Vahap COŞKUN
AK Parti ve MHP’nin ortak tasarımı olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, yürürlüğü girdiği günden beri hukuki, siyasi ve iktisadi bütün dengeleri alt üst etti. Bütün yetkilerin tek bir şahısta toplanmasıyla ayarlar bozuldu, altından kalkılması güç sorunlar baş gösterdi. Üzeri örtülemez veya propagandayla gizlenemez hale gelen tahribatın hükümet sistemine bağlanması, muhalefetin alternatif bir hükümet istemi üzerinde bir araya gelmesine imkân verdi.
Gerek tabanları ve gerek hayati konularda durdukları nokta itibariyle aralarında farklılıklar bulunan altı muhalefet partisi, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine karşı “güçlendirilmiş parlamenter sistem” önerisiyle ortak bir zeminde buluştular ve 28 Şubat’ta bunu ilan ettiler. “Yarının Türkiye’si” sloganıyla kamuoyuna sunulan ortak metninde muhalefet seçmenlere, mevcut halde devre dışı bırakılmış Meclis’e itibarını iade edip merkeze alan, istikrarlı bir hükümet yapısı için yeni mekanizmalar içeren ve demokratik hukuk devletini güçlendiren bir model önerdi.
Şemsiyenin altında neden HDP yok?
Hükümet sistemine dair somut bir programla ete kemiğe bürünen altılı muhalefete yönelik, Kürt meselesi bağlamında iki büyük eleştiri yapıldı. Eleştirilerden ilki, HDP’nin neden bu yapıda yer almadığıydı. Doğrusu bu, isabetli bir eleştiri değildi. İki açıdan:
Birincisi, Millet İttifakı’nın iç dengelerinin buna olanak tanımamasıydı. Son derece açık bir durumdu bu; eğer HDP bir biçimde bu yapıya dâhil edilmeye çalışılsa, ortaya böyle bir fotoğraf çıkmazdı. Altılı muhalefeti yediye çıkarmaya çalışmanın, var olan altılıyı da darmadağın edeceği gün gibi aşikârdı.
İkincisi, HDP’nin böyle bir talebinin olmamasıydı. Daha önce yayınladığı siyasi tutum belgesiyle HDP, herhangi bir ittifakla birlikte hareket etmeyeceğini, seçimlere kendilerinin öncülük edeceği başka bir ittifakla gireceğini duyurmuştu. Hâlihazırda HDP bir seçim ittifakı oluşturmak için hem sol partilerle hem de Kürdi partilerle görüşmelerde bulunuyor. Oyunu azamiye çıkarmak ve Meclis’te yüksek bir temsil gücüne sahip olmak için, mümkün olan en geniş tabanlı işbirliğini kurmaya gayret ediyor.
Hülasa HDP, Millet İttifakının veya altılı ittifakın bir parçası değil; parlamento seçimlerinde, aynen Cumhur İttifakının partileriyle olduğu gibi, bu partilerle de kıran kırana bir mücadeleye girecek. Dolayısıyla HDP’nin bu partilerle aynı resme girmesi veya onlara destek vermesi, eşyanın tabiatına aykırıdır. Altı parti uzun süredir üzerinde çalıştıkları kendi önerilerini deklare etmişlerdi; HDP bu önerilerin bir kısmıyla mutabık olabilirdi ama bu, HDP’nin bu partilerle aynı şemsiye altına girmesini zorunlu kılmazdı.
Kürt meselesinin adı yok!
Eleştirilerin ikincisi, muhalefetin metninde Kürt meselesine dair bakışın olmamasıydı. Gerçekten de metinde 1921 Anayasasına atıf, kayyumlara son verilmesi ve siyasi partilerin kapatılmasının zorlaştırılması gibi bu meseleyle dolaylı olarak irtibatı kurulabilecek öneriler vardı vardı ama Kürt meselesinin ismi dahi zikredilmiş değildi.
Her ne kadar hükümet sistemine odaklanan bir metin kaleme almış olsa da, demokrasiyi tahkim edeceği iddiasındaki bir muhalefetin Kürt meselesine bu kadar ürkek yaklaşması tenkide uğradı. Eleştirmenler, böyle bir muhalif çizginin seçimleri kazanmasının zor, sorunu çözmesinin ise mümkün olmadığını dile getirdiler.
Eleştirilerde haklılık payı olmakla birlikte bir hususu unutmamak lazım: Altı muhalif parti, Kürt meselesi vesilesiyle bir araya gelmediler, onları birleştiren bu sorunu çözme arzusu değil. Dahası, bu mevzuda aralarında derin ihtilaflar da var. Ve bu ihtilaflar, bu altı partinin ortak bir söz söylemelerini zorlaştırıp meselenin etrafında dolaşmalarına ve asgari bir dille yetinmelerine yol açıyor.
Peki, bu ahval-ü şerait altında “Yarının Türkiyesi”, doğrudan seslenemediği Kürtlere ne anlatmak istiyor? Muhalefetin, cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanması için Kürtlerin oyunu alması gerektiğine şüphe yok; o halde muhalefet oyuna tayip olduğu Kürtlere ne taahhüt ediyor?
Muhalefetin önerisi, zannımca, bütününde bir normalleşme vaadi olarak okunabilir ve diğer seçmenler gibi Kürtler de bu vaadin muhatabı. Zira Türkiye, giderek her sahada normali kaybediyor ve bu durum, diğer sorunlar gibi Kürt meselesini de ağırlaştırıyor. Muhalefet, evvela bu gidişi düzeltmeyi önüne koyuyor. Hukuk devleti ilkelerini kuvvetlendiren, özgürlük alanlarını genişleten, yerel yönetimleri güçlendiren ve kamu yönetiminde adaleti sağlayan adımlarla zemini normalleştireceğini söylüyor. Kürt meselesinin de ancak bu zemin normalleştikten sonra ele alınabileceğini ima ediyor.
Bir başka ifadeyle muhalefet, mevcut koşullarda hedef olarak önüne, Kürt meselesini çözmekten ziyade bunun konuşulabileceği bir vasatın yaratılmasını koyuyor. Öncelikle havanın düzeltilmesinin gerektiğine, çözmek için önce konuşabilecek bir ortama ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekiyor.
Tartıya vurulan adaylar
Peki, bu teklif Kürtleri tatmin eder mi? Ağırlıklı bir kısmını tatmin etmez, net!
Hele çözüm süreci, o süreçte müzakeresi yapılan konuların kapsam ve derinliği, toplumsal tartışmanın düzeyi, tarafların meseleyi ele alış tarzları ve attıkları adımlar düşünüldüğünde, muhalefetin bu çerçevesi çok yavan kalır. Zira muhalefetin teklifinin içeriği, çözüm sürecinde aşılan eşiğin çok altında kalıyor.
Fakat siyaset nihayetinde, aktörler, olanaklar ve tercihlerle ilgilidir. Bir noktada, önünüzdeki seçeneklere bakar, yüreğinize tam oturmasa da, o anda kendinizi için en iyi olacağını düşündüğünüz kişi ve partinin altına mührünüzü vurursunuz. Bu açıdan bakıldığında siyasi manzarada görülen şu:
Meclis seçimlerinde bir sorun yok; birçok alternatif var, Kürtler bu adaylar ve partiler arasında bir tercihte bulunacak. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise seçenekler kısıtlı; eğer çok büyük bir sürpriz yaşanmazsa, cumhurbaşkanlığı yarışı Cumhur ve Millet ittifaklarının adayları arasında geçecek. Dolayısıyla Kürtler de sandık başına gittiğinde, bu iki adayı tartıya vuracak ve onlardan birini seçecektir.
Kürtlerin seçiminde, mevcut şartlar altında, Cumhur İttifakına kıyasla Millet İttifakı daha avantajlı görünüyor. Çünkü Cumhur İttifakı, 2015’ten sonra bir yola girdi ve bu yol Kürtleri çok mağdur etti. Öyle ki Kürtler, en temel insan haklarından olan seçme ve seçilme haklarından bile mahrum kaldı. Keza Cumhur İttifakında yolu değiştireceğine dair bir işaret de yok.
Millet İttifakı ise, hiç olmazsa, Kürtlere soluk alabilecekleri ve sorunlarını müzakere edebilecekleri bir atmosfer vaat ediyor. Olağandışı müdahalelere izin verilmeyeceğini, siyasetin olağan seyrinde akacağını belirtiyor. Salt bu bile, Millet İttifakını Cumhur İttifakına oranla Kürtlerin önemli bir bölümünün nezdinde daha teveccühe layık bir konuma getiriyor.
Asgari vaatlerin değer kazanması
Velhasıl-ı kelam, muhalefetin en büyük şansını, iktidarın anti-demokratik güzergâhta hızla ilerlemesi oluşturuyor. Cumhur İttifakı hak ve özgürlük perspektifinden uzaklaştıkça, Millet İttifakının asgari demokrasi vaatleri dahi değer kazanıyor; çözüm sürecinde dillendirilse kimsenin dönüp bakmayacağı adımlar, bugünün nefes aldırmayan ortamında anlam kazanıyor. Genel olarak Türkiye’yi normalleştirecek düzenlemelerin Kürtlerin de hayrına olacağı belirtiliyor, buradan Millet İttifakına bir yol açılıyor. İktidarın aşırı baskıcı tutumu karşısında, muhalefetin yalpalamaları ve hatta savrulmaları dahi daha tolere edilebilir hale geliyor.
Mamafih, iktidarın yanlışları seçim yarışında muhalefetin elini güçlendirmiş olsa da, muhalefetin bu haliyle Kürt seçmende meselesini çözebileceğine dair bir güven tesis edemeyeceği de belirtilmelidir. Muhalefetin, hem bugün hem de yarınla irtibatlı bu güvensizlik üzerinde ayrıntılı bir şekilde düşünmesi gerekir.
Çünkü diğer alanlarda da yaraların derinleşmesi, iktidarın ipin ucunu kaçırdığı ve artık sorun çözme becerisini yitirdiği düşüncesinin kökleşmesi, muhalefete belki seçim kazandırabilir. Lakin muhalefet, Kürtlere güven telkin etmeden “Yarının Türkiyesi”ni inşa edemez.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025
28.03.2025
19.03.2025
16.03.2025