Yasin AKTAY
Müftülere nikah kıyma yetkisinin tanınması üzerine koparılan fırtına, bir süredir belli bir zımni uzlaşmaya varılmış laiklik kavramının eskisinin ruhunu yeniden çağıran bir etki yapıyor. Özlenen şey elbette laikliğin kendisi değil, laiklik kampanyaları yoluyla üretilmeye çalışılan sinerji, heyecan, nostalji.
Bir açıdan müftülere nikah kıyma yetkisinin verilmesi aslında bizatihi laikliğin, batıdaki bütün model uygulamaların bir örneği. Tek fark oradaki kilise görevlerinin yerine bizde müftülerin olması.
Batı'da laikliğe hiçbir zararı olmayan bu uygulamanın bizde çok zararlı görülmesi, bize özgü eski laiklik adına korunabilecek bir kalenin daha keşfedilmiş olmasının heyecanını yansıtıyor. Aslında AK Parti iktidarı döneminde unutulmuş değil, sadece güncellenmiş olan laiklik kavramı dolayısıyla, laiklik adına bu savunmaya soyunmak çok arkaik kalıyor.
AK Parti 2002 yılında iktidara geldiğinde laiklikle bir çatışmaya girmedi, sadece laiklik kavramını ve uygulamasını güncelleyerek onu dünyadaki genel standartlarına uygun hale getirdi. Laiklik devletin dinler karşısındaki bir tarafsızlık, dinlerin birbirleriyle savaşlarını engelleyen, birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen bir devlet fonksiyonunu ifade etmiyordu. Dinler arasında bir barış ilkesi veya dinsel ifade ve örgütlenme özgürlüğünü temin eden bir devlet fonksiyonu yerine bütün dinlere alternatif ve bütün dinlerin üzerinde ayrı bir yaşam felsefesiydi laiklik. Tam da buna uygun olarak ayrı bir dinsel psikolojisi, ritüelleri ve sembolleri vardı.
“Laik kimlik” bütün dinlere karşı belirgin bir tavır ve tutumu ifade eden bir kimlikti. Üstelik bu kimlik hiç de hoşgörülü değildi. Bütün dinleri bir hurafe gibi görüp bu dinlere mensup olanları da saçma sapan hurafeler peşinde koşan insanlar olarak görüyordu. En iyi ihtimalle dindar insanların bir cahillik veya zavallılık içinde olduğu algısı laik kimliğin içinde mündemiç bir hoşgörüsüzlüğü sürekli üretiyordu. Devamı tam bir tahammülsüzlük, nefret ve düşmanlık duygusuyla geliyordu.
Yıllarca bu ülkede laiklik adına başörtüsü yasakları kadınların eğitimsiz bırakılması, kadınların özgür iradelerinin yok sayılması ve dezavantajlı duruma düşürülmesi pahasına inatla bu bakış açısıyla sürdürüldü. Temelinde, “boş-hurafe” olduğuna inandıkları bir inanç uğruna insanların bu kılık kıyafette nasıl ısrar edebiliyor olduklarını anlayamamaları vardı..
Bu anlayışsızlık, bu toleranssızlık laikliğin temelini oluşturuyordu ama bir tarafından da iktidar konusu vardı. Başörtüsü yasağı, tipik bir bio-iktidar göstergesiydi. Bedenin üzerinde kimin veya hangi iktidarın hüküm süreceğine dair derin bir kavgayı tetikliyordu. İlk defa o hurafe olarak kodladıkları inançlar adına kadınlar, “bedenim benimdir ve ben bu bedeni insan heva ve heveslerine değil, Allah’a adıyorum, bilerek, isteyerek ve kendi hür irademle” diyerek egemen iktidarı adeta çıldırttılar.
Bu çıkışta Müslüman kadın için bir tebaiyet vehmedildi, oysa başörtüsü kararını almak kadar tamamen bireysel irade sınırları içinde cereyan eden muhtemelen başka bir eylem daha yoktur. İster örterken ister açarken, Müslüman kadınlar alabildiğine güçlü bir bireysel karakter ortaya koyup geliştirdiler. Örtünürken, devletin bedenlerini kendine mal etme arzusuna ve magandalığına meydan okudular. Yer yer kendi babalarına, annelerine karşı durarak bu eylemi üstlendiler. Allah’a kulluğun özgürleştirici, insanı aslında bireyselleştirici boyutunu bu noktada en iyi haliyle, Müslüman kadınlar ortaya koydular.
Nikah konusu da aynı eski laikçi çevrelerin yeniden canlandırmaya çalıştırdıkları bio-iktidar günlerine bir dönüşü temsil ediyor. Bunu laiklikle ilişkilendirmeleri son derece normal, ama bilmeleri gereken şey artık laiklik Türkiye’de birilerine bio-iktidar imtiyazı veren bir araç değil, bir özgürlük alanıdır.
Kendi iktidarlarının keyfini çıkardıkları dönemlerde bile halktan o kadar uzaktılar ki, dinsel alandan kapıp kendi iktidar alanları kıldıkları nikah yetkisini, bu halkın, mecbur olduğu için uygulamış olsa bile, hiçbir zaman kendi evliliği için yeterli meşruiyet üreten bir işlem saymadıklarını göremediler. Belediyede nikahı yapılmış olduğu halde dini nikahı yapılmamış olanların nikahının geçersiz sayıldığı bir anlayış hakim ülkede.
Tabii ki, bunun dini açıdan doğru olup olmadığını tartışmıyorum bile. Gereksiz. Çünkü dini açıdan nikahın asgari şartı olan icap ve kabul her halükarda gerçekleşiyor. Ama buna rağmen halkın belediye nikahını nikahın gerçekleşmesi için yetersiz sayıyor olduğu sosyolojik bir gerçek. Üstelik, sadece dindarlar değil, hiç ummayacağınız kadar seküler bir yaşam süren insanlar bile belediye nikahından önce mutlaka imam nikahı kıyıyorlar. Çünkü dini açıdan bu nikahın salt belediye nikahı sınırları içinde tamamlanmadığını düşünüyorlar.
Aslında yasayla getirilmek istenen şey basitçe bu ikiliğin kaldırılmasıdır. Dünyanın en laikinden en dinseline kadar her yanında geçerli olan bu durum Türkiye’de de geçerli kılınmış olacak.
Müftüler duasını yaparak, icap ve kabulünü Allah’ın emri Peygamber Efendimiz'in kavline ve sünnetine uygun olarak kıydığında, bu işlem devletin resmi kayıtlarına da geçmiş olacak.
Üstelik müftüler bu nikahı yine mevcut medeni hukukun şartlarına uygun olarak yapacak. Endişeye mahal yok. Ne küçük yaşta evlilik, ne çok evlilik ne de rıza dışı evlilik sözkonusu olabilecek.
Yazarlar
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019