Yusuf Kaplan
Cami deyip geçmeyeceksiniz...
Cami, seküler bir mekân değildir. Ama kilise, seküler bir mekândır: Sadece dinsel âyin yapılır kilisede. Bir şeyin dünyadan ve hayattan koparılması, dinsel alana hapsedilmesi de seküler bir eylemdir.
CAMİ, İSLÂM’IN RUHUNU VE UFKUNU TEMSİL EDER...
Cami, dünyevî ve uhrevî olanın birleştiği, tevhid’in her düzlemde gerçekleştiği çok katmanlı ve çok anlamlı bir zihin, zemin ve zaman dünyasının hayat bulduğu, hayat olduğu ve hayat sunduğu hakikat yurdu ve ufkudur.
Evet, cami, âyin yapılan bir mekân değildir, ibadet edilen bir yerdir.
İbadet, bir âyin yapma eylemi değildir; kulluk bilincinin yeşertilmesidir özene bezene, kulluk bilincinin her şeye nakşedilmesidir sema edercesine, kulluk bilincinin bütün putları yere sermesidir her yerde: Nefs putunu, makam-mevki putunu, para-pul putunu vesaire...
Cami, İslâm’ın ruhunu temsil eder ve İslâm’ın ruhunu kulluk bilincini yeşerterek hayata geçirir.
Kul, köle demek değildir. Kulluk en yüce makamdır. Peygamberimiz önce kul, sonra elçidir. En yüce kul, âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz’dir (sav).
Kişi, Rabbine kul olduğu andan itibaren özgürleşir. Tıpkı Lacan’ın her zaman alıntıladığım sarsıcı tespiti gibi, Yaratıcı inancını yitiren bir insan, artık her şeyi tanrılaştırmaya, her şeyin kulu, kölesi olmaya başlar.
CAMİ: AKÎDEVÎ, FELSEFÎ VE SOSYOLOJİK OLARAK TEVHİD’İN GERÇEKLEŞMESİ...
Cami, İslâm’ın ruhunu, kişinin kulluk bilincini gerçekleştirdiği en iyi mekân olarak temsil eder. Cami, bütün Müslümanları birleştirir: Tevhid’in sosyolojik düzlemde etme kemiğe büründüğü yerdir.
Cami, bütün Müslümanları yalnıza Allah’a boyun eğdirir, yalnızca ona yönlendirir: Tevhid’in hem felsefî, hem akîdevî olarak gerçekleştiği yerdir.
Batılılar, oryantalistler bile bu gerçeği epistemik kölelere dönüşen celladına âşık tasmalı çekirgeleri andıran bizim metamorfoz yemiş entelijansiyamızdan daha iyi bilirler. Bizim yabancılaşmış, ülkesine, kültürüne, inançlarına Fransız entelijansiyamız için cami, âyin yapılan bir tapınak’tır sadece.
Cami, tapınak değildir. Cami, hayatın merkezidir. Müslüman hayatının, siyasasının, sanatının, hukukunun, ahlâkının kalbidir.
Cami, kilise gibi bir kurum olmadığı için, bu açıdan manevî olarak Kilise’den daha güçlüdür. Kilise, kurum olarak yani maddî bakımdan varlığını sürdürebilir ama ruhunun yok olması pahasına.
Oysa bütün bir yeryüzü mü’minler için mescid kılınmıştır; mescid, cami ile birlikte, göstergebilimsel açıdan bakıldığında hem akîdevî hem felsefî hem de sosyolojik olarak tevhid’in temsil edildiği bir büyük sembole, güçlü bir anlam haritasına ve anlamlandırma pratiği mekanına dönüşmüştür.
Bu gerçek, oryantalistler tarafından bile çok iyi bilindiği için, oryantalistlerin hazırladığı MEB’in muazzam bir gayret göstererek genişletip yayımladığı İslâm Ansiklopedisi›nde eğitim maddesi yoktur, “mescid” maddesi vardır; İslâm maarif sistemi, felsefesi ve tarihi mescid maddesinde işlenmiştir ve tam 120 sayfadır mescid maddesi.
Yani?
Cami, tapınak değildir: İlim (bilme), irfan (bulma) ve hikmet (olma) yurdu, tevhid ufku, Müslüman olma şuurudur.
Cami, Müslüman bir toplumun bağımsızlığını, özgürlüğünü, birliğini, bütünlüğünü, kardeşliğini simgeler ve temsil eder.
TAKSİM CAMİİ VE BU TOPLUMUN İSLÂMÎ KİMLİĞİNİ KORUMA MÜCADELESİ
Taksim Camii, bu ülkenin iki asırlık istiklal ve istikbal mücadelesinin sembollerinden biridir.
Taksim / Beyoğlu, Osmanlı döneminde Pera olarak adlandırılırdı ve gayr-i Müslimlerin yoğun olarak yaşadığı bir yerdi.
18. yüzyılda Rusların baskısıyla bir Ortodoks kilisesi yapılmıştı semtin en güzel ve stratejik noktasına.
Cami yapılması teşebbüsleri, Batılı devletlerin baskıları nedeniyle sürekli olarak inkıtaa uğramış, bir türlü hayata geçirilememişti.
Abdülhamid, Pera’ya cami yapılmasını ilk kez ciddi ciddi düşünen sultandır ama ona nasip olmamıştır. 1952’de Menderes, 1970’lerde bizzat Erbakan’ın yoğun baskı yaptığı MC hükümetlerinin başbakanı Demirel, 1980’lerde Özal, Taksim’e cami yapılması için adım atmışlar ama her seferinde de Batılıların baskısı sonucu geri adım atmak zorunda kalmışlar!
Şimdi 1994’te yeşertilen hayal 2017’de verilen talimatla Gezi kalkışmasının yıldönümü gününde, Cuma namazıyla birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından gerçeğe dönüştürüldü.
Taksim, Müslüman İstanbul’un en önemli semtlerinden biri olacak.
İstanbul, Müslüman olduğu zaman, Müslüman olmayanlar da nefes alabilmiştir burada.
Taksim Camii, İstanbul’a Müslüman kimliğini iade eden tarihî bir adımdır: İstanbul’un yeniden fethinin adıdır, bir anlamda.
Taksim Camii, tıpkı Ayasofya Camii gibi, bu ülkenin bağımsızlık ve özgürleşme yolculuğunun güçlü sembollerinden biridir.
Dünkü yazımda da söylemiştim: Bu ülkenin bağımsızlığını ve birliğini koruyabilmesi, İslâmî kimliğini ve ruh köklerini koruyabilmesine bağlıdır.
Bizim bin yıl tarih yapmamızı mümkün kılan ruh da, bütün zorluklara göğüs germemizi mümkün kılan ruh da, bu toprakları vatan yapmamızı mümkün kılan ruh da bu İslâmî direniş, diriliş ve varoluş ruhudur.
Bu ruhu yitirdiğimiz zaman, bu topraklardaki varlık sebebimizi de, bu topraklardaki varlığımızı da ve bu toprakları da yitirmemiz mukadderdir -Allah korusun!
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
28.05.2021
14.08.2020
7.08.2020
20.07.2020
17.07.2020
26.06.2020
14.06.2020