Vahap COŞKUN
2011 Haziran genel seçimlerinden sonra Kürt meselesinin demokratik çözümü noktasında umutlu bir hava vardı. Oslo’da devlet yetkilileri, PKK temsilcileriyle görüşüyordu. BDP, seçimlere bağımsız adaylarla girmiş ve Meclis’te grup oluşturacak bir ağırlık elde etmişti. Kürt siyaseti, 1991’den sonra ilk kez parlamentoda temsil edilecekti. Öcalan, barış konseylerinin kurulmasından bahsediyordu. Barış menzile girmişti; insanlar müjdeli bir sonun haberini bekliyorlardı.
Fakat Temmuz ayı ile birlikte hava aniden bozuldu. Oslo’da kurulan masa yıkıldı; 14 Temmuz’da Silvan’da kanlı bir kapı aralandı. Eylemler, operasyonlar, çatışmalar başladı. 1.5 yıl boyunca silahlar susmadı. Öcalan’ın 1999’da yakalanmasının ardından en kanlı dönem yaşandı; çok sayıda genç toprağa düştü. Ölümler öfkeyi bileyledi. Yaygın tutuklamalar, sokak eylemleri, açlık grevleri, karşılıklı güç gösteriyle ülke, kelimenin tama manasıyla bir barut fıçısına döndü. Dokunsan patlayacaktı.
Art arda provokasyonlar
Çok şükür bir toplumsal patlama olmadan akıl devreye girdi. Bir Çözüm Süreci başlatıldı ve 20 ayı aşkın bir süredir çatışmaların olmadığı bir ortam sağlandı. Ancak bu kolay olmadı. Başlangıcından itibaren çözümü sabote etme amaçlı birçok provokasyon yaşandı. Devlet görevlilerinin Öcalan ile İmralı’da yaptığı görüşmeler “Kirli pazarlık” olarak servis edildi. Paris’te, biri üst düzey olmak üzere üç PKK’li kadın öldürüldü. Cizre’de PKK’lilerin üniforma ile geçit törenlerinin resimleri medyada sızdırıldı. Lice’de karakol yapımını yapımına yönelik protestolarda, Hakkâri-Yüksekova’da PKK’lilerin mezarlarının tahrip edildiği iddiasıyla başlayan gösterilerde, Diyarbakır-Bingöl karayolunun uzunca bir süre trafiğe kapatılması nedeniyle çıkan olaylarda hayatını kaybedenler oldu.
Tüm bu provokatif niteliği ağır basan olaylarda iki amaç vardı: Biri, Kürtlerde nasiplerine hep ölüm düştüğü düşüncesini tahkim etmekti. Diğeri ise Türklerde, PKK’nin süreçten yararlanarak orada bir devlet kurduğu düşüncesini büyütmekti. Böylelikle her iki kamuoyunu da barış düşüncesinden uzaklaştırmak, onları sürecin bir kandırmaca olduğuna ikna etmek hedefleniyordu.
Ancak bu hedefe varılamadı. Süreçte ciddi bir tecrübe birikmişti. Taraflar bu tecrübenin de yardımıyla badireleri atlattı ve sürecin devamını sağladı. Sıkıntıların üstesinden gelinden, toplum süreci sahiplendi, süreci ilerletilecek adımlar atıldı. Öyle ki, 2011 Haziran’ından daha umutlu bir hava oluştu. Hükümet, eve dönüşü sağlayacak somut düzenlemeleri içeren yol haritasının Eylül ayında tamamlanacağını belirtti. Öcalan ise bugüne kadarki en net açıklamasını yaptı ve süreçte “30 yıllık savaşın demokratik müzakere ile sonlandırılacağı bir aşamaya girildiğini” ilan etti.
İki yönlü provokasyon
Tam da savaşın biteceğinin ilan edildiği bir dönemde Lice’de bir heykel olayı patlak verdi. PKK’nin silahlı eylemlere başladığı 15 Ağustos 1984’ün 30. yıldönümünde, PKK’nin ilk silahlı eylemini gerçekleştiren Mahsum Korkmaz’ın heykeli Lice’nin Yolçatı Köyü’ne dikildi. HDP ve DBP’lilerin katılımıyla bir açılış töreni gerçekleştirildi.
Medya, töreni abartılı bir şekilde haberleştirdi ve topluma sundu. Diyarbakır Valiliği harekete geçti ve heykel için suç duyurusunda bulundu. Lice Sulh Ceza Mahkemesi, heykelin yıkılmasına karar verdi. Yıkım, olaylı bir şekilde gerçekleşti; biri sivil biri asker olmak üzere iki vatandaşımız hayatını kaybetti.
Burada iki yönlü bir provokasyon var: Provokasyonun bir yönü, heykelin yapılması ve törenle açılmasıyla ilgili. Sonucu öngörülemeyen bir girişim değildi bu. Olayın kamuoyuna mal olmasından sonra hükümetin, muhalefet ve medya baskısı altında kalacağını belliydi. Heykeli dikenler de, hükümetin olanları sadece seyretmekle yetinmeyeceğini ve eli kolu bağlı bir şekilde yerinde oturmayacağını, muhakkak bir müdahalede bulunacağını hesap etmişlerdi. Onlar kitleyi tören alanında tutarak, güvenlik güçleri ile halkın karşı karşıya gelmesini kaçınılmaz kıldılar.
Provokasyonun diğer yönü ise, müdahale etme şekli ve müdahale sonrasında yaşananlarla ilgili. Diyarbakır Valisi, müdahaleden önce STK temsilcileriyle görüştü. Silahlı bir müdahale gerek kalmaksızın çözüm bulunması için bir zaman ve fırsat tanınabilirdi. STK temsilcilerinin, heykelin kaldırılması için devreye girmeleri beklenebilirdi. Ancak bunlar yapılmadı, bilindik yönetmelere başvuruldu.
Heykelin yıkılmasından sonra, askerlerin postallarıyla heykelin başına basmaları, fotoğraf çekmeleri ve bunu medyada paylaşmaları da başlı başına bir provokasyondu. Bu görüntüler, 1990’lı yıllarda askerlerin gerilla cesetleri üzerinde çektikleri tahkir amaçlı fotoğrafları hatırlattı.
İmtihandan geçmek
Kısacası süreç, her yönüyle provokasyon olduğu açık bir imtihandan daha geçti. Önümüzdeki dönemde de, süreç derinleştikçe ve sonuç alınmaya yaklaşıldıkça, süreci bitirmeye dönük başka eylemler de olabilir. Bunlara karşı hazırlıklı olunmalı. Genel olarak provokasyonlarla başa çıkmanın iki yolu var: Bir, yapılanın provokasyon olduğu hakkında kamunun bilgilendirilmesi. İki, provokasyonlara rağmen girilen yoldan dönülmeyeceğinin kuvvetli bir şekilde vurgulanması.
Sürecin tarafları, bugüne kadar bunları yaparak provokasyonları boşa çıkartmayı başardılar. Bunu da aşıp sürece devam edeceklerdir. Lice’den bir Silvan çıkartmak isteyenleri varlığı biliniyor. Ama bu kez toplumsal barış iradesi Lice’nin Silvan’a dönüşmesine izin vermeyecek.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025