Halil BERKTAY
İnsanlığın geçmişinde, boşa gitmiş nice zaman ve emek var. Fantezilerle, sahte bilimle yitirilen yıllar. “Ağğ” sesinin, Emerik’in, Erke Dönergeci’nin, Oniki Ada’yı “aslında Türk” yapmanın peşinde tüketilen ömürler. Onca toplantı, atılan nutuklar, hayaller uğruna israf edilen kaynaklar.
Biri böyle bir kitap yazsa : Gelmiş Geçmiş En Absürd Projeler. “Türk Tarih Tezi”nin bile önünde, (günümüzde Türkiye’de bile çok daha az bilinmesi ve hatırlanması herhalde anlamlı olan) “Güneş-Dil Teorisi” yer alırdı sanırım.
Güya bütün diller “ah” veya “ağ” sesi ya da sözcük parçacığından türemiş. Neden ? İlk insan (ilk Türk mü demeli) güneşe bakıp hayret ve hayranlık içinde “ağ” demiş de ondan. Daha baştan sakat. Çünkü ilk insanın ortaya çıkmasının da, güneşi görmesinin de “ansızın” cereyan ettiğini sanıyor. Her nasılsa, (Tanrının Âdem’i yaratması gibi) öyle bir ilk insan çıkıyor ki ortaya, o zamana kadar hiç algılamadığı çevresinin birdenbire farkına varıyor; ilk defa başını kaldırıp güneşi görüyor ve o vaziyette, başı geride, “ağ” diyor.
Şaka gibi. Yeryüzünde hayat 4,5 milyon yıllık. Hominid’ler 3,5 milyon yıl geriye gidiyor. Ramapithecine’ler, Australopithecine’ler. Ancak 500.000 yıl önce, proto-Neandertal özellikler. Sonra Homo sapiens sapiens. Bu süreç içinde, kim ilk “ağ” demiş acaba ? Lucy mi ? Homo erectus mu ? Homo habilis mi ?
Bu soruyu sormak bile yeter, bütün bir çılgınlığı önlemeye. Kipling’in If (Eğer) şiirinde ünlü iki mısra vardır : If you can keep your head/ While all around you are losing theirs (Sen koruyabilirsen aklını/ Başka herkes yitirirken). 1930’ların başlarında sakin ve ciddi bir kişi çıksa ve dese ki... Ama olmuyor işte. Diyemiyorlar. Koca koca adamlar sürükleniyor çocukça bir hevesin peşinden.
Tek Parti, Tek Adam rejim ve ortamlarının bir iflâh olmaz çürüklüğü işte burada. Normal bilim ölçüt ve kuralları askıya alınıyor. Yerine, bir ulu önder etrafında dönen, her dediğini doğru sayan-saydırtan başka kurallar geliyor.
Atilla Oral’ın Atatürk’ün Sansürlenen Mektubu kitabındaki pek çok fotoğrafın ikonik işlevine daha önce değinmiştim. Bir bölümü, Atatürk’ü kâh dil, kâh tarih üzerine “çalışırken” göstermek suretiyle, bu “çalışma”ları liderlik otoritesiyle özdeşleştirip “ilmî ve ciddî” karakterlerinin altını çizmeye yarıyor.
Bu tür özel sayfalardan biri, Atatürk’ün yaveri, (sonradan Bolu milletvekili de olan) Cevat Abbas Gürer’in anılarına ayrılmış. “Üç gün uyumadan, hattâ yerini terketmeden okur ve yazardı...” başlığını taşıyor (s. 25). “Atatürk tarihimizde kıdemimizi ve medeniyetimizi ifade edebilecek lehçelerimizde bir kelime bulduğu zaman sevinir, çok neşelenirdi” diyor Cevat Abbas Gürer. Böyle gecelerden birinde, masa başındaki Atatürk, Rus bilim adamı Pekarsky’nin Yakut Lûgati’nde “emerik” diye bir sözcük buluyor. “Denizle ayrılmış arazi parçası” demekmiş.
“Kendi kendine gülmeye” başlıyor. “Derin bir haz ve neşe” içinde, “Amerika’nın adını büyük ecdat koymuştur” diyor. Kristof Kolomb ve Amerigo Vespucci’den çok çok önce, Yakut Türkleri işte o kıtaya geçmiş ve adını da onlar koymuş; Amerika sözcüğü asıl böyle oluşmuş. Gürer “buyurdular” diye aktarıyor.
Yahu, hiç kimsede mi yoktu bir parça aklıselim ? Evet, bugün “Amerika’lar” dediğimiz kara parçaları, son buzul çağının bitiminden önce, yani deniz seviyesi hâlâ çok düşükken ve dolayısıyla Bering Boğazı boğaz değil henüz bir “kara köprüsü”yken, Sibirya’dan Alaska’ya geçen küçük avcı-toplayıcı grupları tarafından kuzeyden güneye kolonize edildi. 20-18.000 yıl önceydi ve ne gibi diller konuştuklarını da hiç ama hiç bilmiyoruz. Geçelim; diyelim ki Yakutlar da bunların içinde. Yani bu muazzam alanın bütün kıyılarını çepeçevre dolaşmışlar, krokisini çıkarmışlar ve (buzullar eriyip deniz seviyesi yükseldikten sonra) her tarafının suyla çevrili olduğunu görüp, anlayıp, böyle en az birkaç bin yıl sürmesi gereken (tabii, yazı olmadığı için nesilden nesile nasıl aktarıldığını da çözemediğimiz) bir “idrak süreci”yle emerik sözcüğünü yaratmışlar, öyle mi ?
Haydi yutmuş olalım bu kadarını. Sonra bu emerik sözcüğü nasıl Amerika olmuş ? Nasıl geçmiş Batı ve bütün dünya dillerine ? Yani Kolomb veya Vespucci, hâlâ oralarda yaşayan Yakut Türkleriyle karşılaşmışlar da, emerik’i onlardan mı öğrenmişler ? Karayip ve Brezilya yerli dillerinde de emerik mi varmış ?
Amerigo Vespucci 1499-1502 arasında Güney Amerika’nın doğu (Brezilya) kıyısına birkaç yolculuk yaptı. İki seyahatname kaleme aldı. Alman haritacısı Martin Waldseemüller, 1507’de yayımladığı Universalis Cosmographia (Evrensel Kozmografya) küresi ve atlası ile onlara eşlik eden Cosmographiae Introductio (Kozmografyaya Giriş) kitabında, bu “Yeni Dünya”ya veya “Dünyanın Dördüncü Kısmı”na, Amerigo Vespucci’nin ön adına atfen Amerika denmesini ilk öneren kişi oldu.
Çağdaş bilimin kabul ettiği transmisyon patikası işte bu. Gayet sağlam. Gerçek kişiler, atlaslar, kitap ve haritalar –istenebilecek her türlü (matbu) vesika, hepsi ortada. Ama hani, vesikalar esas alınmalı, vesikasız hiçbir şey yazılmamalıydı ?
Lider “buyurdu”larıyla tarih yazmanın “ilmî ve ciddî”liği de buraya kadarmış, anlaşılan. Üstelik öyle bir noktayı atlamışlar ki, akıllara seza. Açıklayacağım.
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024