Enver SEZGİN
1980 yılının 12 Eylül’ünde, sabaha karşı yapılan o meşum anonslardan ordunun yönetime el koyduğunu öğrendiğimde, pek çok insan gibi benim için de zorlu günlerin başladığını anlamıştım. Binlerce insanı tutukluluk günleri, işkence, bitmeyen mahkemeler bekliyordu.
Çok az sayıdaki arkadaşımla birlikte polise yakalanmaktan kurtulmuştum. Benim için kaçaklık günleri başlamıştı. Artık hem polis takibinden kaçmam hem de günlük yaşantımı idame ettirmem gerekiyordu. Yaşayanlar bilir, bu hiç de kolay değildir. Evvela Diyarbakır’da gizlenmeye çalıştım. Kısa sürede bunun mümkün olamayacağını anladım. En iyisi İstanbul’a gitmekti. İstanbul’da nerede kalır, nasıl geçinirdim? Sonunda yakın arkadaşım Bahattin Işıktaş’tan yardım istemeye karar verdim. Kimi günler onun evinde, kimi günler de kardeşleri İlhan ve Kemal’in evinde kalıyordum. Daha sonraları buraları terk etmek zorunda kaldım, çember daralıyordu. Bir süre günlük işlerde çalıştım; matbaa çıraklığı, garsonluk, seyyar satıcılık, artık aklınıza ne gelirse...
Hemen her gün o akşam nasıl olur da bir ev bulup başımı sokarım endişesi içindeydim. Bu durum bir müddet böyle devam etti. Ardından Bahattin’in yardımıyla kalabilecek bir yer buldum. Şahin adında Şırnaklı Ermeni arkadaşın evinde kalacaktım. Bir yıl boyunca hiçbir sorun çıkmadan bu evde kaldım. Benim durumumda olan biri için cennette kalmak gibi bir şeydi bu. Ne yazık ki, bir yılın sonunda burayı terk etmem gerekti.
Çaresiz, daha önce günü birlik kaldığım evlerin kapısını çalmaya başladım.
Arada bir parklarda yattığım da oldu...
Sonunda bir kez daha Şahin imdadıma yetişti. Şahin’in Şişli’de bir tekstil atölyesinde çalışan kardeşi vardı. Anadolu’nun çeşitli yerlerinden gelmiş gencecik insanlar bu atölyelerde, İstanbul’a tutunmak umuduyla çalışıyorlardı. Hâliyle birbirleriyle arkadaşlık kuruyorlardı. Şahin’in kardeşi ile Bayburtlu bir genç de öyle. Bayburtlu, Harbiye’de Ermeni vakfının malı olan tek gözlü bir evde oturuyordu. İşte ben bu kişiyle o tek gözlü evde kalacaktım. İki eski yatak, bir küçük tüp, az sayıda da kap kacak, tüm ev eşyalarımız bunlardan ibaretti. Ev yıkıldı yıkılacaktı. Havalar soğuyunca burada yaşamak iyice zorlaşmaya başladı. Bırakın sobayı, küçük bir elektrikli ısıtıcımız bile yoktu.
Yılın son günü gelip çatmıştı. Bayburtlu genç yeni yılı arkadaşlarının evinde karşılayacaktı. Bana gelince, ben nereye gidebilirdim ki... Akşam olmuş ben yine o sefilhanedeyim. Evin içinde bir o yana, bir bu yana dolanıyorum. Oyalanabileceğim herhangi bir şey yok. Hani küçük bir transistörlü radyo bile yeterdi. Fakat yok, yok!
Saat 22:00 sularında can sıkıntısından ve kederden iyice bunalmış hâle gelmiştim. Aniden bir karar verdim ve kendimi sokağa attım. İstiklal Caddesi’ne doğru yürüdüm. Eğlence yerlerinden müzik sesleri geliyordu. “Şanslı insanlar gecenin tadını çıkarıyorlar” diye geçirdim içimden. Herkes eğleniyor. Bir ben yalnız ve mutsuzum. Hüzünleniyorum. Yalnızlık duygusu bütün benliğimi sarıyor. Bu hâlde ara sokaklardan birine daldım. Tam karşıda bir tekel bayii gözüme çarptı. Sarhoş olma isteği duyuyorum. Eğlenmek değil, sarhoş olup unutmak. Cebimi yokladım. Bir büyük rakı ve biraz beyaz leblebi aldım. Bu cebimdeki son paraydı.
Hızlı adımlarla eve doğru yürümeye başladım. Bir an önce sarhoş olmalıydım. Ne polis takibi, ne açlık ve ne de yalnızlık duygusu... Bütün bunları bir süreliğine unutmalıydım.
Rakıyı çay bardağına doldurup içmeye başladım. Bir yandan içiyor bir yandan da ağlıyordum. Bir büyük rakıyı kısa sürede devirmiştim. Çok geçmeden sızmışım. İkinci gün akşam saatlerinde uyanmıştım.
Bugün yılın son günü. Her yeni yıl öncesi olduğu gibi, bu yıl da o eski hüzünlü yılbaşını hatırlayıp efkârlanıyorum. Biliyorum, akşamüstü oturduğum sokağın köşesindeki büfeden bir büyük rakı alacağım. Bu kez masada beyaz leblebinin yanında başka mezeler de olacak. İçtikçe kederleneceğim.
Yılbaşınız kutlu olsun, etrafınız dostlarınızla dolsun.
http://www.taraf.com.tr/enver-sezgin/makale-eylul-yalnizligi.htm
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2016
13.04.2016
2.02.2016
16.02.2016
9.02.2016
26.01.2016
13.01.2016
30.12.2015
23.12.2015
8.02.2015