Halil BERKTAY
[21-22 Ocak 2025] Mao’dan önce Lenin, Lenin’den önce Marx, Marx’tan önce Fransız Devrimi ve Robespierre vardı. Onların da öncesinde Yeniçağ (Erken Modernite) ve Aydınlanma düşüncesi yatıyordu. Devrimcilerin devrim anlatımı (yani devrimin sırf iyiliği, doğruluğu, haklılığı ve faydası değil, aynı zamanda zorunluluğu, kaçınılmazlığı ve karşı durulmazlığı doktrini) gökten zenbille inmedi. Modern devletin teorileştirilmesi Machiavelli’yle başlayıp Jean Bodin, Hobbes, Locke ve Montesquieu ile gelişirken, içine bir noktadan sonra bu devlete itiraz ve isyan sorunu da girdi. Uzun süre bir ihtimal olarak kaldı; Rousseau ile olağanlaştı, giderek daha kolay kabul edilebilir bir meşruiyet kazandı. Ama aynı zamanda, bunun sınırı nedir, nerede durulur, her önüne gelen her durumda ayaklanıp devrim yapmaya kalkarsa bu iş nereye varır gibi endişeleri de beraberinde getirdi. Amerikan Bağımsızlık Beyannamesi’ne her ikisi, yani hem özlem hem endişe birlikte yansıdı.
Amerika’nın Bağımsızlık Savaşı ve tabii Bağımsızlık Beyannamesi (veya Bildirgesi) diyoruz, ama pekâlâ Amerikan Devrimi de denebilir; sık sık deniyor nitekim. Çünkü hem Britanya İmparatorluğu’na, hem İngiltere kralına, tahtına ve tâcına başkaldırıydı. Monarşi ve anti-monarşi, toplumsal değil ama ideolojik planda mevcuttu. Kuzey Amerika’nın feodal bir geçmişi hiç olmadı. Avrupa’nın Atlantik kıyısının beyazları Yeni Dünya’ya damarlarında kâr hırsıyla çıkageldi ve avcı-toplayıcı yerlilerden gaspettikleri alanlarda (bağımlı köylülere dayalı) aristokratik bir toprak düzeni değil, kâh köle emeğine, kâh (daha çok) ücretli emeğe dayalı kapitalist ticaret kolonileri oluşturdu. 1775-1783 arasında bağımsızlıklarını kazandıklarında da, krallığı akıllarına dahi getirmeyip (hangi hanedanı ABD tahtına geçireceklerdi?), doğrudan demokratik bir cumhuriyet kurdular.
Yukarıda gördüğünüz resim, kırk – kırkbeş yıl sonra bu tarihsel ânı ve kurucu sınıfı canlandırıyor. John Trumbull’un The Declaration of Independence tablosu. Konusu, Bağımsızlık Beyannamesi’nin 1776’nın 4 Temmuz’unda kabul edilmesi değil. Philadelphia Kongresi üyelerinin çoğunluğunca 2 Ağustos’ta imzalanması da değil. Daha önceki bir olay: metni kaleme almakla görevli beş kişilik komisyonun, hazırladıkları taslağı 28 Haziran’da Kongre’ye sunması. Sanatçıya hükümetten sipariş 1817’de verilmiş, fotoğraf öncesi çağda fotoğrafik bir realizme ulaşmak istemiş, bunun için iki yıl çalışmış, 56 imzacıdan 42’sinin hayattaki görüntülerini bulup resmedebilmiş, 1819’da bitirip satmış (yani teslim edip parasını almış); 3.7 x 5.5 metre boyutlarındaki eseri 1826’dan beri Washington DC’deki Capitol binasının büyük kubbesinin altındaki yuvarlak giriş holünde (Rotunda’da) duruyor. Ne görüyoruz? Delegelerin çoğu sol ve sağ arkada, kâh ayakta kâh oturmakta. Sağ öndeki masada, koltuktaki Kongre Başkanı John Hancock; yanında dikilen, Kongre Sekreteri Charles Thomson. Önlerinde, Komisyonun beş üyesi: (soldan sağa) John Adams, Roger Sherman, Robert R. Livingston, (asıl yazarı diyebileceğimiz) Thomas Jefferson ve (keza önemli fikrî katkılarda bulunan) Benjamin Franklin. Toplumsal bileşim hayli çarpıcı. Tek bir kadın yok; tümüyle erkek ve hali vakti yerinde bir topluluk. Zenginleri, büyük çiftlik (ve bazen de köle) sahiplerini, tüccar ve bankacıları, girişimcileri, işadamlarını kapsıyor. Kültürel bakımdan da Aydınlanma ile rezonans içindeki, entellektüel yanı güçlü bir denizaşırı burjuvazi. Yazdıklarına kuvvetle damgasını vuruyor.
Benim derdim, sadece ilk iki paragrafıyla. Toplumsal olayların akışı içinde, diye başlıyor (human events diyor; “beşerî” diybilsek iyi de “insanî” veya “insanları ilgilendiren” gibi ifadeler çok hantal, onun için toplumsal diye çevirmeyi tercih ediyorum), bir milletin (people diyor; kavim, halk veya millet olabilir ama hem çağ, hem ideolojik bağlam sanırım millet demeyi gerektiriyor) kendini başka bir millete raptedegelmiş olan siyasî bağları koparıp dünya devletleri arasındaki ayrı ve eşit konumuna kavuşması zorunlu hale gelebilir. İşte bu noktada, insanlığın kanaatine duyduğumuz saygı, neden bu adımı attığımızı açıklamayı gerektiriyor. Cümlenin ana mecrası bu şekilde (1). Ancak arada çok kritik bir alt-cümle var. Jefferson ve arkadaşları, söz konusu “ayrı [bağımsız] ve eşit” konumu Tanrı’ya bağlamak gereğini duyuyor.
Bunda ne var, diyebilirsiniz. Hemen herkes yapmıyor mu bunu? 1921’de Mehmed Âkif de “Hakka tapmaya” bağlamayacak mı milletinin hürriyet ve istiklâlini? Ama hayır, galiba burada biraz farklı bir din ve tanrı anlayışı söz konusu. Çünkü söz konusu “ayrı ve eşit” statü, “Doğa Yasaları’nın ve Doğa’nın Tanrısı’nın” (herkese) kazandırdığı bir hak olarak gündeme geliyor. Tanrıyı ve inancı böyle tarif ediyorlar. Hıristiyanlık demiyorlar, İsa Mesih demiyorlar, Hıristiyanlığın Tanrısını çağrıştıracak başka herhangi bir ifade kullanmıyorlar; üzerine basa basa, büyük harflerle “Doğa Yasaları”na ve “Doğa’nın Tanrısı”na başvuruyorlar. Çünkü çağ Isaac Newton çağı. Yerçekimi Yasası, evrenin tamamını bir doğa yasaları bütünlüğü olarak kavramanın önünü açmış. Bilimsel Devrim öyle bir noktaya gelmiş ki, birçok konuda Kutsal Kitapların lâfzında (literalist yorumunda) ısrarın imkânı kalmamış. Din ile bilimi bağdaştırmanın yeni yolları aranmaya başlamış. Dönemin büyük şairi Alexander Pope (1688-1744), 31 Mayıs 1727’de ölen Newton’ın Westminster Abbey’deki mezarının kitabesine “Doğa ve yasaları gecenin karanlığında saklıydı / Tanrı ‘Newton vücut bulsun’ dedi ve her şey aydınlandı” diye yazmış (Nature and its laws lay hidden in night / God said ‘Let Newton be,’ and all was light). Böylece bir yandan doğa yasalarının da Tanrının eseri olduğunu vurgularken, madalyonun diğer yüzünde Tanrıyı yeniden tanımlamış. Tanrı, artık evrenin zembereğini kurup bırakan ve gerisine karışmayan bir Yaradan. Evrenin Saatçisi (Clockmaker of the Universe) ya da İlk Muharriki (Prime Mover of the Universe). İşte Aydınlanma’nın bu “deist teoloji”sidir ki, Newton’ın ölümünden ve Pope’ın dizelerinden elli yıl sonra hemen aynen Bağımsızlık Beyannamesi’nde yankılanıyor.
Geçelim. İkinci paragraf (2), Hobbes, Locke ve Hume’un izinde, Doğa Yasaları’ndan Doğa Durumu’na (state of nature) ve Doğal Haklar (natural rights) doktrinine geçerek başlıyor: “Aşağıdaki gerçekler bizim için izahtan varestedir: Tüm insanlar eşit yaratılmış ve Yaradanları tarafından bazı vazgeçilmez haklarla donatılmıştır; Yaşama, Hürriyet ve Mutluluğu kovalama hakkı da bunlar arasındadır.” Marx’ta bu, henüz ailenin, özel mülkiyetin, sınıfların ve devletin olmadığı bir düzen diye ayrıntılandırılıp ilkel komünizm adını alacak. Gene Marx’ta, bu eşitlikçi yeryüzü cenneti (Adem ve Havva’nın düşüşü misali) yepyeni kötülüklerin: mülkiyetin, sınıfların ve devletin ortaya çıkmasıyla yitirilecek. Oysa 17. ve 18. yüzyıl düşüncesinde bunlar kötü değil iyi gelişmeler. Özellikle devlet, Marksizmdeki gibi derinleşen sınıf çelişmelerinin üzerine bir zulüm ve zorbalık aracı olarak oturmuyor; tersine, Locke’un insanların özsel iyiliğine ve işbirliği ihtiyacına dayandırdığı Toplum Sözleşmesi temelinde, gönüllü onaylarla vücut buluyor: “İnsanların bu hakları güvence altına almak amacıyla kendi aralarında kurduğu yönetimler, haklı yetkilerini yönetilenlerin rızasından alır.”
Ama ya herhangi bir Hükümet [Yönetim] Biçimi söz konusu hakları çiğnemeye girişirse? O zaman “söz konusu yönetimi değiştirip veya feshedip yeni bir Hükümet kurmak ve Mutluluk ve Güvenliklerini gerçekleştirmelerine en fazla olanak sağlayacak ilkeler ve yetkiler temeline oturtmak, Halkın Hakkı olacaktır.” Devrimin Rousseau’dan mülhem olasılığı böyle giriyor, Amerikan Devrimi’nin temel, kurucu metnine. Tekrar belirteyim; bu da “izahtan vareste gerçekler” kapsamında. Fakat o kadar pürüzsüz gitmiyor ki, burada yutkunuyorlar biraz. İsyan o kadar basit ve kolay mı olmalı? Galiba hayır: “Tabii basiret, uzun süredir varolan Hükümetlerin [Yönetimlerin] sudan ve geçici nedenlerle değiştirilmemesini gerektirir; esasen tecrübe, insanların durumlarını düzeltmek amacıyla alışageldikleri yönetim biçimlerini [derhal] ilga etmek yerine, kötülüklere katlanılabilir oldukları sürece katlanmayı yeğlediklerini gösteriyor.” (3)
Bu duraksama ve hatırlatma niçin önemli? Çünkü bir, yetmiş küsur yıl sonraki Komünist Manifesto’dan (1848) itibaren Marx’ta ve Marksizmde göremeyeceğimiz bir fikri içeriyor. Açıyorum: toplum sırf çelişki ve çatışmadan ibaret değil; insanların komşulukları, alışkanlıkları, paylaştıkları, bir arada yaşama kültürleri, gelenekleri, örf ve âdetleri ve bunların kurumsal ifadeleri de hayatlarında büyük yer kaplıyor ve onları bir arada tutmaya yarıyor. Dolayısıyla iki, devrimin ciddi bir maliyeti var, olacak, çünkü bütün bunların da yıkılmasını içeriyor. İlginçtir; Philadelphia Kongresi’nin düşünsel önderleri, daha Bağımsızlık Savaşı’nın ilk başlarında görebiliyor bunu. Aydınlanma ile Devrim aynı şey değil. İki farklı moment. Biri düşünce, diğeri eylem. Eylem başladığında, artık tamamen kendi kurallarıyla yürüyecek. Eylemin eşiğinde, sanki Kongre’nin tereddütlü mensuplarını, hattâ belki kendi kendilerini ikna etmeye çalışıyorlar. Benzersiz bir adımın arifesinde, tartışılmaz bir haklılık arıyorlar. Nitekim bir sonraki cümlede, ancak, diyorlar, “ancak hep aynı amaca yönelik uzun bir gasp ve istismarlar zinciri onları mutlak bir Despotizme boyun eğdirme niyetini açığa vuruyorsa, o zaman böyle bir yönetimi devirip gelecekteki güvenlikleri için yeni Önlemler almak, onların hakkı ve görevi sayılmalıdır.” (4) — Ve siz biliyor musunuz biz şimdiye kadar nelere sabırla tahammül ettik deyip, “mevcut Yönetim Sistemlerini değiştirmeye mecbur” kalmalarının gerekçesi olarak, “Büyük Britanya Kralı”ndan çektiklerini sayıp dökmeye başlıyorlar (5).
Yani sonunda devrim arzusu ve iradesi, gene devrimden duyulan endişeye ağır basmış oluyor. Bu da, katlanılamazlık noktasına gelmişlikle belirleniyor. Sıkı, titiz, kılı kırk yaran bir mantıkla, bu da topu taca atmak demek. Çünkü objektif bir ölçüsü yok ve olamaz, Eski Rejimlerin katlanılır olup olmadığının. Bu tamamen sübjektif; yaşayana ve söyleyene bağlı. Zamanla dayanılmazlık veya katlanılmazlık devrimci bir söylem olup çıkacak. Nitekim bundan sonra hemen hiçbir devrim olmayacak ki, devrim öncesi ve sonrasında devrimciler (devrimci gruplar, partiler, yazarlar, liderler, propagandacılar) koşulların artık dayanılmaz hale geldiğini iddia etmesin. Başka bir deyişle, biz “katlanılabilir” kötülüklere karşı “sudan ve geçici nedenlerle” değil, gerçekten katlanılamaz kötülüklere karşı, “mecbur” olduğumuz için ayaklandık demek, sadece devrimci liderliğin öznel bilinç ve iradesini yansıtıyor. Kantçı terimlerle konuşacak olursak, her bir ayrı duruma özgü “farazî (hipotetik) emredicilik”leri aşıp “kategorik (evrensel) emredicilik” kertesine ulaşamıyor.
Gene de iyi, sonrasına göre. Amerikan devrimcileri, devrimin artıları ve eksilerine ilişkin gelecekteki iki yüz küsur yılın tartışmasını henüz kendi vicdanlarında yaşıyor. Fransız Devrimi’nden ve özellikle de Marksizm tarafında teorileştiriliş (veya aşırı-teorileştiriliş) tarzından itibaren, artık bu iç muhasebenin zerresi kalmıyor. Tereddüt yok. Uzlaşma arayışı yok. Maliyet yok. İçsel çelişki dışa, dış kavgaya vuruyor. Bir tarafta yüzde yüz inançlı devrimciler ve diğer tarafta karşı-devrimciler (daha doğrusu, saf devrimcilik ve saf karşı-devrimcilik) yer alıyor.
——————–
DİPNOTLAR
(1) İlk paragrafın orijinali: When in the Course of human events, it becomes necessary for one people to dissolve the political bands which have connected them with another, and to assume among the powers of the earth, the separate and equal station to which the Laws of Nature and of Nature’s God entitle them, a decent respect to the opinions of mankind requires that they should declare the causes which impel them to the separation.
(2) İkinci paragrafın başlangıcının orijinali: We hold these truths to be self-evident, that all men are created equal, that they are endowed by their Creator with certain unalienable Rights, that among these are Life, Liberty and the pursuit of Happiness.–That to secure these rights, Governments are instituted among Men, deriving their just powers from the consent of the governed, –That whenever any Form of Government becomes destructive of these ends, it is the Right of the People to alter or to abolish it, and to institute new Government, laying its foundation on such principles and organizing its powers in such form, as to them shall seem most likely to effect their Safety and Happiness.
(3) İkinci paragrafın ortasındaki kritik tereddüt cümlelerinin orijinali: Prudence, indeed, will dictate that Governments long established should not be changed for light and transient causes; and accordingly all experience hath shewn, that mankind are more disposed to suffer, while evils are sufferable, than to right themselves by abolishing the forms to which they are accustomed.
(4) İkinci paragrafın, tereddütten gene de devrime dönüş cümlesinin orijinali: But when a long train of abuses and usurpations, pursuing invariably the same Object evinces a design to reduce them under absolute Despotism, it is their right, it is their duty, to throw off such Government, and to provide new Guards for their future security.
(5) Somut şikâyet ve talepler dökümüne geçiş cümlelerinin orijinali: Such has been the patient sufferance of these Colonies; and such is now the necessity which constrains them to alter their former Systems of Government. The history of the present King of Great Britain is a history of repeated injuries and usurpations, all having in direct object the establishment of an absolute Tyranny over these States. To prove this, let Facts be submitted to a candid world.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024