Yetvart DANZİKYAN
Gezi döneminde AKP medyasında tanık olduğumuz bir kampanya yeniden tüm utanmazlığıyla başlatılmış vaziyette. 10 hak savunucusunun akla mantığa sığmayacak gerekçelerle gözaltına alınması ve tutuklanması sürecinde başta Güneş, Takvim ve Akşam gazeteleri olmak üzere iktidarın operasyonel kanadının tetikçiliği görevini şevkle yerine getirenler bu hak savunucuları hakkında ipe sapa gelmez iddialar ortaya atıp karalama kampanyaları yürüttüler.
Aynı Gezi dönemindeki gibi bu kampanyalar Amerikan-İngiliz casusluğundan tutun, Alman casusluğuna, yeni bir Gezi kalkışması planlamaktan tutun, 15 Temmuz’un devamı olmaya, Adalet yürüyüşüne destek vermekten tutun 24 Temmuz’da (Aylardır hapiste olan Cumhuriyet yazar ve yöneticilerinin ilk kez hakim karşısına çıkacakları tarihtir bu) bir kalkışma planlamaya kadar gitti. Birbiri ile tutarlı, anlamlı, mantıklı olmaları gerekmiyordu. Reis yolu açmıştı, savcılıktan da her türlü ilgisiz ham bilgi geliyordu, iş bunları işlemeye kalmıştı, gerisini bu tetikçi zihniyetin hayal gücü, çapı, kötücüllük potansiyeli ve takıntıları belirleyecekti.
Takıntı demişken. Burada belki bu muhafazakar sağ’ın takıntıları üzerinde durmak gerekebilir. Gerçi takıntı lafı biraz masum kaldı belki daha doğru bir tanımlama olarak kötücül saplantı denebilir. En veciz örneğini Celal Bayar’dan duyduk bunun. Hayatının sonlarına doğru “Bu kış komünizm gelecek” deyip durdu Celal Bayar, belki de buna inanıyordu, ama aslında gelen askeri darbe oldu. Burada Bayar’ın takıntıları, saplantıları kadar İslamcıların da paylaştığı muhafazakar-sağ dünyanın siyasete bakışı da belirleyici olmuştur. Zira muhafazakar sağ her zaman hak talebini, sokak protestosunu, özetle demokrasi ve eşitlik talebinin ta kendisini “terör” olarak görme, tabanına öyle sunma ve onu kriminalize etme peşindedir. Çünkü hayal ettiği dünyada, hele ki iktidarı tam anlamıyla ele geçirdiği dünyada, birilerinin hak talep etmesi makul görülecek bir şey değildir. Devlet verecek, teba da ona razı olacaktır. Sokaklarda ya da genel manada hak talep edilmesi muhafazakar-sağ/İslamcı dünyada yoktur ve gördüğü yerde engellemek için de onu her seferinde sisteme karşı bir “kalkışma” olarak sunup her türlü baskı politikasını kendi açısından meşrulaştırmak ister.
Tabii günümüz açısından şu notu düşmek gerekir, yazının başından beri muhafazakar sağ deyip duruyoruz ama günümüzdeki örnek, muhafazakar sağ’ın en uca varmış, faşizme ulaşmış örneğidir. Hal böyle olunca da bu “kalkışma” senaryoları devletin zecri tedbirleri ile birlikte yürümekte, kendi aralarında rutin bir toplantı yapan hak savunucuları, rejimin medyası tarafından aralıksız her gün karalama kampanyasına, lince tabi tutulmaktadır.
Ancak yazının başında küçük bir ayrıntıya dikkat çekmiştim. Hani Celal Bayar örneğini verirken. Bayar kalkışmayı komünizmden beklerken ordudan gelmiş ve demokratik hayat uzun yıllar süren çok büyük bir hasar almıştı. Evet, işin ilginç tarafı, bu işler bu memlekette böyle olur. Mesela AKP’nin muhafazakar zihniyeti de kalkışmayı hep soldan, CHP’den, klasik manada ordudan, sokak hareketlerinden, Kürt muhalefetinden bekledi ama her ne hikmetse kalkışma bir başka muhafazakar sağ kanattan, 70’lerin ve 80’lerin anti-komünizm bayraktarlarından, her türlü sokak hareketine, seküler hareketlere en az AKP kadar taassupla bakan bir yerden geldi. Üstelik AKP’nin 2011’e kadar her ne istediyse verdiği, 17-25 Aralık sonrasında bile bir şekilde arayı iyi tutup barışmaya çalıştığı yerden geldi. Üzerinde durmaya değmez mi?
Doğrudur 15 Temmuz darbe kalkışması ile ilgili karanlıkta kalan epey nokta vardır ancak bu kalkışmanın icrasında en büyük payın Gülen Cemaati’ne yazılabileceği konusunda elde epey emare vardır. Ama bu yazıda esas derdimiz zaten darbenin anatomisini çıkarmak değil. Dikkat çekmek istediğimiz konu başkadır. ‘Kalkışma’nın esas olarak nereden geldiğidir.
Türkiye tarihine biraz yakından bakmak da zaten benzer bir sonuca götürecektir bizi. ‘Kalkışma’ bu ülkede asli olarak iktidarı ele geçirmek için devlet içinde olagelen ya da olmayı seçen rakip kanatlardan gelmiştir hep. Gülen Cemaati de bunu bildiği için devlet içinde olmayı seçmiş, uzunca bir süre de kendisine yer açılmıştır. Tüm bu süre içinde muhafazakar sağ’ın “kalkışma peşinde” olarak sunduğu sol, sosyalist, Kürt, muhalif kesim ise en basit, en hayati, en gündelik hakları için mücadele etmekten başka bir şey yapmamıştır. Ve bu hak talepleri her seferinde “terör” ile “iktidarı devirme planı” ile ilişkilendirilmek istenmiş, çoğu zaman bunlara “yabancı güçler, istihbarat servisleri” sosları eklenmiştir. Yabancı istihbarat servisleri ile en içli dışlı olanların kim olduğu belli olmasına rağmen.
Sözün özü. Sonuç olarak tablo ortadadır. AKP ve medyasına diyeceğim şudur: Kalkışma arıyorsanız en yakınızdakine, ittifak kurduklarınıza bakın. Canhıraş biçimde savunduklarınıza, toz kondurmadıklarınıza bakın. Bu ülkenin devlet geleneği bize çok şey anlatır. İşin kötüsü siz de bunu biliyorsunuz ama böylesi işinize geliyor. Bugünkü hesaplarınızı bu şekilde görmek, en zayıf gördüklerinizin üzerine çullanmak işinize geliyor çünkü.
Yazarlar
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.01.2020
26.10.2020
12.10.2020
14.09.2020
1.09.2020
17.08.2020
20.07.2020
8.06.2020
11.05.2020
13.04.2020