Yasin AKTAY
Afganistan’da Türkiye’nin nasıl bir rol oynayacağına dair formül üzerinde aslında tam bir karara varılmış değil. Bu karar Afganistan’dan çekilme kararı almış olan ABD ile görüşmelerle belirlenecek elbet ama bu konuda ABD’nin tek karar verici veya belirleyici olmadığı da gün gibi ortada. Oluşacak kararda da Türk varlığının oradaki mevcudiyetinde de belirleyici başka faktörler ve aktörler olacağı da açık. Bu aktörler arasında Pakistan da olacağı gibi Afganistan’ın da halkını temsil eden bütün taraflar, dolayısıyla Taliban da var.
Taliban’ın bugünün Afganistan’ının en önemli gerçeği olduğunu herkes kabul etmiş durumda, tabii başta onunla yürüttüğü 20 yıllık savaşı kazanamayacağını anlamış olan ABD de. O yüzden ABD çekilmeye karar verdiğinde Taliban’la uzun müzakereler yürüttü.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Kıbrıs gezisine çıkmadan önce havaalanında bu siyasi manzarayı olabilecek en net biçimde aktardı. Taliban’ın da Türkiye ile şimdiye kadar hiç bir zaman çatışmamış olduğu gerçeğine işaret ederek Türkiye’nin de onunla görüşmekten çekinmeyeceğini ifade etti.
Bunları söylerken Taliban’ın inançlarıyla bir sorunlarının olmadığını da ekledi. Bu sözler üzerine Türkiye’de birçok kesimden gelen tepkiler insanların kendi inanç ve kimlik dünyalarını nasıl görüp tanımladıklarıyla ilgili ibretlik bir manzara ortaya koydu. Birilerinin kendini Taliban dini ve inancından ayrıştırma telaşı, bu telaş esnasında Taliban’a veya başka insanlara karşı sergiledikleri ötekileştirme ve bunu da yaparken sergiledikleri cehalet aslında çok da şaşırtıcı değil. Çünkü bu konuda tavır ortaya koyanlar hep aynı tipler oluyor.
Erdoğan’ın Taliban’ın inancıyla ters düşmemesi ifadesinde onların izledikleri siyaset veya belki bu inanca dayandırdıkları içtihat ve uygulamaları benimsediği sonucu elbette çıkarılamaz. Neticede Taliban’ın uygulamaları belki kendi inançlarına referans veriyordur ama bu inançtan sadece bu yorum ve sonuç çıkar diye bir şey yok.
Nitekim Taliban’ın da fıkıh ve itikat olarak Hanefi ve Maturidi olduğunu ilk duyanlar bu noktada muhtemelen bir şaşkınlık yaşıyorlardır. Kendini özellikle Taliban ve Selefi inancının aşırılıklarından ayırmak için Türk İslam’ının Hanefiliğine ve Maturidiliğine vurgu yapan ve bu inançların hoşgörü, çokkültürlülük, irade ve eylem konusunda pozitif değerler aşıladığına vurgu yapan bir emekli büyükelçiye bir zamanlar Taliban’ın da hem Hanefiliği hem de Maturidiliğini hatırlattığımda nasıl bir şaşkınlık yaşamış olduğunu çok iyi hatırlıyorum.
O zat muhtemelen Maturidilik ve Hanefiliğin sosyolojik ve tarihsel koşullardan bağımsız olarak her yerde aynı şekilde tezahür ettiğini sanıyordu. Oysa sosyoloji bu ihtimalleri toplumsal değişim ve olaylardaki görülebilir veya görülemeyen farklı etkenlere dikkat çekerek öğretir.
Esasen Taliban’ı temayüz ettiren uygulamalar da referanslarını dini epistemolojisinden alıyorsa da o referanslara o yorumlarla götüren, yaşadıkları tarihsel olaylardan ayrı düşünülemez. Neticede işgal görmüş bir ülkenin bağımsızlığına tavizsizce düşkün, Afgan mizacına uygun bir mücadele çizgisini benimsemiş bir hareket, Maturidilik ve Hanefiliğin bambaşka bir örneğini ortaya koymuştur. İnanç aynı ama uygulama farklı ortaya çıkmıştır, üstelik bu farklılıkta her durumda kendimizi Taliban’dan haklı veya üstün çıkaracak hiç bir imtiyazımız yok. Kimin ne yaşadığını kim bu kadar kolay bilip yargılayabilir? Hele bir işgal ve bu işgale karşı sergilenmiş bir halkın direnişi sözkonusuysa.
Kimi Taliban’ın anlayışına Selefilik atfediyor bilip bilmeden, onun bu katılığını Suudi Arabistan’dan aldığı destekle Selefiliğe veya Vehhabiliğe bağlıyor.
Tamamen ezbere klişelerle yapılan bir yakıştırma olduğunu söylemek zorundayız. Taliban Selefi de değil Suudi Arabistan desteğinden de çok uzak. Bilakis Taliban’ın din anlayışı Selefiliği de yargılayan ona fersah fersah uzak bir anlayış ve Suudi Arabistan’a Vehhabiliğe de en ufak bir sempatisi yok.
Geleneksel medrese hocaları ve öğrencilerinin son derece güçlü, dini anlayış, saygı ve sadakate dayalı örgütlü yapısıyla Afganistan’da var olan sosyolojik yapıya hiç yabancı değil. Bilakis alternatif siyasi aktörlerin bıraktığı çözümsüzlük ve kaos ortamına sundukları otorite ve düzen teklifiyle kısa sürede halkın büyük çoğunluğunun onayını almayı başarmışlardır. Yani ülkeye dışarıdan gelmiş veya kökü dışarıda bir yapı değil bilakis neticede Afgan halkının bünyesinden ortaya çıkmış bir olgudur.
Erdoğan’ın Taliban’ın inancıyla ters olmadığımızı söylemesini bu bağlamda anlamak lazım ve çok yerinde bir açıklama. Elbette bazı siyasetlerimizde karşılıklı anlayış çerçevesinde bazı diyaloglarımız olacaktır.
Ayrıca bazıları hızlarını alamayıp Taliban’ı terörist bir örgüt seviyesine indirmişler. Doğrusu Taliban, ABD işgali esnasında 7 yıldır ülkeyi yöneten bir hükümet idi. İşgalle birlikte direnişe geçti ve bu esnada Afganistan dışında hiç bir yerde hiç bir silahlı eylemi olmadı. Misyon olarak sadece kendi ülkesini işgalden kurtarmayı koydu ve görülüyor ki bu konuda başarılı olmuş durumda. Onunla savaştığı için ona terörist diyen ABD bile onunla masaya oturdu, onu tanıdı ve bundan sonra onunla bir taraf olarak temas halinde olacağını ortaya koymuş oldu.
Türkiye’nin ise Taliban’a terörist muamelesi yapması hangi haklı ve makul gerekçeye dayanabilir?
Elbette Türkiye Afganistan’da kendi misyonuyla ve Afgan halkına rağmen değil onların da muvafakatı ve karşılıklı anlayışıyla bulunacaktır. Bu çizgiden bir sapma sözkonusu bile değil.
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019