Celal DENİZ
Güney Kürdistan'ın bağımsızlığı için geriye sayım başladı. Referandum için sayılı günler kaldı. Bu konuda bölge devletlerinden ve ABD, Rusya, İsrail, İngiltere'den farklı açıklamalar gelmektedir.
Bağdat yönetimi referandumu hukuksuz bulurken, Türkiye ve İran gibi ülkeler bağımsızlık referandumuna kesin karşı olduklarını açıkladılar.
Ülkelerin Güney Kürdistan’ın bağımsızlık referandumuna karşı tutumunun belirleyici noktası bölgesel çıkarlarına bağlı şekilde değişkenlik göstermektedir. İran, Türkiye ve Suriye'nin referandum karşıtı politikalarının temelinde kendi ülkelerinde ki Kürtlerin taleplerinin önünün alınması gerektiğidir.
Referandum üzerine çok farklı çevrelerden aylardır yazılıp üzerinde konuşuluyor. O anlamda bilinenlerin bir tekrarı yerine Türkiyeli Kürtlerin ve sosyalistlerin referandumda ki tavırları üzerinde durmak daha önemlidir diye düşünüyorum.
Ulusalcı solun Kürt sorununa bakışı üzerine durmaya değmez. Çünkü devletin inkarcı asimilasyoncu bakışı bu çevreleri de fazlasıyla etkilemektedir. Bu anlamda kendisine sosyalistim diyen ÖDP'nin 1 Eylül Dünya Barış günü nedeniyle açıklamasının ilgili bölümleri sanırım konuşulmaya değer.
ÖDP açıklamasında ''Irak’ta Çözüm Toprak Bütünlüğü Çerçevesinde Demokratik Birliktir.25 Eylül’de Irak’ta gerçekleştirilmesi planlanan Kürdistan Bağımsızlık Referandumu bu bütünlük içinde ele alınmalıdır. Elbette bir halk kaderini tayin etmeli ve istediği gibi yaşamalıdır. Ancak, bugün dağılmış bir pazar yerine dönen Irak ve Ortadoğu coğrafyasında gerçek bir bağımsızlığı ve özgürlüğü kazanmak mümkün olmayacaktır. Kerkük’ün referanduma dahil edilmesi de tarihsel bir gerekliliğin yerine gelmesinden öte kaos koşullarının yarattığı bir fırsatı değerlendirmek izlenimi vermektedir. Daha büyük çatışmaların ve hesaplaşmaların kapısını aralamak tehlikesi taşımaktadır. Irak’ta ve Suriye’de çözüm, söz konusu ülkelerin toprak bütünlüğü çerçevesinde demokratik birliği sağlamanın yollarını aramaktan geçiyor.'' demektedir.
Self determinasyon ; ulusların kendi geleceklerini kendilerinin belirleme hakkıdır. Bu kavramı siyaset dilinde en çok V.İ.Lenin kullanmıştır. Ulusların geleceklerini belirleme hakkı 18. yy da konuşulmuş olsa da 20. yy da pratikte uygulanmıştır.
ÖDP bildirisinde ''Ortadoğu coğrafyasında gerçek bir bağımsızlığı ve özgürlüğü kazanmak mümkün olmayacaktır. '' diyor. Lenin ise '' Emperyalizm koşullarında yalnızca ulusların kendi kaderini tayin hakkı değil, siyasi demokrasinin bütün temel talepleri ancak kısmen uygulanabilir...'' demektedir.
Gerçek bir bağımsızlık ve özgürlük hangi koşullarda ve nasıl gerçekleşir bu sorunun cevabını vermeden bağımsızlık talebini emperyalizmin yenilgiye uğratılacağı koşullara erteleyen bir mantık kabul edilemez. Ulusların kendi kaderini tayin hakkını kabul edip ''ancak'' diyerek çekince kurmak sosyalist bir tavır olamaz. Bu konuda Lenin yukarıda ki alıntının devamında ''....hiç de sosyal demokratların bütün bu talepler için acil ve kararlı bir mücadeleden vazgeçmeleri gerektiği sonucu çıkmaz-sosyal demokratların böylesi bir mücadeleden vazgeçmeleri sadece burjuvazi ve gericiliğin ekmeğine yağ sürecektir'' der.
ÖDP bildirisinde ''Ne yazık ki Kürt sorunu Suriye savaşı ile birlikte Amerikan müdahaleciliğinin çekim alanına girmiştir. Bugün Kürt sorununun ülkemizdeki seyri Suriye’deki savaşın seyrine bağlanmıştır.'' diyor.
Kürt sorunu zaten bir iç sorun olmaktan öte başından beri ulusal olduğu gibi uluslararası boyutu olan bir sorundur. Kürdistan’ın 4 parçalı olması bunun başlıca etkenidir. Bir başka etken ise Ortadoğu gibi çatışmalı bir bölgede olunmasıdır. Ancak Kürt sorunu Amerikan müdahaleciliğinin çekim alanına girdi saptaması resmi olmayan tarihten bihaber olunduğunun göstergesidir.
Tarihe baktığımızda bağımsızlık sürecine girmiş devletler mutlaka güçlü bağlaşıklar kurduklarında başarılı olmuşlardır. Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan gibi ülkeler Osmanlı Devletinden ayrıldıklarında İngiltere ve Rusya'nın desteğini almışlardır. 1950'li yıllardan sonra ulusal kurtuluş savaşı veren ülkeler de SSCB'nin desteğini almıştır. Ki BM'de bağımsızlığın kabul edilmesi için büyük ülkelerin desteği önemlidir.
ABD'nin bölgede ki politikaları üzerinden Kürt sorununa yaklaşım bizi sadece yanlışlara götürmekle kalmaz, Kürtlerin tarihsel gerçekliklerinden de uzaklaştırır. Kürtlerin tarihte elde ettikleri kazanımların Sykes-Picot Anlaşması ile nasıl yok edildiğini bilmeden, sadece anti emperyalizm üzerinden bir değerlendirme ile bir halkın iradesinin yansıyacağı referanduma karşı olmak bölgedeki emperyal hevesler içerisinde bulunan Türkiye gibi ülkelerin demokratik olmayan rejimlerinin ekmeğine yağ sürülmüş olacaktır.
Yakın zamanda açıklanan Demokratik Bölgeler Partisi PM toplantısı sonuç bildirgesi, 25 Eylül referandumuna dönük genişçe değerlendirmeler içermektedir.
Açıklamada ''Bu temelde 25 Eylülde Güney Kürdistan'da yapılması planlanan referandumu Kürtlerin özgürlük ve statü talebini küçük bir ulus devletçik ile boğma çabası olarak görüyoruz. Ortadoğu da sorunların çözümü özellikle yüz yıllardan beri devam eden Kürt sorununu, miladı dolmuş ulus devletler kurarak değil halkların ortak iradesine dayalı demokratik ulus paradigmasına dayalı çözüm yöntemleriyle ancak mümkün olabilir. Halkların demokratik birlikteliklerine dayalı çözüm yöntemleri 21. Yüz yılda ulus devletlerden daha kazanımcı olacağı inancımızı yeniden vurguluyoruz. 21. yüzyılda Kürt halkının demokratik, eşitlik ve özgürlük talepleri, ulus devlet anlayışına mahkum edilmeye çalışıldığı görülmektedir. Demokratik ulus yaşadığımız sorunların kökeninde gördüğümüz ulus devlet yapılanması karşısında insanca yaşamanın tek alternatifidir.'' denilmektedir.
Öncelikle şunu belirtmekte yarar vardır. Kürdistan toprakları Kürt halkının iradesi dışında parçalanmış ve Kürtlerin devlet kurması yerine, Kürtler diğer toplumların oluşturdukları devletlere tabi kılınmıştır. 100 yıllık bu süreçte Kürtler tabi kılındıkları toplumlarla bir içiçelik yaşamış, kendi kültürlerinin yanında farklı idari yapıların anayasal süreçleri ve koşulları içerisinde biçimlenmişlerdir. Kürtler parçalanmış bir ulus olarak bulundukları ülkelerin karakteristik özelliklerinden etkilenmişlerdir. Bu anlamda her Kürdistan parçasının sosyal kültürel, ekonomik, siyasi farklılıkları vardır. Her parça Kürdistan’ın iç koşulları ve iç dinamikleri kendi geleceklerini belirlemede belirleyici olacaktır.
Bu nedenle de bir bütün olarak şimdiki koşullarda Kürdistan’ın 4 parçasına aynı gömleği dikmeye kalkmak doğru sonuçlar üretmeyecektir. Tamamen üstten bir dayatma olacaktır.
Bugün Güney Kürdistan’ın bağımsızlığı Irak'lı Kürtler için bir statü arayışıdır. Özgürlük ve eşitlik istemidir. Bu nedenle Bağımsızlık istemini özgürlük, eşitlik ve statü talebini boğmaya dönük girişim olarak görmek en hafifinden insafsızlıktır. Güney Kürdistan’ın bağımsızlığını siyasetler üstü değerlendirmek gereklidir. Bu tüm Kürtlerin çıkarınadır.
Rojava'da federatif bir çözüm mümkün olabilir. Türkiye'de özyönetim İran'da farklı bir talep öne çıkarılabilir. Bu var olan ülkelerin koşullarına göre orada yaşayan Kürtlerin belirleyeceği bir durumdur. Bir parçada öne çıkan çözüm önerisine karşı olmak yerine desteklemek 4 parçada ki tüm Kürtlerin görevi olmalıdır.
Güney Kürdistan'da Barzani siyasetini beğenmeye biliriz. Referanduma giderken içeride ki sorunların varlığından rahatsız olabiliriz. Ama tüm bunlar Kürtlerin statü elde edecekleri bağımsızlık referandumuna karşı olmayı gerektirmez. Tersine her koşulda desteklemek gereklidir. Bağımsızlık referandumunda ortaya çıkacak sonuç bölgede ki tüm Kürtlerin geleceğine etki edecektir. Bu anlamda DBP son değerlendirmelerini yeniden gözden geçirmeli Kürtlerin yüzyıllık özlemlerinin önünde set olmamalıdır.
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENereye gidiyoruz? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayKilitlenmiş düzen: Hindistan örneğiyle yol gösterici planlamanın sınırları 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİCHP'siz Türkiye nasıl şahlanıyor görün 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMarx, YouTube kanalı açacakmış, kesin bilgi… 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci bozulmaz, bozulamaz 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZİktidarın CHP Planı, muhalefetin geleceği 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİktidar çıkış yolunu siyaset içinde bulmak zorunda 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSuriye’nin kimlik krizi ve İslamcı hibritizm 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENHayra alamet şeyler değil 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveci3 yıllık OVP 3 günde bitti 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanSiyasi yargı maceralarının bedelini kim ödüyor? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTemeldeki sorun 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBaba ocağına polis kordonuyla giren evlat! 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYolun sonu 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMahkemelere çağrı! Bütün seçimleri iptal edin ve bizi bu eziyetten kurtarın 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSavcılık Jennifer Lopez’i nasıl kaçırdı? 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Ortak Geleceğimiz... 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 70 yıl öncenin 6-7 Eylül komünist avı... 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTÜRKİYE’NİN HUKUK GÜNDEMİ 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBeklentiler ve gerçekler… 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKYeni devlet kurulurken 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPanoptikon’dan Palantir’e: İnsan kalesi nasıl düştü 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKanun tiyatrosu 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuksal doğrular-yanlışlar… 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun‘Türk olmaktan niye rahatsız oluyorsunuz ki?’ 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAhlâki Üstünlük 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİhale şartnamesi skandal! Moda’daki milyarlık vakıf arazisi kime peşkeş çekilecek? 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Barışı yapay zekâ anlatıyor… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNYargı İstanbul Yönetimini Görevden Alınca CHP Direniş Kararı Aldı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRT20 Yılda Ne Değişti? 2.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.04.2019
14.12.2017
30.11.2017
13.09.2017
5.02.2017
28.04.2017
19.04.2017
1.02.2017
24.03.2017