Yusuf Kaplan
Türkiye, sözümona “modernleşme” tarihimizin başlangıcından bu yana uzun bir geçiş süreci yaşıyor. Geçiş sürecini bu kadar uzun yaşayan başka bir ülke yok yeryüzünde. Dün, kolonyalistler tarafından her bir şeyleri tarumâr edilen ülkeler bile, bugün şu ya da bu şekilde de olsa, mecralarını bularak, kendi kaderlerini kendileri belirleme sürecine çoktan girmiş durumdalar.
Ancak Türkiye, geçiş süreci olarak adlandırılan şeyin bile henüz ne olduğuna karar verebilmiş, bu konuda toplum tarafından meşrû kabul edilen, toplumun iradesinin ülkenin sorunlarını belirleyebildiği bir normalleşme sürecine girmeyi başarabilmiş değil.
SORUNLARIMIZLA YÜZLEŞEMEZSEK KANGRENE DÖNÜŞEBİLİR
Türkiye’de geçiş (veya modernleşme) sürecini başlatan elitler, bu süreci topluma rağmen, toplumun iradesini, dinamiklerini ve yüzyılların mücadelesiyle ortaya koyduğu zengin medeniyet birikimi ve deneyimini hiçe sayarak, tepeden, jakoben yöntemlerle başlattıkları için 150 yıl önce yaşadığımız sorunları bugün aynen yaşamayı sürdürüyoruz.
Tabii bu durum, ülkenin son derece yapay ve zoraki olarak icat edilen sorunlarla boğuşmasına, bir türlü rahat bir nefes alamamasına yol açıyor; dolayısıyla toplum olarak kendi ayaklarımız üzerinde doğrularak geleceğe daha bir güvenle bakmamızı önlüyor.
Oysa Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı sorunları, takiyye yöntemlerine filan başvurmadan açık yüreklilikle konuşmamız ve tartışmamız gerekiyor. Kendimizle, temel sorunlarımızla yüzleşmeden dün yaşadığımız sorunların bugün ve yarın da aynen, belki de daha da büyüyerek tekerrür etmesini ve kangrene dönüşmesini önleyebilmemiz son derece zordur.
Her şeyden önce, hiç bir toplumun kendi temel medeniyet dinamiklerini, anlam haritalarını, deneyimlerini yoksayarak, karşılaşılan yeni sorunları kalıcı, köklü ve rasyonel bir şekilde çözümleyebileceği ham hayalini artık terketmemiz gerekiyor.
Elbette ki Türkiye’nin değişen dünya şartlarını gözönünde bulundurarak yenileşmesi, pergelin sabit ayağını bizim medeniyet dinamiklerimize basarak çağla ve kendimizle yüzleşmesi ve taze bir hamle, diriltici bir atılım yapması gerekiyor.
Ancak Türkiye’nin, yüzyılların mücadelesi ile oluşan kendi zengin medeniyet dinamiklerini, muhkem tarihî deneyimlerini hiçe sayarak köklü ve toplumda karşılığı olan ve dolayısıyla her bakımdan işlevsel ve meşru olabilecek bir yenileşme projesi geliştirebilmesi tam anlamıyla kuru bir hayaldir; sonu hüsranla sonuçlanacak bir maceradır. Bunun için hem Batı kültürüyle, hem de kendi kültürümüzle rasyonel ve imaginatif şekillerde hesaplaşmamız; sorunlarımızın nerelerden kaynaklandığını ve bu sorunların nasıl çözüme kavuşturulabileceğini enine boyuna tartışmamız gerekiyor.
Yoksa başka toplumların kendi ihtiyaçları doğrultusunda geliştirdikleri modelleri bizim toplumumuza uyup uymayacağına bakmaksızın, üstüne üstlük de bizim temel dinamiklerimizi ve değerlerimizi yoksayarak köklü, uzun soluklu ve topluma nefes aldıracak, bölgemizi ayağa kaldıracak köklü bir medeniyet atılımı geliştiremeyeceğimizi artık bilmek zorundayız.
Aksi takdirde bugüne kadar yaşadığımız sorunların yarın daha da azmanlaşmasını önleyebilmemiz son derece zor olacaktır.
TOPLUMA KARŞI ELİTOKRATİK TERÖR
Türkiye’’de bir avuç elitin uygulamaya çalıştığı modernleşme / sekülerleşme projesi, toplumu, kültürü, tarihi ve medeniyet tecrübemizi ve ruh köklerimizi hiçe saydığı için, bugün tam bir meşruiyet ve hegemonya krizi yaşıyor. Hemen her ciddi konuda toplumla elitlerin taleplerinin karşı karşıya gelmesi önlenemiyor. Bu son derece tehlikeli bir durumdur.
Merkez’deki iktidar aygıtlarına yön veren belli bir azınlığın öncelikleri toplumun öncelikleriyle çelişegeldiği için, çok partili siyasî hayata geçtiğimiz tarihten bu yana toplumun oluşturduğu «çevre››deki güçler’in siyasî, ekonomik ve kültürel talepleri, elitler tarafından hep tepkiyle ve kuşkuyla karşılandı.
Ve jakoben elitler her fırsatta toplumun, ülkenin yönetici bürokratik elitlerinin çıkarlarını ve önceliklerini “aşan” taleplerine karşı kimi zaman darbeler yoluyla, kimi zaman siyasi manevralarla, kimi zaman da medyayı kendi çıkarları doğrultusunda kullanarak sert tepkiler verdiler, toplumun iradesini bastırmaya çalıştılar.
Toplumun bu tür taleplerini bastırma çabaları, sürgit bir panik psikolojisiyle hayata geçirilmeye çalışıldığı için toplum bu bastırma girişimlerini kendine özgü yöntemlerle devre dışı bırakmayı başardı.
Son olarak 1990’lardan itibaren özellikle RP aracılığıyla toplumun “merkez”e doğru yürümesine karşı askerî ve hukûkî darbeler yoluyla absürt ve primitif önlemler alındı. Medya yoluyla toplumun kimliğine, kültürel dinamiklerine karşı son derece primitif bir psikolojik savaş başlatıldı.
Toplumu, toplumun ruhköklerini, medeniyet dinamiklerini hiçe sayan, toplumun kültürel genlerine ve anlam haritalarına karşı sürdürülen bu çok yönlü savaş sona erdirilmezse, ülkenin çıkmaz sokağa, uçuruma, parçalanmanın eşiğine sürüklenmesi önlenemeyebilir.
***
Tam 22 yıl önce bu sütunda yayınlanan bir yazımı, hafifçe tozunu alarak yeniden paylaşıyorum sizlerle.
Yazarlar
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları




























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
28.05.2021
14.08.2020
7.08.2020
20.07.2020
17.07.2020
26.06.2020
14.06.2020