Yusuf Kaplan
Bildiğimiz dünya çatırdıyor...
Bildiğimiz dünyanın, Batı uygarlığının, modernlikte birlikte dünya üzerinde kurduğu hegemonyanın yıkılışına tanık oluyoruz...
BATI, KURDUĞU DÜNYANIN MAHKÛMU
İlk bakışta görülmesi zor olan bir paradoks var karşımızda.
Nedir bu?
Şu: Batı uygarlığının hegemonyası derinleşirken, yaşadığı krizin de derinleştiği, bir süre sonra kontrolden çıkabileceği, dünyayı çok büyük felâketlerin eşiğine sürükleyeceği anlamına geliyor.
Daha teorik ve daha şık bir ifadeyle söylersek, Batı uygarlığı, kendi kurduğu dünyanın mahkûmu oldu; belli bir süre sonra da kendi kurduğu dünyanın kurbanı olmaktan kurtulamayacak.
Şöyle bir şey yaşıyoruz: Gücü kutsadı ama güç kendisine yüklenen yükü kusuyor... Güç üreten araçlar, güç üreten teknolojiler, insanı ruhsuzlaştırdı: Batılı insanı öncelikle, elbette.
İnsan, araçların kölesi şimdi. Batılı insan, bu “yakışıklı, şık” araçları üretti ama araçlar insanı ayarttı, kendisine esir etti.
ANLAM BOŞLUĞU VE ÖZGÜRLÜK KAYBI: NİHİLİZM BİÇİMLERİNİN PATLAMASI
Burada çok köklü felsefî, siyasî ve ekonomik sorunlar sökün etmeye başladı.
İnsan, insanı tanrılaştıran seküler insan, Tanrı fikrini karikatürleştirdiği, hakikati buharlaştırdığı için, büyük bir anlam boşluğunun eşiğine sürüklendi.
Bunun kaçınılmaz sonucu, insanın özgürlüğünü yitirmesi oldu.
Anlam krizi ve özgürlük kaybı, insanı pasif ve aktif nihilizm biçimlerinin eşiğine fırlatıyor...
Pasif nihilizm biçimi, hayatın inkârıyla sonuçlanıyor.
Hayat anlamını yitiriyor: İnsan, hayattan kaçarak hayata tutunuyor. İnsan, hayattan stadyumlara, film salonlarına, müzikhollere, dans salonlarına kaçarak hayata tutunmaya çalışıyor.
Yani hayatı unutarak hayatı sürdürmeye çalışıyor yani.
Başka türlü, anlamsızlaşan hayatı sürdürebilmesi zor çünkü.
Aslında bu hayatın intiharıdır.
Hayatın intiharı, hakikatin inkârına yol açıyor.
Aktif nihilizm biçimi bu: Hayatın inkârı, hayatın intiharı derken hakikatin inkârı, insanın intiharının yolunu sonuna kadar açıyor..
Pasif ve aktif nihilizm biçimleri, uluslararası ilişkilerde de etkisini gösteriyor kaçınılmaz olarak.
Anlamsızlaşan hayat, gücü koruma güdüsü, orman kanunlarının uluslararası ilişkilere damgasını vurması, dünyayı yeni çatışmaların, savaşların ve felâketlerin eşiğine sürüklüyor...
BATI’NIN İSLÂM’LA ÇOK YÖNLÜ SAVAŞI
Küresel sistem, varlığını ve hükümranlığını idame ettirebilmesi ötekine borçlu: Öteki, canavar, ürpertici bir düşman icat etmesine...
Çeyrek asırda, icat ettiği bu “düşman”la savaşıyor, özellikle bizim coğrafyamızda.
Hem İslâm’la savaşıyor dışardan, İslâm dünyasının kilit ülkelerini işgal ediyor, parçalıyor, cehenneme çeviriyor; hem de İslâm’a karşı İslâm savaşı yürütüyor içerden kendi icat ettiği terör örgütleri ve paralel dinler üzerinden.
Başka bir ifadeyle, İslâm dünyasına hem dışardan diz çöktürerek hem de içerden İslâm’ı dönüştürerek İslâm dünyasının toparlanıp birleşebilmesi, ortak bir medeniyet yürüyüşüne soyunmasını önleme savaşı veriyor.
20. yüzyıl, Birinci Dünya Savaşı’yla başlamıştı.
Osmanlı durdurulmuş, Hindistan parçalanmış, Arap dünyası, Türk dünyası parçalanmış, bütün bir İslâm dünyasında sosyalizm, ulusçuluk gibi ideolojiler ve bu ideolojileri toplumlara yayması amaçlanan diktatörler musallat edilmişti ayrıca.
Bu ideolojiler, çöktü yarım asırda.
İslâmî söylemlerin bir medeniyet yürüyüşü dalgası üretmelerini engellemekti amaç.
20. yüzyıl, İslâm dünyasını parçalanması, tarih yapan bir aktör olarak tarihten uzaklaştırılması yüzyılı olarak tarihe geçti.
Kapitalizm-sosyalizm çatışması, küresel sistemi tahkim etmeye, daha önemlisi de, İslâm dünyasının -sözkonusu ideolojileri ihraç ederek- toparlanmasını önlemeye dönük sahte bir çatışmaydı.
21. yüzyıl, 1989’da Soğuk Savaş’ın bitirilmesi, İslâm’la Savaş ve İslâm’a Karşı İslâm Savaşı stratejilerinin temel küresel strateji olarak benimsenmesiyle başladı.
İSLÂM’IN DİRİLTİCİ RUHU VE DİNAMİZMİ
21. yüzyıl, İslâm dünyasının toparlanmasını ve tarihi yapacak bir medeniyet yürüyüşü gerçekleştirmesini önleme dönemi olacak.
İslâm dünyası, ilk yarım asırda çok zorlu bir süreçten geçecek ama sonunda bu zorlu süreci başarıyla atlatacak adımlar atacak yüzyılın ikinci yarısında.
Söylediklerimin şu an somut karşılığı olmadığını biliyorum. Ama küresel ölçekte yaşananlara bakarak, kapitalizmin Çin, Hindistan ve Japonya’yı teslim aldığı, Çin, Hindistan ve Japonya’nın ruhunu yok ettiği ama İslâm dünyasını paramparça etmesine, harabeye çevirmesine rağmen İslâm’ı dönüştüremediğini, İslâm’ın ruhunu yok edemediği gerçeğini gözönünde bulundurarak bu zifirî karanlığın şafağın atmasına, yaşadığımız sancıların doğum sancılarına dönüşmesine yol açacağını, İslâm dünyasının İslâm’ın ruhunu keşfetme, toparlanma ve uzun soluklu tarihî bir yürüyüşe soyunma imkânının diri olduğunu görüyorum.
Ama bunun gerçekleşebilmesi için atılması gereken olmazsa olmaz fikrî, kültürel, iktisadî, siyasî adımlar var.
Bunları da yarınki yazımda tartışacağım.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
28.05.2021
14.08.2020
7.08.2020
20.07.2020
17.07.2020
26.06.2020
14.06.2020