Enver SEZGİN
İlkokul ikinci sınıfta okuyorum. Bir Rum olan sınıf öğretmenimiz Vasil Fanaryodis’in (yanlış hatırlamıyorsam adı buydu) yolu nasıl olmuşsa Kurtalan’a, bu ücra kasabaya düşmüş. Bir gün okul müdürü elinde kalın bir sopa, içeri girdi. Cebinden bir kâğıt parçası çıkarıp aralarında benim de adımın bulunduğum birtakım isimler saydı. Bizi alıp odasına götürdü. Elindeki sopayla ellerimize, ayaklarımıza hatta kafamıza vurmaya başladı. Yoruluncaya kadar dövdü. Sonra da ekledi: “Bir daha teneffüslerde Kürtçe konuştuğunuzu duymayacağım!” Ağlayarak sınıfa girdik. Öğretmen, müdürün neden dayak attığını sordu, “Kürtçe konuştuğumuz için,” dedik. Üzüldü. Yapacağı pek bir şeyi yoktu. Kendi kendime düşündüm: Acaba öğretmen Rumca konuşursa müdür onu da döver miydi?
Durup dururken bu hikâyeyi neden anlattım?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Demokrasi, Hukuk ve Toplumsal Barış İçin CHP’nin Önerileri ve Öncelikleri isimli raporunu anlatmak üzere bir toplantı düzenledi. Kılıçdaroğlu bir soru üzerine, “Anadilde eğitim hakkı Türkiye’yi böler, ayrıştırır,” dedi. Aslında Kılıçdaroğlu’nun bu yaklaşımı, Türkiye’de azımsanmayacak bir kesimin de düşüncelerine tercüman olmaktadır.
Bu görüş ne derece doğru? Tek başına farklılıklar ve bu farklılıkların kamuda karşılığını bulması ayrışmaya ve bölünmeye neden olabilir mi? Öyle olsa Avrupa’da bugünkünden çok daha fazla ülke olması gerekmez miydi? Çünkü pek çok ülkede devlet okullarında birden fazla eğitim verildiğini biliyoruz.
İsviçre’yi ele alalım mesela, burada dört resmî dil var: Almanca, Fransızca, İtalyanca veRomanş dili. Hemen söyleyeyim, federal mecliste bu dört dilde simültane çeviri yapılmaktadır. Ve bir not daha: her İsviçreli okulda kendi anadilinden başka, resmî dillerden birini daha öğrenmek zorundadır.
Pek çok konuda örnek aldığımız Fransa 1980 yılından itibaren azınlıklara karşı tutumunu bir hayli değiştirdi. Bugün devlet okullarında Fransızca dışında altı bölgesel dilde eğitim yapılmaktadır.
Yıllar önce Moldova’ya gitmiştim, yolum Gagavuz Bölgesi’ne de düştü. Burası iki yüz bin nüfusa sahip özerk bir bölge, kendi parlamentosu ve hükümeti var. Okullarda Moldova dili (siz Romencede diyebilirsiniz), Rusça ve Gagavuzca öğretiliyor. Başkent Komrat’ta bir okulu ziyaret etmiştim. Okulda birkaç Bulgar öğrenci varmış, onlar için ayrı derslik açmışlardı ve Bulgarca da eğitim veriyorlardı.
Türkiye’de anadil konusu gündeme her geldiğinde birileri de Belçika’da olanları örnek gösteriyor. Belçika’da yaşanan problemin temelinde yatan ne ülkenin federal yapısı, ne de anadil eğitimidir. Belçika devleti İngiltere, Almanya, Fransa ve Hollanda arasında bir tampon bölge olarak kuruldu. Bugünkü problemin kaynağı da burada yatmaktadır.
Bırakalım bütün bu uluslararası örnekleri ve kendi tarihimize bakalım:
1930’lu yıllarda, Kürtçenin konuşulmasının bile yasak olduğu dönemleri yaşadı bu ülke. 1983 yılında çıkarılan ve 1991 yılında yürürlükten kaldırılan 2932 sayılı yasanın 2. maddesi şöyle diyordu: “Türk devleti tarafından tanınmış bulunan devletlerin birinci resmî dilleri dışında herhangi bir dille düşüncelerin açıklanması, yayılması ve yayınlanması yasaktır.” Bu yasağın karşılığı hapis cezasıydı.
Sonunda ne oldu?
Bazen birtakım baskılar sonucu insanlar kendi etnik kökenlerini gizleme ihtiyacı duyabilirler. Ama ilk fırsatta bu durumdan sıyrılır ve taleplerini dile getirirler. Kendimi bildim bileli, Kürt siyasal hareketlerinin temel taleplerden biri “anadilde eğitim” olmuştur. Bugün de öyle. Üstelik bu talebi sadece Kürtler dile getirmiyor. Örneğin Çerkesler kendi dillerini öğrenme isteğini özellikle son yıllarda sıkça dile getirmeye başladılar.
Peki, devlet bu baskılara ne kadar direnebilir? Ya da şöyle sorayım: bugün ilköğretim okullarında anadil seçmeli ders olarak öğretiliyor; peki buraya hangi talepler sonucu gelindi? Toplumda anadil eğitimi talebi olmasaydı bu adımlar atılır mıydı?
Bir dili yasaklıyorsanız, hiç kuşkunuz olmasın bir yerlerde düşmanlık, kin ve nefret besliyorsunuz demektir. Sonraki aşama da çatışma olur. İşte Türkiye’de olan biraz da budur. Eğer birarada yaşama iradesini güçlendirmek istiyorsak, bunun yolu birtakım korkuları canlı tutmaktan geçmez. Farklılıklar ve bu farklılıkların kamuya yansıması tek başına bir ayrışma ve bölünme nedeni değildir. Tersine, toplumsal ayrışmayı körükleyen şey baskıdır, ayrımcılıktır. İşte o vakit, toplumdaki farklılıklar ayrışmanın bir unsuru olabilir.
Bir arada yaşama iradesini zayıflatan en önemli unsur eşitsizliktir.
Eşit olmaya hazır mıyız?
*
26 mayıs pazar günü saat 14:00’te, Çözüme Evet Koalisyonu öncülüğünde, Saraçhane’den Beyazıt’a “Çözüme ve Barışa Evet” yürüyüşü yapılacaktır. Orada olacağım.
Yazarlar
-
Figen ÇalıkuşuBorçları SDG mi ödeyecek? 28.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSüreç nereye? 28.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖcalan ziyareti olmuş sayıyor mu? 28.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUBir ziyaretin ardından düşündüklerim 28.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKimse boşuna refah beklemesin 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAPO anıtı yontuluyor 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUİmralı ziyaretiyle hangi noktaya geldik? 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYCHP nereye koşuyor.... 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğluİmralı ziyareti, ‘çözüm süreci’ne sahiplik gerektiğini söylüyor 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanSuriye’deki PKK ne olacak? Bu kanaat önderleriyle işimiz çok zor… 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezYeni Dünya Düzeni: Eski Eğilimler 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİlk adım Öcalan olunca süreç zorlanıyor 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİlk yılında Trump yönetimi: Yeni sınıf ittifakları ve alternatifler 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUİmralı kararı bir semboldü! O kadar! 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanGizlice İmralı’ya gidildi ama daha turpun büyüğü heybede… 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİthal ette skandal bitmiyor: Sığırlar da hep aynı şirketten alınmış! 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNÜç görüntü: Amerikan katarı püfleye püfleye ilerliyor 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRLİDER APO MU DEMİRTAŞ MI? 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBir sistem bu kadar yanlış yaparsa kürtler ve aleviler zor durumdadır 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKodlar 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTPrusias ad Hypium’den Akçakoca cezaevine… 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasÖcalan ziyaretinin kilitlediği çözüm 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAİmralı’ya Gidiş; Tarihsel Bir Eşik ve Yeni Dönemin Habercisi... 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan artık masada 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni sürecin ilk büyük krizi: CHP’nin İmralı kararı 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilDevlet Bahçeli, MHP ve Kürt Sorunu: Çelişkiler, strateji ve olasılıklar 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÖrgütüne silah bıraktırırken Öcalan’ın “teröristbaşı” olduğunu hatırlayanlar…. 24.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEİmralı konusu 24.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİBB İDDİANAMESİ… 24.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2016
13.04.2016
2.02.2016
16.02.2016
9.02.2016
26.01.2016
13.01.2016
30.12.2015
23.12.2015
8.02.2015