Halil BERKTAY
[31 Ekim 2016] Geçen gün mecbur olmak veya kalmaktan söz ediyordum. Şiirden girmiş; E. E. Cummings ve Atilla İlhan’dan, aşkın dayattığı mecburiyetlere dair alıntılar yapmış; sevgiliye mecbur olunabileceği gibi hürriyete ve/ya gerçeğe de mecbur olunabilir demiştim. Sonra, şu Türkiye’de ve bugünkü yaşantımızda böyle bir anlayışa yer var mı diye sormuştum.
Yazıyı bitirdim, yolladım… ve Immanuel Kant geldi aklıma. Nasıl atladım bilemiyorum. Mecburiyet dendiğinde, asıl onun “kategorik emredicilik” veya “cihanşümul emredicilik” (categorical imperative) kavramından söz etmek gerekirdi oysa. Kastettiği şey, kendisini her durumda kayıtsız şartsız uyulması gereken mutlak bir zorunluluk olarak dayatan kurallar. “Ancak, evrensel bir yasa olmasını da isteyebileceğin düsturlara göre hareket et.” Bu anlayışın kapsayıcı adı, ahlâk yasası. Cins isim değil özel isim (the moral law); dolayısıyla belki ahlâkın yasası demek daha iyi olur. Pratik Aklın Eleştirisi’nde Kant, bunun kendisi için ne kadar yüce bir anlam ifade ettiğini şu benzersiz cümlelerle anlatıyor: “Üzerinde ne kadar sık ve sürekli düşünürsek, iki şey aklımı o kadar taze ve habire artan bir hayranlık ve huşûyla dolduruyor: Üzerimdeki yıldızlı gökkubbe ve içimdeki ahlâk yasası” (Two things fill the mind with ever new and increasing admiration and awe, the more often and steadily we reflect upon them: the starry heavens above me and the moral law within me).
Şimdi, Marksizm adına bana, Kant’ın idealist Alman felsefesinin doruğunu temsil ettiğini; başka bir deyişle materyalist değil idealist (yani kötü?) bir düşünür olduğunu anlatmaya kalkmayın lütfen. Ya da, ahlâkın tarihsel değişkenliği ve göreliliğini; bütün çağlar ve coğrafyalarda, insanlığın bütün cüz-ü tam’larını kapsayan tek ve değişmez bir ahlâk olamıyacağını. Herhalde biliyorum o kadarını. Ama kendi hayat serüvenimce, ahlâkı küçümseme ve görelileştirmenin olanca tehlikesini de bizzat görmüş ve yaşamış bulunuyorum. Neden, 20. yüzyılın en korkunç diktatörlükleri, yönetmek istedikleri kitlelerin temel bir ahlâk anlayışıyla olan bağlarını habire çözmeye çalışmış? Neden insanların dinsel inanışlarına da (o kadar soyut düzeyde bilimci olduklarından değil) özellikle bu yüzden saldırmışlar? Nazizm, amoral (ahlâküstü) bir Sosyal Darwinizm açısından; Stalinizm ise “sosyalizmin bilimi” adına dine ve din üzerinden ahlâkî kutrallara bu kadar düşman kesilmiş? Geçmişte çok yazdım; Richard Overy de “Hitler Almanyası ve Stalin Rusyası”nı tek bir Diktatörler başlığı altında karşılaştırırken, “diktatörlüğün manevî evreni” bölümünde çok üzerinde duruyor bu yakınsaklığın. Voltaire ve J. S. Mill’in özgürlük arayışlarının yanısıra, Kant’ın da evrensel ahlâk arayışına daha fazla değer versek ve zaman ayırsak, fena mı olur?
Heyhat. Bizim popüler kültürümüz gerçeğe mecbur olmak değil, çok büyük ölçüde gerçeği savunmanın olası sonuçlarına karşı uyarılarla dolu. Ne kadar çok halk deyişimiz hep bu yönde! Bülbülün çektiği, dili belâsı. Erken öten horozu keserler. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.
Kemalizmde veya neo-Kemalizmde, Kant’a yer var mı?
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFaizi MB’mi yoksa Adliye mi belirliyor? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“İnsanın ümüğüne bu kadar çökülmez…” 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇözümün kolaylaşması isteniyorsa… 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİİmamoğlu'na casusluk tutuklamasının akla getirdikleri 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Süreç’te yeni safha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024