Yasin AKTAY
Gündemdeki anayasa değişikliğinin cumhurbaşkanlığı uhdesinde kontrolsüz bir güç yaratacağı yönündeki eleştiriler bir yana, bunun Sayın Cumhurbaşkanı'nın şahsıyla ilgili olma boyutu başka bir yana. Her iki husus kuşkusuz ayrı ayrı ele alınmayı hak ediyor.
Öncelikle iyi niyetli bir siyasi tartışma ortamı içerisinde bütün bu eleştiriler veya endişeler haklıdır ve biz bunu varsayarak konuşmaya çalışıyoruz. Kötü niyetin belirleyici olduğu bir zeminde tarafların birbirlerine anlatacağı bir şey olmuyor zaten.
Şükür ki, Türkiye'de siyaset alanı her geçen gün daha da genişliyor. Tartışmanın insanların görüşlerinin şekillenmesinde etkili olma ihtimalinin daha da artması anlamına geliyor bu. İnsanlar meselelere gerçekten lehlerine ve aleyhlerine olan durumları daha makul bir biçimde değerlendirerek yaklaşıyorlar.
Seviyesiz örnekleri de zaman zaman ortalığı bulandırsa da, Türkiye'de bu anlamda bir gelişmenin olduğunu ve siyasi tartışma zemininin giderek güçleniyor olduğunu söyleyebiliriz. Tabular birileri için yine tabu olarak kalmaya ve tartışma alanlarını kapatma arzusunu ifade etse de, geriye dönüp bakıldığında tartışılmaz, düşünülmesi dahi teklif edilemez denilen nice müzmin sorunların çözülmüş bile olduğu görülmüş olacaktır.
Bir dönem Türkiye'nin adeta varlığının adanmış olduğu başörtüsü yasağı bugün insanların acı acı gülerek hatırladıkları absürt bir mevzuya dönüşmüş durumda.
Geçmişte Kürt sorununu var etmiş olan konular bugün Türkiye için tek kelimeyle “aşılmış” mevzulardan ibarettir. Türkiye'nin bugün ulaşmış olduğu siyasi seviye açısından Kürt meselesi sadece “meselelerin çözülmüş olması dolayısıyla boşlukta kalmış olanların psikolojik meselesi” seviyesine inmiş durumdadır. Yoksa toplum için de devlet için de Kürt meselesi artık aşılarak, çözülmüş bir meseledir.
“Türkiye'nin yönetim sistemi” mevzusu da dokunulamayan meselelerdendi ve bu konu Türkiye'de asgari bir mutabakat sağlanarak çözüm yoluna girmiş bulunuyor. Bu sistemin bugün Recep Tayyip Erdoğan'ın şahsıyla tek ilgisi bunu ülke gündemine bir çözüm konusu olarak getirebilmiş olma başarısının ona ait olmasıdır.Yoksa bu sistemin Erdoğan'a daha fazla güç sağlayacağı, onun şahsında kuvvetler birliğini sağlayacağı iddiası CHP'nin Erdoğanfobisinden ibaret bir laf kalabalığıdır.
İşin gerçeği, Erdoğan'ın daha fazla güç talebi olsaydı mevcut durumun devamını istemekten başka bir şeye gerek duymazdı. Çünkü mevcut parlamenter rejim ve bu rejim içinde zaten Erdoğan'ın partisiyle sahip olduğu müstesna ilişkisi dolayısıyla Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı sistemiyle temin edeceği daha fazla bir güç yok.
Cumhurbaşkanlığı sisteminde Erdoğan yerine başka birinin olması halinde sonucun ne olabileceğine davet edenleri biz de geçmişte bu parlamenter sistem içinde cumhurbaşkanlığı yapmış olan Kenan Evren, Süleyman Demirel ve Ahmet Necdet Sezer'i hatırlamaya davet edelim. Bunların her üçünün cumhurbaşkanlığı parlamenter rejim içinde mümkün olmuştu. Ülkeye nelere mal olmuş olduklarını hep birlikte yaşadık gördük. Her üçü de (belki darbeyle geliş olan ilki hariç) doğal bir seçim kampanya sürecinden geçip halkın salt çoğunluğunun oyunu alıp yedişer yıl işgal ettikleri o makama gelebilirler miydi?
Cumhurbaşkanlığı sisteminin Cumhurbaşkanına kontrolsüz bir güç vereceğini söyleyenlere karşılık, yeni düzenlemelere şöyle bir baktığımızda Cumhurbaşkanına çizilen sınırları neredeyse daha fazla görüyoruz. Cumhurbaşkanı idari konularda kararname çıkarabiliyor ama neler yapamadığı daha fazla zikrediliyor, mesela:
Temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle siyasi haklar ve ödevler konusunda kararname çıkaramıyor.
* Anayasada kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda kararname çıkaramıyor.
* Kanunda açıkça düzenlenen konularda kararname çıkaramıyor.
* Kararname ile kanunlar çeliştiğinde, kanun hükümleri uygulanıyor.
* Meclis'in aynı konuda kanun çıkarması durumunda kararname hükümsüz hale geliyor.
* Kararnameler Meclis'in ve Anayasa Mahkemesi'nin denetimine tabi oluyor.
* Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile yerel tüzel kişiliğe sahip kurumlar kurulamıyor.
* Meclis'i feshetme yetkisi veriliyor ama Meclis'i feshettiğinde kendi görevine de son vermiş oluyor. Aynı şey Meclis için de sözkonusu. Bir taraf diğerini feshettiğinde beraber seçime, yani millete, yani gücün asıl sahibine gitmiş oluyorlar.
* Cumhurbaşkanı'nın “sorumsuzluğu” ortadan kalkıyor, yani “yetkili ama sorumsuz” olmaktan çıkıyor.
* Cumhurbaşkanı'na denetim ve cezai sorumluluk geliyor. Cumhurbaşkanı şu anki anayasaya göre Meclis'in dörtte üç oyuyla yalnızca vatana ihanetten yargılanabiliyor. Şimdi ise hakkında herhangi bir suç işlediği iddiasıyla soruşturma açılabiliyor.
* Hakkında soruşturma açılan Cumhurbaşkanı erken seçim kararı alamıyor.
* Yeni sistemde Cumhurbaşkanı Meclis'e ve millete karşı sorumlu oluyor. Bugünkü sistemde Cumhurbaşkanı'nın tek başına yaptığı işlemler yargı denetimine tabi değildir. Yeni sistemde Cumhurbaşkanı'nın bütün iş ve işlemleri yargı denetimine açılıyor.
Dikkat edilirse, bütün bu ifadeler ve söylemler Cumhurbaşkanını yetkileriyle ilgili sınırlar çizen ve onu aslında kısıtlayan ifadeler.
Zamanında Özal da Demirel de başkanlık sistemini gündeme getirmiş destek istemişlerdi ama halktan bu desteği alamamışlardı. Sebebi halkın bu sistemin gereğine ve iyiliğine o zaman inanmayışı değil, bunu gündeme getirenlerin bunu kendileri mi için yoksa bu millet için mi istediklerine karar veremeyişleriydi.
Bugün Erdoğan halktan bu konuyu gündeme getirebilmek için büyük bir destek ve cesaret alıyor. Çünkü halk, Erdoğan'ın bu konuyu kendi şahsı için değil, milletin yararı için, geleceği için gündeme getirdiğine inanıyor, güveniyor ve bu değişikliği yapmak için ona gereken yolu açıyor.
Çünkü biliyor ki, halka rağmen halk için birilerinin yürüttüğü iktidar yerine halka göre, halk için bir iktidarın, yani kendi iktidarının önü açılmış oluyor.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019