Verda ÖZER
O kadar çok şey olup bitiyor ki Suriye cephesinde, o “büyük resmi” gözden kaçırıyoruz. Türkiye’nin politikasında yaşadığı kırılmayı görmüyoruz. Yoksa aslında Suriye’ye yönelik uzun vadeli stratejiye çoktan geçilmiş, hesaplar buna göre yapılmış durumda. Peki, nedir bu büyük paradigma değişimi?
Ankara’nın kazanımları
Ona geçmeden önce, Türkiye’nin İdlib için ortaya koyduğu başarılı uluslararası diplomasinin hakkını teslim etmek gerek.
Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan 10 gün önce Tahran’da Rus ve İranlı muadilleriyle buluştu. Bu Tahran zirvesinin ardından geçtiğimiz cuma günü de İstanbul’da bu sefer Rusya, Almanya ve Fransa ile bir Suriye zirvesi yapıldı. Bu çok önemliydi çünkü “Astana süreci”ni oluşturan Türkiye-Rusya-İran cephesiyle, ona paralel olarak yürüyen ABD liderliğindeki “Cenevre süreci”nin aktörleri Almanya ve Fransa ilk kez aynı potada buluşmuş oldu. Hem de ABD’nin “Ben olmadan ne oluyor İstanbul’da?!” diye kaşlarını havaya kaldırmasına rağmen...
Bunun hemen üzerine pazartesi günü Erdoğan Soçi’de baş başa görüştüğü Putin’den önemli kazanımlar elde etmiş görünüyor.
***
Ankara tüm bu uluslararası girişimleri ve kararlı ısrarcılığı sayesinde Suriye’de kendi lehine bir değişim yaratmış durumda. Aslında Afrin ve Zeytin Dalı operasyonları sayesinde YPG’yi Fırat’ın batısından çıkararak zaten önemli bir başarı elde etmiştik. Ancak bu askeri bir başarıydı.
Şimdi de Soçi zirvesiyle birlikte diplomatik bir başarı kazanıldı. Ankara, Rusya ve Esad’ın İdlib’e yapmayı planladıkları büyük operasyonu ertelemeyi başardı. Bu önemli bir kazanım zira ne zamandır buradaki “ılımlı” muhalifleri operasyon bölgesinden uzaklaştırmak için Ankara Rusya’dan süre istiyordu. Şimdi hem onları korumayı başarmış oldu. Hem de böyle bir operasyonun yaratacağı göç dalgasına karşı önlem almak için zaman kazandı. 2.si; Rusya ile İdlib’de ortak devriye yapmak ikili ilişkiler açısından ciddi bir ivme.
Ama bana kalırsa en büyük kazanım, Türkiye’nin Suriye konusunda Rusya ile birlikte masadaki en önemli iki aktörden biri konumuna gelmiş olması. Bu kazanımları uluslararası sahnede farklı cephelerden güçleri bir araya getirerek yapmış olmak ise, en önemli kısmı. Erdoğan’ın Bakü dönüşünde “İdlib için hem Rusya hem koalisyon güçleri ile bir çözüm bulmamız lazım” demesi bu yüzden anlamlı.
Yeni paradigma
Şimdi gelelim yazının başına, yani o paradigma değişimine...
Suriye savaşının en başından beri Ankara “Esad gitsin” diyordu. Bu stratejinin ardında ise asıl olarak, Sünni muhalif grupların sisteme dahil edilmesi isteği vardı. O dönem ABD başta olmak üzere Batı dünyası ve Körfez ülkeleri de bu grupları destekliyordu. Ne var ki Esad Rusya sayesinde zaman içinde ülkenin kontrolünü büyük oranda ele geçirdi.
Ama zaten Ankara için artık asıl dert ne Esad ne de Suriyeli muhalifler. Asıl mesele, sınırlarımız boyunca oluşmakta olan terör koridoru. Erdoğan’ın Soçi’de basın toplantısında sarf ettiği, “Bugün Suriye’de en büyük tehdit Fırat’ın doğusundaki YPG’dir” sözleri bunun göstergesi.
***
Ankara’nın bugün muhalif grupları desteklemeye devam etmesi de bu yüzden. Çünkü bu gruplar YPG’ye karşı Türkiye’nin Suriye’deki gözü kulağı işlevi görüyor. Cumhurbaşkanı’nın, “Biz İdlib’deki gözlem noktalarını güçlendirmezsek, başkaları orada inisiyatif alıyor” demesi bundan. Esad karşıtlığı da bugün yine asıl YPG meselesinden. Zira Ankara Esad’a bu örgütle ilişkisi nedeniyle güvenmiyor. Rejimin YPG ile nasıl bir çözüm müzakere edeceğinin ucu hâlâ açık.
Yani kısacası, artık Esad karşıtlığı ve muhalifleri destekleme kendi başına bir strateji ve amaç değil. Ankara’nın bugünkü ve uzun vadeli asıl stratejisi YPG ile mücadele. Şam’daki rejime ve muhaliflere karşı takınılan tutum ise, bu stratejiye yönelik bir araç son kertede.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.04.2021
28.11.2019
22.10.2019
20.06.2019
8.06.2019
5.06.2019
1.06.2019
29.05.2019
26.05.2019