da daha ilk günlerde motivasyonların düşmesine neden oluyor. Bu sebeple “önce okuma sonra yazma” fikrini oturup konuşmamız gerekiyor.
İki ayrı sürecin(okuma-yazma) belli bir zamana kadar ayrı yürütülmesi hem çocuk psikolojisi hem de çocuğun biyolojik gelişimi gibi disiplinlerin verilerine aykırı düşmediği gibi “kolay olan okumadan zora doğru olan yazmaya” giden bu süreç emin olun çocukları rahatlatacaktır.
Okula adımını attığı günden itibaren ilk iki ayda erkenden yazıyı öğretme telaş ve kaygısıyla çocukların okuma şevkini ve zevkini kırıyoruz. Özellikle “okuduğunu anlama” gibi temel becerinin, kabiliyetinin de ziyan edilmesine neden oluyoruz.
Mevcut alışılagelmiş okuma yazma öğretimi ile elde edilen sonuçlar düşünüldüğünde Türkçe okuma ve yazma öğretiminin yeniden dizaynı, kavramsal ve teknik olarak bu konuya ilişkin yaklaşımların gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Netice itibariyle sorulması gereken soru şudur; ülkemizin zeki çocukları neden sınavlarda ve PISA raporlarında okuduğunu anlamada bu denli geri ve zayıf? Ülkemizde okuma alışkanlığı neden bu denli düşük? Bana kalırsa diğer uygulamalarda olduğu gibi okuma-yazma öğretme metodumuz da çocuğun fıtratına aykırı. Okuma-yazma etkinlikleri derken bile okumayı öne alan eğitim sistemimiz nedense daha okulun ilk yıllarında işe tersinden başlayarak öğrencilerimizin anlama melekelerini köreltmektedir.
Hatırlatalım kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in ilk ayeti; “Oku!” diye başlar. Yaratan Rabbinin adıyla oku! Sonraki ayette ise; “O, “kalemle” yazmayı öğretendir” der. İlk ayetlerde bile okumanın kalemden önce zikredilmiş olması insan zihninin öğrenme silsilesinin yeniden tanımlanması açısından paha biçilemez öğütler içermektedir. Dolayısıyla eğitimde fıtri olanı göz önünde bulundurmak durumundayız.
Yapılan araştırmalarda ülkemizin okuduğunu anlamada en gerilerde seyretmesi eğitim sisteminin çarpıklığının ve eski olmasının yanı sıra önce yazmanın sonra okumanın öğretilmesi suretiyle yapılan yanlışlığın da bir neticesidir. Bu sebeple artık kalıplaşmış, öğrencileri okumadan soğutan, ezberciliğe yatkın uygulamaları gözden geçirmeliyiz.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.06.2019
19.06.2019
14.05.2019
2.05.2019
8.02.2019
22.03.2019
7.02.2019
25.02.2019
21.02.2019
18.02.2019