Mücahit BİLİCİ
Düne kadar biri “terörist” diğeri “barış ve demokrasi partneri” diyordu. Şimdi seçim sürecinde daha önce terörist diyen demokrasi partneri, daha önce demokrasi partneri diyen de terörist diyor. Menfaat üzerine dönen siyasetin cilveleri! Tarafların ikisi de din kardeşi. Lakin, birbirlerine hiç din kardeşi tahammülü göstermiyorlar. Grup menfaatleri için ortaya koydukları bencillik ve hırçınlığı, Kürdlerin değil menfaati, temel hakları bile sözkonusu olduğunda hemen unutuyorlar. O savaşçı ruhlar birdenmülayimlik ve kardeşlik telkincisi kesiliyor. Ümmet, din kardeşliği vaazına başlıyorlar. Esirini azad etmemek için ona ne kadar iyi davrandığını anlatan efendi gibi hareket eden bu kardeşler, Kürd’ü kuyuda tutmak için din dere(sin)den su getiriyorlar. Fakat niyet ufunetli olunca su bile kirlenir.
“Müslüman ol, Kürd olma” emri, Kürd’den kafese gönüllü giren keklik olmasını, yani kendi yokluğunu seçmesini istiyor. Bir tek Kürdlüğünden utanmamayı seçen Kürd’e karşı “ben de Kürd’üm ama ırkçı değilim” demek serbest. Bu Kürd esasen zihniyet itibariyle bir “korucu”dur. Adaletsizliğin giderilmesi içinbaşını Kürd olarak kaldıran kişi “terörist” hâline gelirken teröristlikle etiketlenen Kürd’ü ayıplamak, Kürd’lüğünü onun Kürdlüğünü geçersiz kılmak için seferber etmek ve efendisinin başını okşamasını sağlamak ise korucu Kürd’ün görevidir.
Hemen hemen her Kürd’e hayatının bir aşamasında ‘Kürtçülük’, ‘asabiyet’, ‘hassasiyet’ suçlaması yapılmıştır. Yazının başlığındaki tez bu anlamıyla doğrudur. Ancak daha önemli olan ikinci bir anlamı vardır: Kürtçülük ile suçlanmamış Kürd ‘yok’tur. Yani Kürd olmanın Kürtçülük suçlamasını neredeyse otomatik olarak celbettiği bir ortamda Kürtçülük ile suçlanmamış olan bir Kürd yok kalmıştır, Kürd olamamıştır.
Kürtçülük ile suçlanmak hafife alınacak bir durum değildir. Tanınmaktan mahrum bırakılarakinsaniyetleri vesayet altına alınmış bir teba olarak Kürdlerin, onların üzerinde kurulmuş bir hâkimiyeti kullanan Türk kardeşlerinin onayına muhtaç bırakıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Kürd’ün ferdiyetini, özerkliğini ilan etmesi karşısında kölesini kaybeden efendi tehevvürü ile elini kırbacına uzatan ve (çoğu kez din dili ile) Kürd’e haddini bildiren Türk dindarlığı, dindar Kürd’ün içine derin bir korku salmıştır: Kendi olma korkusu.
Kürtçülük ile suçlanmak korkusu, Kürd olmayı bir suçluluk duygusu hâline getirmiştir. Çoğu Kürd bu korkuyu içselleştirmiştir. Dinden vebadan korkar gibi korkan laik Kemalist’in dünyasında dindar olma cesareti gösteren vatandaş nasıl bir yara açıyor idiyse, aynen öyle de kendi olma cesareti gösteren Kürd, dindar Türk kardeşinin dünyasında bir travmaya yolaçıyor. Kürtçülük suçlamasını içselleştirip hakikatten korkan Kürdler de bu korkudan azad olan Kürdleri görünce büyük bir hınç ile saldırmaya ve onları Türk ağabeylerini memnun edecek etiketlerle suçlamaya çalışırlar. Dün Kemalist Türk, dindar Türk’ü tedip ve terbiye etmeye çalışıyordu. Bugün dindar Türk, dindar Kürd’ü tedip ve terbiye etmeye çalışıyor.
Kürdler, Türk dindarlığına güvenmeli mi? Hayır. Çünkü Türk dindarlığı samimi olduğunda bile Kürdler konusunda itibar edilemeyecek bir cehalet ile maluldür. Hattâ denebilir ki Türk dindarlığına Kürd sorunu konusu dışındaki herşeyde güvenilse bile o konuda güvenilmemeli. Çünkü milliyetçiliğin ve devletçiliğin propagandası ile zihnen derbeder olmuş Türk dindarlığını temsil eden cahil cesurlar hem bilmiyorlar hem de bilmediklerini bilmiyorlar. Eğer çıkar değilse onlarda konuşan yalnız cehalettir!
Ey kendinden kaçması, kendine uğramaması salık verilen Kürd! Sen ise hem biliyorsun hem de bildiğini bilmiyorsun. Hakkında mütehakkim cahillerin ahkâm kestiği konu sensin. Kendini başkasından öğrenecek kadar kendini bilmekten korkmuş, korkutulmuşsun. Evet, başka konuda seni eşit görüp, adam yerine koyan Türk kardeşin, konu sen olunca başında suçlu evladını azarlayan baba havasıyla dikiliveriyor. Hâlbuki o senin cahilin. Onun cehaletinin dinî, ilmî ve demokratik bir geçerliliği yok. Senin söz hakkını seni azarlamak için o kullanıyor. Ve senden onu tekrar etmeni istiyor. Onun yaptığınacehl-i mürekkep deniyor. Seninkine ise tırs-ı hakikat diyelim.
İnsanın varoluşu kendi olması ile mümkündür. Kendini bilmeyen insan olamıyor, Rabbini bile bilemiyor. Bazı şeylerin bilmesi ben’le yani sen’le mümkündür. Kendini bilmenin bilgi vesorumluluğu sadece sende olabilir. Onun için kendine güvenmezsen doğruya haksızlık etmiş olursun. Doğrunun sana değebilmesi için senin özne olman, kendin olman gerekiyor. Seni nesne görmeye alışmış olanların itiraz ve öfkelerinin bir hükmü yok. Hakikatin bir parçası da sensin. Yalnız kaldığında bile hakikat korkmaz, sen de korkma. Hem kendin olman biraz da yalnız kalma cesaretini gösterebilmenledir. Heqiqet qet na tirse, tu ji ne tirse!
Twitter: @mucahitbilici
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
25.07.2025
22.07.2025
10.07.2025
1.07.2025
28.06.2025
17.06.2025
1.06.2025
21.05.2025
11.05.2025