Mücahit BİLİCİ
Türkiye’de ve bütün bir Ortadoğu’da ama bilhassa Müslüman ülke ve milletlerin hükmü altındaki Kürdistan coğrafyasının muhtelif kısımlarında Kürdlerin bir hak ve hürriyet mücadelesi var: barışmaya çalışan Türkiye’de, ölümcül şartlarda çatışan Suriye’de, artık kalmayan Irak’ta, ve idamlarla Kürdleri yokedeceğini düşünen İran’da. Bu mücadele, rejimlerin ideoloji ve insafsızlıklarına göre dindar veya laik, silahlı veya sivil biçimler almış, bazen meşru bazen da gayrimeşru araçlar kullansa da son tahlilde meşru bir itirazı, haklı bir arayışı siyasal dile dökmeye çalışmıştır.
Kürdlerin bu bazen problemli araçlar kullansa da esası itibariyle haklı mücadelesine karşı geliştirilen çeşitli stratejiler var. Hepsi de Kürdlerin mahkûmiyetinde statükoyu muhafaza etmeye çalışan bustratejiler çeşitli evrenselcilikler adına Kürdleri hep bindest (madun, subaltern) tutmaya çalışmıştır. Bazen da statüko, Kürdlerin meşru itirazlarına daha iyi bir ütopya ile cevap verileceği vaadiyle de dolaylı olarak sürdürülmüştür (yani “mevcut rejimi biz de istemiyoruz ama önce İslamileştirelim, sonra… sonra zaten sizin şikâyetlerinize gerek kalmaz!”) Bu evrenselciliklerin bir kısmı seküler üst kimliklere atıf yaparken bir kısmı da dinî üst kimliği bir kart olarak kullanmıştır.
Dinin Kürdlerin hukuk arayışına bir blokaj olarak kullanılmasının dindar veya muhafazakârlara özgü olduğunu söylemek haksızlık olacaktır. Hem laik hem de İslamcı kadrolarıyla, kendi bekasını her türlü sekülerlik ve dindarlığın üstünde gören devletlerin (örnekler: Türkiye, İran), İslamı Kürdlerin varolma çabasının önüne bir engel olarak koymada tereddüt etmediğine tarih şahittir.
Kürdlere yapılan suçlama çok basit ve zekicedir: Ümmeti bölmeyin! Hepimiz Müslümanız. Sizin Kürd olmanıza gerek yok, zaten öylesiniz. Biz Müslümanlar olarak bunu görüyor ve tanıyoruz. Müslüman olmanız eşitliğiniz için yeterli ve gereklidir. (Daha sefil olan itirazlar: İsrail’in, Amerika’nın oyuncağı olacaksınız, aç kalacaksınız vs. vs.). Demokrasi çağında ve İslamın rağmına olarak Kürdlere Müslüman olma zorunluluğu dayatan (yani devletin mevhum menfaati için dinde zorlama yapan) bu anlayışın çok etkili olduğunu söyleyebiliriz. Ümmetçe bölüşülen ve esir tutulan Kürdler’e ümmeti bölme suçlaması yapmak, yavuz hırsızın evsahibi kesilip evsahibini hırsızlıkla suçlamasından başka bir şey değildir.
Özetle, Kürdlerin eşitlik arayışı birden beklenmedik bir ümmet duvarına çarpmakta ve ağır bir paradoks içinde kendini bulmaktadır: “Acaba İslamın kardeşlik düsturuna, ümmetin birliği anlayışına karşı mı geliyorum” sorusu dindar Kürd’ü tir tir titretir ve kendi dışında bir cevap aramaya koyulur. Dindar Kürd, bu baskın yemiş, çaresiz hâlinde etrafına bir çıkış için bakınır ancak kendisini köşeye sıkıştırmış din kardeşlerinin hegemonik söylemi dışında tutunacak bir şey bulamaz. Ona yardım etmek için yaklaşan ve “din yüzünden geri kaldın, İslam emperyalizmi yüzünden Kürdler özgür olamadı” diyen bir kısım vicdanlı solcuların aynı zamanda dinle de problemli olduklarını görünce,dindar kardeşinin baskıcı yuvasına evcil bir hayvan olarak dönmek zorunda hisseder. Ve aile içi şiddet ailenin birliği adına devam eder.
Geleneksel olarak dindar olan ve hakikaten Müslüman kardeşlerine bir düşmanlıkları olmayan Kürdler, muhatap oldukları Kürtçülük, bölücülük, ırkçılık ithamları karşısında büyük bir suçluluk hissedip bunalmakta ve savcısı ve hâkimi aynı olan bu suçlama karşısında suçu kabul etmeyi (yahut eşitlik talebinden vazgeçmeyi) mecburi bir fazilet adımı sayarak davadan geri çekilir. Sahip olduğu eşitlik ve temsil hakkını başörtüsüyle yani kendi kalarak kullanmak isteyen Merve Kavakçı’ya “sen devlete mi karşı geliyorsun” diyen ve koparılan gürültüyle de desteklenen suçlamanın gücüne benzer bir din kardeşi mobbingidir bu. Hattâ bu örnekte mızrakların ucuna mushaf geçirmiş kalleş bir kaba kuvvet sözkonusudur ve zaten mahcup bir şekilde eşitlik arayan dindar Kürd’ün buna tepkisi haklı olarak geri çekilmek ve/ya teslim olmaktır.
Ne var ki, hakikat Kürd’ün mecbur bırakıldığı tablodan ibaret değildir. Görünenden ve anlatılandanfarklı bir dünya mümkündür. Yani Kürd’ün eşitlik ve egemenliğine İslamın icazet vermemesi diye bir şey sözkonusu değildir. Kendi kalbini ve vicdanını dinlemesin diye çeşitli öcülerle korkutulmuş olan Kürd’ün kendini savunması için meşru bir dile ihtiyaç vardır. Fakat bu dil hangi dil olmalıdır? Kürdlerin önünde duran, aleyhlerinde kullanılan ve mahrum göründükleri şey olarak “milliyetçilik” belirir. Herkesin sepet sepet götürüp, sıra Kürdlere gelince “haram” kıldıkları bu yasak meyveden Kürdler de yemeli mi?Milliyetçilik, ona muhtaç görünen mazlumlar için bile neden zararlı olsun? Bu soruların cevabını yarın tartışalım.
Twitter: @mucahitbilici
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
21.05.2025
11.05.2025
4.05.2025
2.05.2025
25.04.2025
5.04.2025
28.03.2025
15.03.2025
2.03.2025