Yasin AKTAY
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY)’nin 25 Eylül tarihinde gitmeye hazırlandığı bağımsızlık referandumunda takvim, gerek yapılacağı bölgelerde, gerek Irak yönetiminde ve bölge ülkelerinde yol açtığı büyük muhalefete rağmen işliyor. Son 15 yıldır yaşanan savaş dolayısıyla yoğun bir demografik hareketliliğin yaşandığı bölgede herhangi bir referandumun sağlıklı ve hakkaniyetli bir sonuç vermesi imkansız. Referandum kapsamında bulunan ve tamamı hayır dese bile neticesine göre bu bağımsız ülke kapsamına girecek olan Türkmenler, gerek Kerkük gerek Erbil ve Süleymaniye’de de yaşanan demografik hareketlilik dolayısıyla, etnik dengenin tam da bu referandumdan istenen sonucun elde edilebileceği şekilde bozulmuş olduğunu dile getiriyorlar. Bu durumda bir referandumla yaratılacak bir fiili durumun sınırları yeniden çizmesine ve insanları yeni bir sınır içine hapsetmesine gönüller razı değil.
Aslına bakarsanız, ABD’nin Irak’a girdiği 2003 yılından beri aslında Irak’ın beşeri coğrafyası fiilen bölünmüş durumda. ABD’nin ülkeyi Saddam’dan kurtarma adına giriştiği bu operasyonda geldiğimiz noktada halkların bir arada yaşamalarının imkansız hale geldiği bir fiili durum ortaya çıkmıştır. Bağdat yönetimi IKBY’ye karşı sorumluluklarını yerine getirmiyor ve bu da sölgesel yönetimin Bugün gerçekten de Irak’taki Kürt bölgesel yönetiminin Bağdat yönetimiyle hangi formülle ve nasıl bir anlaşma zemininde bir arada yaşayabileceklerine dair elde uygulanabilir bir formül veya makul bir program yok. Bugünkü durumu bahane göstererek referandumu gerekçelendirmek mümkün, ama bu durumun oluşmasını sağlayan da bizatihi Amerika’nın kendisi.
Asıl gerçek şu ki, ABD’nin müdahalesi bizatihi bu ortak yaşama zeminini yok eden bir etki yapıyor. Sadece Irak’ta değil, eli nereye değiyorsa aynı etkiyi yapıyor. Bölgedeki varlığı bölgedeki barışa değil kaosa, terörün daha da azmasına ve istikrarsızlığa daha fazla yol açıyor.
Bugün Suriye’de de aynı planı hızla ve bölgedeki diğer bütün aktörlerin ısrarlı muhalefetine, itirazlarına rağmen uygulamaya sokuyor. Herkesin gözü önünde terörle iç içe bir örgütü palazlandırıp bu coğrafyaya musallat etmeye çalışıyor. Kendi palazlandırdığı bu gücü bir fiili durumla kendi bölgesel yönetimini kurmaya doğru hızla hazırlıyor. Bunun yol açacağı siyasal gerilim, etnik temizlik, katliamlar ve bölgesel istikrarsızlığın haddi hesabı olmayacak. ABD bu istikrarsızlığın insani ve sosyal bedelini ödemeye de yanaşmıyor. Bunun faturasını da yine bölge ülkelerine ve halklarına yıkıyor. Onun ipiyle kuyuya inenler kuyunun dibinde ipsiz ve merdivensiz kalıyor.
IKBY’nin ve aslında bölgedeki bütün ülkelerin şunu bilmesi gerekiyor. Batılı ülkeler habire daha fazla birleşme ve bütünleşmede güç ararken, bütün siyasi yatırımlarını daha fazla birleşmeye yaparken, bizim dünyamızı daha fazla parçalamayı bize bir çare, bir istikrar konusu olarak sunmaya çalışıyorlar. Buna ikna edecek elbette bir argüman veya bir tez yok. Daha ziyade fiili durumlar yaratılarak bu tezler kabul ettirilmiş oluyor. Günün sonunda gerçekten de bir arada yaşayamayacak hale getirilmiş toplumların ayrılmaktan başka bir seçeneğinin olmadığına herkes ikna olmuş oluyor.
Yüzlerce yıl bir arada barış ve istikrar içinde yaşamış olan halkların bundan sonra da yine barış ve huzur içinde yaşamaya devam etmemeleri için bir sebep yok halbuki.
Yabancı müdahale buna zorluyor, eyvallah. Ama işin bu noktaya gelmesinde İran’ın ve Irak yönetiminin de bir payı yok mu?Esad’ı bütün insanlığa karşı cürümlerine rağmen “siyonizme karşı bir savunma ekseni olarak” ayakta tutmaya çalışan İran, bu uğurda kapıları bütün yabancı müdahalelere sonuna kadar açmış olmadı mı? Sorun basitçe Suriye’nin kendi halkının karar vereceği bir durumdu. Oysa ayakta tutmaya çalıştıkları Esad, ayakta kalabilmek için sadece İran’dan değil PYD ve PKK’dan da, DEAŞ’tan da, Rusya’dan da istimdat etti. Bugüne kadar onların hepsi ABD’nin muhteşem dansıyla birlikte Esad’ı ayakta tutmayı sağladı, peki ya bundan sonrası?Bundan sonra hangi Suriye İran’a nasıl bir savunma hattı oluşturacak? Elinde nasıl bir Suriye kalmış olacak?
Aynı şeyi Irak’ta da yaptı İran. Ne yazık ki, Bağdat yönetimi üzerindeki etkinliğini, Irak’ın bütünlüğünü sağlayacak şekilde etnik ve mezhebi çeşitliliği kucaklayıcı bir siyasal beden anlayışı ortaya koyamadı. Onun yerine uyguladığı mezhepçi politikalarla Irak’ı parçalanmanın eşiğine getirdi. Birilerinin Irak’ı parçalamak için önüne attığı küçük mezhepçi kazanımlara tamah etti ve ortaya bugünkü tablo çıktı. Razı edilememiş unsurlar bir bütünde bir arada durmak istemez. Bu durum IKBY’nin ayrılık isteğini kesinlikle haklı kılmaz, ama ona bu ayrılık zeminini veya bahanesini sağlayanın İran’ın Bağdat yönetimiyle birlikte koordineli olarak uyguladığı bu politikalar olduğunu da görmek lazım.
Bugün zararın neresinden dönülürse kârdır diye düşünmeliyiz. IKBY’ye ve Irak’taki Sünni unsurlara da beraber, adilce ve huzur içinde yaşayacakları eşit vatandaşlık esasına dayalı sağlam bir alternatif sunarak ayrılık fikrinden vazgeçirmeye çalışmak lazım. Ayrılığın herkes için bir felaket olduğunu herkesin bilmesi gerekiyor.
İşe DEAŞ’tan kurtarılan Musul’un ve diğer bölgelerin kendi sakinlerine devredilmesi ve gerçekten de orada bir kurtuluşun Bağdat yönetimince hiçbir mezhebi ayırım gözetilmeden sağlanmış olduğu hissini vererek başlanabilir.
Ayrılık fikrinin bir kurtuluş gibi hissedilmesinin önüne geçmek lazım önce. Ayrılıkta rahmet yok, sadece felaket vardır.
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019