Yalçın AKDOĞAN
Suriye’ye askeri müdahale olasılıkları, farklı açılardan değerlendiriliyor ve yeni teorik tartışmalara sebep oluyor.
On binlerce insanın yaşamını yitirdiği bir ortamda entelektüel tartışmalar yapmak çok anlamlı olmasa da meşruiyet zeminini korumak açısından düşünce zeminini de sağlam tutmak gerekiyor. Bu yüzden sorgulama ve eleştiri hakkaniyet ve samimiyet temelinde fayda da sağlayabilir.
Giderek köpürtülen polemik konularından birisi, batılıların Müslüman bir ülkeye müdahale etmesinin psikolojik etkisi...
Öncelikle şunu söylemek gerekir: Bosna ve Kosova’da zulme karşı harekete geçtiği için alkışlanan batının konu Suriye olunca tepki görmesi paradoks oluşturur. Bu ülkelerde Batı’nın askeri müdahalesi Müslüman halkı ve masum sivilleri koruma altına almıştı. Onur meselesi yaparak yüz bin insanın ölümünden sorumlu Esed’in Müslüman korumacılığı altına alınması ne kadar doğrudur?
Müdahalenin amacının batının bu ülkeye çöreklenme ve kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirme isteği olduğu tezi görünüşte doğru gibi dursa ve Müslümanların alerjisini üretse de gerçekle bağdaşan bir yaklaşım değildir. Suriye onlarca yıldır batılıların etkisi altındaydı. Son dönemdeki angajman Fransa veya İngiltere üzerinden değil Rusya, Çin ve İran üzerinden oldu. Esed’e destek için Suriye’de cirit atan yabancı ülke elemanları, zaten bahsedilen onur kırıcı durumu ortaya koyuyor. Kendi halkını katleden Esed’in böyle bir İslami kaygıya sahip olmadığı çok açık.
Suriye ordusunun başka ülkelerin yardımıyla masum sivilleri katletmesine ses çıkarmayanlar şimdi muhaliflerin başka ülkelerin yardımıyla masum sivilleri korumasından rahatsızlık duyuyorlar. Öldürürken yabancı desteği onur kırmıyor, kurtarırken kırıyor! Böyle sakat bir anlayış olabilir mi?
Batı müdahalesine karşı oluşturulan alerjiye karşı aslında Suriye’de zulme uğrayan insanları ve Müslümanları dinlemek gerekiyor. Onlar bu müdahaleyi ne kadar hayati ve gerekli görüyorlar? Dışardan ahkam kesenlerin afaki yorumlarından ziyade, orada hayatını kaybeden insanların feryadı daha önemlidir.
***
Basında yer alan yorumlar olası bir müdahaleyi etkisiz bir hamle olarak yansıtıyor. “Zevahiri kurtarma operasyonu, göstermelik müdahale, yasak sağmak kabilinden hareket” gibi söylemlerle amacın rejimi veya askeri güç dengesini değiştirmek olmadığı, sadece kimyasal silah konusunda ciddi bir gözdağı ve etkisizleştirme olduğu söyleniyor. Oysa Batılı ülkelerin bir anda makas değiştirmesini beklemek mümkün olmadığı gibi, bu tür hedef küçültme söylemlerini Rusya’nın nötr kalmasını sağlamaya dönük bir çaba olarak yorumlamak da mümkün.
Yüzbinlerce insanın ölmesine ve yaralanmasına aynı tepkiyi göstermeyen batının kimyasal silah konusunda daha sert ve fiili bir tavır içine girmesi elbette eleştirilebilir. Batı, kimyasal silah meselesini kendisi açısından ulusal güvenlik meselesi görüyor. Bu durum, küresel düzeyde inşa etmeye çalıştıkları güvenlik konseptini ihlal eden bir sorun olarak algılanıyor.
Her ne yorum yapılırsa yapılsın böyle bir operasyon caydırıcılık özelliği ve sembolik açıdan büyük önem taşıyacaktır. İlk kez batılı ülkeler Suriye konusunda taşın altına elini koyduğunu göstermiş olacaktır.
Bu noktada dikkat edilmesi gereken bir konu da, meselenin İran-İsrail denklemine çekilmemesidir. Esed, Müslüman ülkelerin desteğini yanına alabilmek için İsrail üzerinden kutuplaşma ve saflaşma üretmeye çalışacaktır. Bu oyuna da gelinmemelidir.
***
Diğer bir mesele, silahın türüne göre tavır takınılmasının yanlışlığıdır. Geçen gün attığım bir tweet’te “Suriye’de kimyasal silahla çocukların öldürülmesi de, Mısır’da keskin nişancılarla masum insanların vurulması da canavarlıktır” demiştim. Dün de Hayrettin Karaman hoca “Ölüm değil de silah mı önemli” başlıklı bir yazı yazdı. İnsanların katledilmesine gereken tepkiyi göstermeyenlerin ‘kimyasal silah’ konu olunca harekete geçmesi doğal olarak eleştirilecektir. Ama her şeye rağmen ortaya konulan duyarlılık önem taşıyor.
Biz zalimin ve mazlumun kimliğine bakmadığımız gibi zalime karşı çıkanın ve mazluma sahip çıkanın da kimliğine bakmayız.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.05.2019
17.05.2019
8.05.2019
2.05.2019
1.05.2019
19.04.2019
17.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
4.02.2019