Mücahit BİLİCİ
İnsandan ve kendimizden aşağı gördüklerimizin bize görünme çerçevesi hep hayvanidir. Onlarda gördüğümüz yahut görmek istediğimiz hep bir hayvana ait özelliklerdir. Laik- dindar aşağılanmasında “göbeğini kaşıyan adam” tiplemesinin ortaya çıkması, yahut “makarna- kömür” vurgusunun keskinleşmesi hep bu sırdandır. Her iktidar sahibinin, kendi muhaliflerini dış güçlerin oyuncağı olarak görmesi de bir tesadüf değildir. Düşmanlıklar içlerinde hep bir parça haksızlık barındırdığı içindüşmanlık yapmak istediklerimizi insanlıktan düşürmek ihtiyacı duyarız. İnsaniyetten ıskat olmuş düşmana karşı işlenen suçlar böylece mahkemelik olmaktan çıkar. Adalete sığmayan fiillerimiz böylece en fazla doğaya duyarsız bir avcılık eylemine dönüşür.
Mesela “bebek katili” veya “terör örgütü elebaşısı” gibi sıfatlarla anılan Abdullah Öcalan bir zamanlar düşmandı. Televizyonlarda en fazla göbeğini kaşıyan bir terörist idi. En azından “Anadolu’dan Görünüm”ü bu idi. Yüzü pek seçilemiyordu. Sanki yüzü yoktu. Zaten teröristlerin yüzü yoktur. (Sokak eylemlerinde yüzü görünmeyenlere terörist muamelesi yapılacağının açıklanması üzerinde düşünülmeye değer.) Zira, yüz ile insan olma arasında çok sıkı bir bağ vardır.
Öcalan, yakalanıp İmralı’ya konduktan sonra uzunca bir süre devletin özel alanına ait bir hayatseviyesinde tutuldu. İnsaniyete sokulmadan hayatta tutulması gerekiyordu. Ölümünün maliyeti, idamını askıda tutuyordu. Ne zaman ki devlet ile işbirliği ve Barış Süreci’nin yolu AK Parti’nin iyi niyet ve gayretiyle açıldı, o zaman Öcalan’ın yüzünü yapmak gerekti. Vahşetten çıkarılıp medeniyete sokulacaktı. Evvela yararlanılmak üzere ihtiyaç duyulan bir güce ve iyiliğe sahip olması gerekiyordu. Bukontrollü seviye yükseltme ve ilk yüz kazandırma işlemi, mesela, ölüm oruçlarına müdahale ile sağlandı. Öcalan, insani bir krizi bitiren cankurtaran oldu. Liderliği pekişti. Liderliğinin pekişmesi aynı zamanda mahkûmu olduğu devletin örgütü üzerinde kontrolü anlamına geliyordu. Taraflar memnundu.
Devlet, hep en tehlikeli “terörist” diye bellettiği adama manikür/ pediküre başlamıştı. Barış süreci ile birlikte Öcalan’a bir yüz yapmak kaçınılmazdı. Nitekim, medyaya tedrici olarak yeni Öcalan fotoğrafları akmaya başladı. Göbeğini kaşıyan adam, barışın eş-başkanı bilge adam olma yolundaydı. Ama bu pat diye olamazdı. Terörist’in yüzsüzlüğünden insan’ın temiz yüzlülüğüne geçiş için fiziki bir tıraş ve temiz gömlekten çok tebessüm gerekiyordu. Koster tamircisinin imlası, İmralı yolcularının keşifleri ve devletin istihbarat örgütünün fırça darbeleri ile Öcalan’a sima inşası emin adımlarla devam etti. Öcalan’ın İslami temalar da içeren barış ve kardeşlik vurgulu Nevruz mektubu büyük kalabalıklara meydanlarda okunuyordu. Artık sıra Öcalan’nın sesini duymaya gelmişti. Acaba ne zaman canlı olarak muhataplarına direkt konuşacak, ne zaman adadan çıkarılıp ev hapsine sokulacaktı?
Tam bu sorular muhatapların dilinin ucuna gelmişken birden barış masası devrildi. Süreç kesintiye uğradı. İnkıtaa uğrayan süreç gibi Öcalan’ın portresi de yarım kaldı. Öcalan’ın yüzü tamamlanamadı. Devletin istihbarat örgütünün kamu vicdanındaki fırça darbeleri esas alınarak bugün Öcalan’ın bir barış aktörü mü yoksa bir terörist mi olduğu sorusuna cevap vermek mümkün değildir. Çünkü portre yarım kalmıştır.
Siyasi iktidar, terörist dediği bir örgütün tartışmasız liderine kendi büyüklük ve büyüme projesinde bir enstrüman olarak baktığı için saygı gösterirken, o örgütle toplumsal taban dışında alakası olmayan meşru bir siyasi partiye ise terörist demeye başladı. Yani tabi ve mahkûm olmayı kabul ettikten sonra sözümona elebaşı bile olsan makbulsün. Fakat eşit ve bağımsız olmayı istedikten sonra meşru ve demokratik olsan bile teröristsin.
İktidarın PKK’nin düşmanlığını, HDP’nin rekabetine tercih etmesi bu açıdan ilginçtir. Esirin olmayan yüz bir tehdit gibi gelir. Edebin başlangıcıdır. Kimbilir belki de yüz yapma ihtiyacı adaya sığmayacak kadar büyük bir sorun hâline gelmiştir. Ve şiddetin olgunlaştırdığı ümitsizlik ve endişe birden fazla kurtarıcı figürün zuhur etmesi için katlanılması gereken bir bedel olarak hesap ediliyordur. Bilemiyoruz. Ancak şurası kesindir: Bükemediğin söze muhatap ve mahkûm olmaktansa, dövebileceğin vahşiliği tercih edip savaşla hâkim olmayı istemek akıllıca olabilir ama vicdani değil.
Twitter: @mucahitbilici
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.09.2025
6.09.2025
30.08.2025
12.08.2025
1.08.2025
25.07.2025
22.07.2025
10.07.2025
1.07.2025
28.06.2025