Enver SEZGİN
1989 yılının temmuz ayında bazı aydınların “Sosyalistlere...” başlığıyla yaptığı çağrıyla beraber, bir toplantı süreci başladı. 12 Eylül sonrası solu toparlama ve “birlik” oluşturmaamaçlı tartışmalar yedi ay sürdü. Çok sayıda sol grubun dâhil olduğu bu tartışmalar, görüş ayrılıklarını azaltmak yerine, ayrışmayı daha da hızlandırmıştı. Böylece “Birlik” 1990 yılında dağılmış oldu.
Öte yandan, kimi parti ve çevreler yola ayrı bir zeminde devam etme kararı aldılar.
Türkiye Birleşik Komünist Partisi(TBKP) (Siz bunu TİP ve TKP olarak ta okuyabilirsiniz),Türkiye Sosyalist İşçi partisi (TSİP), Sosyalist Birlik Dergisi çevresi, tanınmış aydınlar; bu yeni girişimin temelini oluşturacaktı. Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP)’den ayrılan dönemin milletvekilleri, Kemal Anadol, Hüsnü Okçuoğlu, Kâmil Ateşoğulları ve Ekin Dikmen de partinin kurucuları arasında yer aldılar. Aylarca süren tüzük ve program yazım süreci, yoğun tartışmalara neden oldu. Nihayet kurucular belirlenmiş, parti kurulmuştu. Sadun Aren gibi saygın bir bilim insanı ve siyasetçinin genel başkanı olduğu, üstelik parlamentoda temsil edilen “yeni” bir parti, siyasi hayatımızda yerini almış oldu.
Sosyalist Birlik Partisi(SBP)’den söz ediyorum.
Bir “sol parti” olarak parlamento içinde ve dışında muhalefet görevi yapacak, halkın sorunlarını her fırsatta dile getirecek, çözüm önerileri sunacaktı.
Beklenen buydu.
Çiçeği burnunda parti, daha ilk günlerden başlayarak iç çekişmelere ve sert tartışmalara sahne oldu. Partiyi oluşturan tüm gruplar “ayrı örgütler olarak” varlıklarını sürdürmeye devam ettiler. Parti içindeki tüm tartışmalar bu gruplaşmalar temelinde sürdürüldü.
Her geçen gün görüş ayrılıkları daha da keskinleşiyor, aynı parti içinde birlikte çalışmak iyice zorlaşıyordu.
Parti orta yerinden ikiye bölünmüştü.
Birinci kongre, bu yarılmayı tümüyle gün yüzüne çıkardı.
Sosyalist Birlik Partisi, kongreden yara alarak çıkmıştı. Bir kesim partiden istifa etmiş, geri kalanlar ise kaldıkları yerden yola devam etmişlerdi.
Sonunda parti giderek küçüldü ve herhangi bir varlık gösteremeden siyaset sahnesinden silinmiş oldu.
Solu birleştirmek çabaları daha sonra da devam etti.
Partiler, gruplar, saygın isimler biraraya gelecek ve güçlü bir parti yaratılacaktı.
Bu yöntem, Türkiye solunun neredeyse tek büyüme aracı olarak görüldü.
Benzer yöntemi, Halkların Demokratik Partisi (HDP)’nin oluşturulmasında da görmek mümkündür.
Farklılıklar da var elbette.
En önemli farklılık ise, Aydın Engin’in de bir yazısında belirttiği gibi, “Kürt siyasal hareketi ile Türkiye solunu buluşturup bu yolla bir ‘Türkiye Partisi’ yaratmayı” amaçlamış olmasıdır. Zaten asıl tartışma da burada başlıyor. Seçimlere bu tartışmaların gölgesinde girildi.
Seçim sonuçları “çatı partisinin” geleceği bakımından merak konusuydu. Partinin “batı ayağının” güçlenmesi adına HDP’nin alacağı oylar çok önemliydi.
Kürt oylarını arkasına alan HDP, farklı çevrelere ulaşacak, buradan alacağı desteği oya tahvil edecekti.
İstenen buydu.
Peki, ne oldu?
Parti, BDP’nin defalarca aldığı Kürt oylarının üzerine bir şey koyamadı.
Hedeflediği kitlelere ulaşamadı, onları kazanamadı.
Bir parti, girdiği ilk seçimlerde sadece “kardeş partinin” oylarını alıyorsa orada ciddi bir sorun var demektir.
Bu durumda bir “Türkiyelileşmeden(!)” söz edilebilir miyiz?
HDP’nin aldığı oyun kaynağı belli, gücü ortada.
Bu koşullarda, HDP ya da başka bir isim altında ortaya çıkacak olan “Çatı Partisi” ister istemez, BDP’nin siyasi çizgisine, birikimine ve kadrolarına dayanacaktır.
Bütün bu çabaların isim değiştirmeden öteye gidip gitmeyeceğini ise yaşayarak öğrenmiş olacağız.
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2016
13.04.2016
2.02.2016
16.02.2016
9.02.2016
26.01.2016
13.01.2016
30.12.2015
23.12.2015
8.02.2015