Yetvart DANZİKYAN
İktidarın “Barış Pınarı” adını verdiği Suriye'nin kuzeydoğusuna yönelik operasyonun 5’inci gününe girerken Türkiye muhtemelen dünyada kendini hiç olmadığı kadar yalnız hissetmekte.
ABD’nin yarım yamalak izninin nereye kadar ve nasıl süreceği belirsiz. Ankara açısından tek güvence Trump’ın bir şekilde Türkiye ile kapıları kapatmak istemiyor ve ABD askerlerinin oradaki varlığını anlamsız buluyor oluşu. Ancak çok açık ki ABD’deki müeesses nizam ABD askerlerinin Ortadoğu’dan ve Suriye’den tamamen ayrılmasını istemiyor. Tamamen çekildikleri anda bölgenin (belki de tüm Ortadoğu’nun) ezeli rakipleri/düşmanları Rusya, İran ve IŞİD’e kalacağını biliyorlar. Hiç şüphesiz bu saydıklarım kadar olmasa da Kürtlerin IŞİD’e karşı savaşmış olmaları da saydığım çevreler için bir etken. Tüm bu tablo içinde ABD’nin sonsuza kadar havaya bakıp ıslık çalmayacağını düşünebiliriz.
(Belki bu çerçevede ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin’in Cuma günü yaptığı açıklama hatırlanabilir. Mnuchin ABD Başkanı Donald Trump'ın, Türkiye'nin kuzeydoğu Suriye'de 'insan hakları ihlali gerçekleştirmesi ya da Suriye'de istikrarsızlığa yol açması' halinde uygulamaya konmak üzere geniş kapsamlı yaptırımların uygulanması için onay verdiğini açıkladı. Mnuchin ancak ABD'nin “şimdilik” bunları harekete geçirmeyeceğini söyledi.)
Rusya açısından ise ABD’nin bölgeyi terkediyor ya da terkedecek olması sevindirici bir durum. Dolayısıyla Türkiye ve İslamcı Suriye Muhalefeti’nin harekatına belli belirsiz bir destek vermekteler. Ancak bu desteğin de “sınırlı” olacağı belli. Rusya için asıl önemli olan IŞİD’in tekrar canlanmaması ve Esad’ın iktidarının güvenliği. Bunlar tehlikeye girdiğinde Rusya’nın da artık havaya bakıp ıslık çalmayacağını düşünebiliriz.
Zaten bu iki ülkenin bu tutumları nedeniyle BM Güvenlik Konseyi’nden Türkiye aleyhine bir karar çıkmadı. Ancak bu denklem öyle görünüyor ki çok da uzun sürmeyecek.
Bu iki ülkenin bölgeyle doğrudan bağlantılı, son derece hesaplı kitaplı ve yaşanan insani dramları gözönüne almayan tutumları dışında, dünyanın geri kalanına bakarsak harekatın büyük bir tepki yarattığı aşikar. AB çevreleri harekatın halihazırda yarattığı ve yaratacağı insani dram ve sınırların değişecek olması nedeniyle tepkilidir. Bu tepkiyi muhtemelen kimi yaptırımlar da izleyecektir.
Arap Birliği’nin de farklı düşüncelerle bu harekata tepkili olduğunu biliyoruz. Evet belki Arap Birliği orada Kürtler’in yönetimini sevinçle karşılamıyordu ama Türkiye’nin Arap dünyasından bir ülkenin topraklarını ele geçirmesi en istemedikleri şey. Osmanlı yönetimine dair iyi hatıraları olmayan Arap dünyası, tahmin edileceği üzere harekata tepki gösterdi. Elbette bir başka etken de Türkiye'nin bölgede daha fazla etkinlik kazanmasını istemeyişleri. Türkiye’de büyük yatırımları olan Katar’ı bu tablonun dışında tutuyoruz şüphesiz.
Bütün bunların içinde bölge halklarının ve Kürtlerin dertleriyle gerçekten ilgilenen var mı derseniz, olumlu bir yanıt veremem. En ilgili imiş gibi görünen AB çevrelerinin tutumları da nihayetinde sınırlıdır.
Anladığımız kadarıyla olup bitenlere gelecek olursak: Evet Türkiye ordusu ve onunla birlikte hareket eden İslamcı grupların ilerleme kaydettiği görülmekte. Ancak öte yandan BM 130 bin insanın evlerini terketmek zorunda kaldığını rapor ediyor. Aynı rapor yakın vadede 400 bin sivilin temel ihtiyaçlar açısından yardıma gereksinim duyacağını belirtiyor.
Sınırın her iki tarafında sivil kayıpları yaşanmaktadır. Savaşın doğurduğu sonuçlardır bunlar. Suriye savaşının başlangıcından bu yana bölgeden haber geçen İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemcileri operasyon bölgesinde 30, Türkiye topraklarında ise 18 sivilin hayatını kaybettiğini bildiriyor. Bu kuruma göre operasyon boyunca 74 SDG’li hayatını kaybederken Türkiye ile birlikte hareket eden Suriyeli muhaliflerden 49 kişi hayatını kaybetmiş durumda. Sadece 5 günde oluşan tablo, budur.
Tüm bu manzara içinde KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın sözleri, benzer bir tarihten gelmiş biri olarak önemliydi. Uzun sosyal medya paylaşımında şunları söyledi Akıncı:
“1974 yılında 27 yaşındayken, Faşist Yunan Cuntasının neden olduğu Türkiye’nin askeri harekatında ben de her genç Kıbrıslı Türk gibi görev aldım.
Lefkoşa’da Dereboyu’ndaki savaşta arkadaşlarım yanımda şehit düştüler; pek çoğumuz gibi ben de savaşın ne demek olduğunu yaşayarak öğrendim. Bu nedenle savaşın acılarını hiçbir toplumun yaşamasını istemem. Türk- Kürt- Arap hiçbir çocuğun burnunun kanamasını arzulayamam. Daha önce de söyledim 1974’te biz adına Barış Harekatı desek de bu bir savaştı ve akan da kandı. Şimdi Barış Pınarı desek de akan su değil kandır. Bu nedenle bir an önce diyalog ve diplomasinin devreye girmesi en büyük dileğimdir."
Akıncı’nın sözleri Türkiye’de iktidar çevreleri tarafından tepkiyle karşılandı. Oysa savaş, yıkım, yerinden edilme ve ölümden başka bir şey getirmiyor. Akıncı’nın dediği gibi adına ne derseniz deyin, akan kan oluyor.
Kelimeler her şeyi anlatmıyor. Bu yazının yazıldığı güneşli bir sonbahar gününde İstanbul’da herkes sokakta, parklarda, deniz kıyılarında. Hayat kendi olağan akışında. Oysa sınırın her iki yanı, bir ateş çemberi içinde yaşıyor, günlerdir. O devrilen çözüm masasını kurmanın vakti çoktan geldi de geçmekte.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.04.2021
9.01.2020
26.10.2020
12.10.2020
14.09.2020
1.09.2020
17.08.2020
20.07.2020
8.06.2020
11.05.2020